Sayın Akif BEKİ
Radikal Gazetesi Yazarı 12 Nisan 2009
Sayın BEKİ;
12 Nisan 2009 tarihli ve “Mikrop Hücresi diye bir film olsa.” Başlığını taşıyan yazınızı okudum.
Böylesine şartlanarak ne mânâya geldiği belli olmayan yazılar yazacaktınız da, niçin RADİKAL GAZETESİ’Nİ tercih ettiniz? Anladığım kadarı ile sizin yeriniz Sabah, Yeni Şafak, Zaman, Vakit, Taraf Gazeteleri olmalıydı. Yoksa, o gazetelerde yer bulamadınız mı?
2002 yılı sonuna kadar isminiz, cisminiz kamuoyunca pek bilinmiyordu. Resminiz de, gazete sayfalarında yer almamıştı. Başbakan’ın basın danışmanı olunca bilinir ve tanınır hale geldiniz. Bunun anlamı açıktır: Bilinirliği ve tanınırlığı, Başbakan Erdoğan’a borçlusunuz.
Belli ki; nimete nankörlük eden bir kişi değilsiniz. Ama; şükrünüzü eda ederken, Radikal Gazetesi’nde sunulan bu köşeyi devamlı surette “SİYASÎ AMAÇLA” kullanmanız doğru değildir ve yakışıksızdır.
Bulunduğumuz coğrafya sebebiyle Türkiye’nin hedefleri ve sorunları büyüktür. Türkiye her zaman için de, İÇ ve DIŞ ODAKLARIN husumetlerine maruz kalmıştır ve bundan sonra da kalacaktır.
Şayet, en büyük ihtiyacımız olan sulh, sükûn, huzur ve güven ortamı içerisinde geçirebileceğimiz bir zaman dilimini yakalayabilseydik; bugün dünya üzerinde bütün sorunlarını çözmüş ve hedeflerini gerçekleştirmiş bir BÜYÜK TÜRKİYE olurdu. Ne yazık ki; başkaları, bu fırsatı vermemiştir ve dâimâ birbirleriyle kavga eden bir toplum yapısı oluşturmuşlardır.
Bu oluşumun bir türü de, henüz daha mahiyeti bilinmeyen ve ne şekilde sonuçlanacağı belli olmayan “ERGENEKON” adı verilen davadır. Bu dava sebebiyle toplum, ikiye bölünmüştür ve zıtlaşmaktadır. Dikkat edilirse bu davada, vaktiyle Doğu ve Güneydoğu’da PKK ile etkili mücadelede bulunan kişiler hedef alınmıştır. Henüz yargı safhası devam ederken ve davanın nasıl neticeleneceği bilinmezken bu kişilerin, peşinen suçlu gösterilmeleri ve ağır ithamlar altında bırakılmaları, bir HUKUK DEVLETİNİN ilke ve şanına yakışmazken; Yeni Şafak, Sabah, Zaman, Bugün, Star, Vakit ve Taraf Gazetelerinin yazar ve çizerleri, kendilerini savcı ve hâkim ilân ederek, kamuoyunun zihnini bulandırmaktadırlar.
Bir köşe yazarı olarak istediğiniz gibi düşünebilir ve inanabilirsiniz. Ama; bu düşünce ve inançlarınızı hislerinize yenik biçimde okuyucu kitlenize sunamazsınız. Yani; siyasî malzeme olarak kullandığınız ERGENEKON DAVASI sonuçlanıncaya kadar susmak zorundasınız. Aksi halde EVRENSEL HUKUK kurallarını çiğnemiş olursunuz. Size düşen görev; şayet başarabilirseniz, zıt mizaçları bir MEFKÛRE etrafında birleştirebilmektir. Zira; bir yazar, aklın, mantığın ve ilmin tahtında hareket etmek zorundadır. Aklı, mantığı ve ilmi dışlayan bir yazar, fikir üretici yazılardan ziyade DEDİKODU üreten yazılar yazabilir. Aynen, sizin yaptığınız gibi.
Unutmayınız:
Türk milleti, üredi, türedi bir kavim değildir ve tarih boyunca devlet olmasını başarmış ve de tarihin en eski EFENDİSİ bir MİLLETTİR. Bu sebeple; boşuna uğraşmayınız; bu yüce milleti, hezeyanlarınıza ve bizce meçhûl olan MİSYONUNUZA âlet edemezsiniz.
Size tavsiyem:
Ya olduğunuz gibi görününüz veya göründüğünüz gibi olunuz! Eğer basın tarihine hoş olmayan ifadelerle geçmek istemiyorsanız, bunu başarmalısınız.
Saygılarımla.
Ecz. Hüsnü Akıncı.
12 Nisan 2009 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder