6 Nisan 2009 Pazartesi

OBAMA'ya mektup.

Sayın Barack OBAMA
Amerika Birleşik Devletleri
BAŞKANI 6 Nisan 2009


Sayın BAŞKAN;

Paranızın üzerinde “ALLAH’A GÜVENİYORUZ” ibaresinin bulunması, bir zamanlar HÜR DÜNYA için teminat addediliyordu.

Hafızalardan silinmemiştir:

Irkçılık esasına dayanan 2.ci Dünya Savaşı’nın CEHENNEM’E çevirdiği dünyada, şaşkına dönen İnsanlık Âlemi, ADALET, HÜRRİYET, EŞİTLİK ve REFAH esasına dayalı yeni bir huzur ortamı arıyordu.

Herkesin bunaldığı, acılara gark olduğu bu faciadan sonra AMERİKA BİRLEŞİK EVLETLERİ, İnsanlık Âleminin özlemini çektiği arayışına önderlik etmek iddiasıyla ortaya çıktı ve bir dizi vaatlerle öncülük görevini üstlendi. Hedef, şuydu:

DİL, DİN, IRK ayırımı yapılmaksızın bütün insanlığa; sulh, sükûn, huzur ve güven ortamı içinde REFAH sağlamak!..

Bu hedefin ilk teşebbüsleri ve propagandaları mükemmeldi. Arşivlerinizde vardır; Başkan D.D. Eisenhower Türkiye’yi ziyaretinde, tarihte altın satırlarla yer alan şu sözleri söylemişti:

“Biz dünyaya sulh, sükûn, huzur ve güveni, KURAN’IN ve İNCİL’İN tahtında sağlayarak, İNSANLIK Â LEMİNE REFAHI getireceğiz.”

Ama, ne yazık ki; aradan geçen zaman, o gün ortaya konan HEDEF ve NİYETLERİN gerçek olmadığını ispatlamıştır. ABD, hiç de samimi davranmamıştır ve BATI’DAKİ REFAHIN, kendi dışındaki dünyanın sefaleti, ezilmesi, sömürülmesi ve zulme uğratılması pahasına elde edildiği gerçeğini ispatlamıştır. Hele; SOVYETLER BİRLİĞİ’NİN dağılmasından sonra, tek güç görünümünde ve konumunda olan AMERİKA’NIN samimiyetsizliği, inkârı mümkün olmayan bir görüntüyle açığa çıkmıştır.

Saddam Hüseyin’i bahane ederek, Körfez’deki ve Irak’taki petrol varlığının üzerine konmak için bütün dünyayı seferber eden AMERİKA, maalesef bugün, Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya’da yaratılan huzursuzlukların ve çatışmaların müsebbibi ve planlayıcısı haline gelmiştir. CANAVARLARI dahi utandıracak bu vahşet; ABD’nin, asla vazgeçmeyeceği bir milli politikası olarak sahneye konmuştur.

ABD’nin bu tutum ve davranışları; ORTAÇAĞ’DAKİ Engizisyon Papazlarının, halkı ezen zalim hükümdarların, saltanatlarını zulüm ve kan üzerine kurmuş zalim derebeylerinin yönlendirdiği HAÇLI SEFERLERİ’Nİ andırmaktadır. Belli ki ABD, Alman ırkçılığının dünyayı kana buladığı gerçeğini, unutmuş görünmektedir. Veya işine öyle gelmektedir.

Ziyanı yoktur; unutmuş olun veya unutmuş görünün..Ama; bir gerçeği de, asla unutmamalısınız. O gerçek de şudur:

HRİSTİYANLIK ÂLEMİ, manen İSLÂM ÂLEMİNE borçludur. Biz MÜSLÜMANLAR, Hazreti İsa’nın Hak Peygamberi olduğuna; İncil’in, Semavi kitap olduğuna inanırız. İnanmazsak; Müslümanlığımız, Allah katında kabul olmaz. Ama HRİSTİYANLAR, bizim Peygamberimiz Hazreti Muhammed’i ve Kuran’ı kabul etmezler. Taassup ve cehaletlerinden dolayı kabul etmezler.

Ayrıca biz Müslümanlar, Hazreti İsa’nın, Allah’ın bir kudretinin neticesinde babasız dünyaya gelmesini, şek ve şüpheye düşmeden kabul ettiğimiz halde (Ki; bugün gelişen genetik ilmi, bu gerçeği doğrulamaktadır); HRİSTİYAN ÂLEMİNDE, bu konuyu tartışıp, çirkin isnatlarda bulunanlar vardır. Hz. İsa’ya çirkin sıfat takılırken, Annesi Hz. Meryem’in iffet ve namusu tartışılırken; KURAN ve Hz. PEYGAMBERİMİZ; Hz. İsa’nın Hak Peygamberi olduğunu, Annesi Meryem’in ismet ve iffet sahibi bir hanım olduğunu beyan etmiştir. Yani; bu hususta bütün HRİSTİYAN ÂLEMİ, Hz. İsa ve Annesi Hz. Meryem’i beraat ettirdiği için, İSLÂM ÂLEMİNE borçludur.

Bilmem ki; yarın AHİRET gününde ve Allah’ın huzurunda Hz. İsa, HRİSTİYAN ÂLEMİNE, “Beni dünyada beraat ettiren, annemin ismet ve iffet numunesi bir hanım olduğunu beyan eden Hz. Muhammed’in aleyhinde niçin bulundunuz?” diye bir sual soracak olursa; acaba, HRİSTİYAN ÂLEMİ ne cevap verecektir?

Aslında; İncil’i iyi bilen ve inançlarında samimi olan bir HRİSTİYAN, eğer İncil’i iyi okursa; bu gerçeği, kendiliğinden bulacaktır. Değil İslam Âlemine ters bakmak; belki de, Müslümanları baş tacı edecektir.

İşte belgesi:

Dört İncil yazan dört müellif, Hz. İsa’nın gökyüzüne yükselişi vaktinde Havarilerine, “Ben, babama, babanıza ve Allah’ıma gidiyorum. Size, benden sonra (PERAKLİT) geleceğini müjdelerim.”, dediğinde ittifak etmişlerdir.

PERAKLİT, Yunanca bir kelimedir. Asıl telaffuzu, PERAKLİTOS’DUR. Latince İncil’de PARALİTİS’DİR. Yunanca’da PERAKLİTOS’UN manası, “Niyaz olunmuş” demektir. Aslı, Arapça (AHMED) manasına olan BİRİKLİTOS’DUR.

Bu hususta Kuran’da SAF SURESİ’NDE, şöyle buyuruluyor:

“Ve iz kale iysebnü meryeme ya beni israiyle inniy resulüllahi ileyküm musaddikan lima beyne yedeyye minettevrati ve mübeşşiren biresulin ye’tiy min ba’dismühu ahmed…”

Manası:

“İsa Aleyhisselâm Beni İsrail’e dedi ki: Benden önce nazil olan Tevrat’ı tasdik, benden sonra din-i kamil ile (Ahmed) isminde gelecek peygamberi size müjdelediğim halde , size hüccet ve burhanla Allahü Teala’dan gönderilmiş peygamberim..”

Görülmektedir ki; Kuran’ı ve İncil’i iyi okuyup anlayanlar ve iman edenler için, Hristiyan dünyası ile İslam dünyası arasına KANLI HENDEK açmanın manasızlığı ortaya çıkar. Ama, ne yazık ki; taassup ve irtica içinde olanlar, bu gerçeği henüz görebilmiş değillerdir.

Sayın BAŞKAN;

Bu, uzun ve fakat lüzumlu girişten sonra, bazı gerçekleri, bizzat size hatırlatmak istiyorum:

Türkiye, bir MÜSTEMLEKE ÜLKESİ değildir. Şayet bu gerçeği görür ve kabullenirseniz; bölgenin ve bütün dünyanın SULH, SÜKÛN, HUZUR ve GÜVENİ için, bugüne kadar kimsenin başaramadığı bir adım atmış olursunuz.

Hiçbir zaman akıldan çıkarılmamalı ve unutulmamalıdır:

Türk milleti üredi, türedi bir kavim değildir. Bu yüce Türk milleti; zulmü gördüğü yerde ADALETİ, inkârı gördüğü yerde İMANI, cehaleti gördüğü yerde İLMİ; hiddeti, gadabı gördüğü yerde sükûneti vazeden ve tarihin en eski efendisi olan NECİP bir millettir. Ve tarih boyunca DEVLET olmasını başarmıştır. Tarihte, iz de bırakmıştır. İşte, ispatı:

600 sene hükmettiği Ortadoğu, Balkanlar ve Kafkasya’da sulh, sükûn, huzur ve güven vardı. Osmanlı Devleti bu bölgelerden çekildikten sonra; bu bölgelere zulüm, kan, huzursuzluk ve gözyaşı hâkim olmuştur.

Evet; bugün ABD, dünyanın hâkimi ve süper gücüdür. Ama; Türk milletinin tarihi zenginliğine sahip değildir ve 220 yıllık bir geçmişi vardır. Bugünkü hâkimiyeti de, güce dayanmaktadır. Adaletten kesinlikle yoksun bu güç, adalete dayanmamaktadır ve eninde sonunda yıkılmaya mahkûm olacaktır. Tarihin hiçbir döneminde, inkâr veya tekzip edilemeyecek gerçeği, budur.

Tarihen sabittir ki:

BİR MİLLET, İCABINDA KÜFÜRLE DEVAM EDEBİLİR. FAKAT, ZULÜMLE ASLA ve ASLA DEVAM EDEMEZ!

Ziyaretinizle ülkemizi şereflendirdiğiniz bu günlerde bu mektubu yazış sebebim; Türkiye’yi iyi tanımanız, baskı altına almamanız ve ne sebeple olursa olsun, gücendirmemeniz içindir.

Birinci Cihan Harbinden sonra Türkiye üzerinde oynanmak istenen oyunları, gayet iyi bilmekteyiz. ABD’nin emelleri, Amiral Webb’in, Lord Curzon’a yazdığı 19 Ağustos 1919 tarihli yazısından tarafımızca bilinmektedir. Amiral Webb, söz konusu yazısında şu ifadeleri kullanmıştır:

“AMERİKA, TRABZON ve ERZURUM’U içine alan bir ERMENİSTAN’I himaye edecektir. GERİ KALAN DÖRT İLDE DE, KÜRT DEVLETİ KURDURACAKTIR.”

Sayın BAŞKAN;

ABD’nin emellerine hizmet edecek satılmış bazı hainler, ajanlar bulunabilir. Bunlar vasıtasıyla bazı kışkırtmalarda bulunarak, bazı kalkışmalar da sağlanabilir. Ama; bilinmelidir ki, Türkiye’yi bölmeye kimsenin gücü yetmez! Zira; bu millet, bölünmemeye ant içmiştir. Kışkırtmaya çalışılan ve kullanılmak istenen bazı Kürt kökenli insanlar, Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcileri değildirler. Kürt kökenli vatandaşlarımız, asla ve asla, yaratılmaya çalışılan fitne ve fesada, boyun eğmeyeceklerdir.

Ve bilinmelidir ki; ÜNİTER yapısını muhafaza eden güçlü bir TÜRKİYE, bölgenin sulh, sükûn, huzur ve güveni için elzemdir ve ABD de, Türkiye’den başka, kendisini aldatmayacak bir müttefik bulamaz.

Bugün ABD, dünyanın en güçlü ülkesidir. İman ettiğimiz ALLAH, dünyanın neresinde olursa olsun ve ne zaman olursa olsun; güçlü devletleri, her türlü zulmü önlemekle görevlendirmiştir. Bu kutsal görevin farkında olmayanlar, Allah’ın huzuruna sefil, rezil ve çaresiz olarak gideceklerdir ve Hiç şüphesiz; CEHENNEM’DE, yerlerini alacaklardır İlâhi ceza kesinleştiği gün; ABD’yi yönetenleri, hizmet ettikleri para sahipleri kurtaramayacaktır.

ABD’nin Başkanı olarak bu gerçeği görmeniz ve bu gerçeğe göre hareket etmeniz, bölgenin selâmeti için elzemdir. Hükümetinizi ve Parlamentonuzu baskı altında tutan dolar milyarderleri, eroin ve silâh tüccarları, dünya ticaretine ve petrole hâkim egemenleri, borsa spekülâtörleri, dünya üzerinde tedavül eden 2-3 trilyon dolar kara paraya yön veren caniler ne derlerse desinler; siz, kan akıtıcı, can yakıcı, huzursuzluk yaratıcı organizasyonlara geçit vermemelisiniz ve Allah’ın emirlerine aykırı buyruklara teslim olmamalısınız. Zira; zulme alet olanlar, nefretle anılırlar ve tarihin sayfalarına, hoş olmayan ifadelerle geçerler.

Son sözüm, şudur:

Türk milleti zıtlaşılacak ve zulüm vasıtası olarak kullanılacak bir millet değildir. Bu gerçeği görmeyenler ve anlamayanlar, daima zararlı çıkmışlardır. Dünya, artık hiçbir zulmü, kaldıramaz duruma gelmiştir. Yakın bir gelecekte, her şey, tersine dönecektir. Zira; zulme dayalı hakimiyetler, devamlı değildir ve eninde sonunda, çökmeye mahkûmdur. Bu gerçeği, Amerikan halkına da iyi anlatmayı başarabilirseniz; bütün insanlık âleminin, karanlıktan aydınlığa çıkmasına vesile olursunuz ve tarihin şeref listesinde yerinizi alırsınız.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı

2 yorum:

Unknown dedi ki...

Hüsnü Bey yazınızı okudum

size sorum şu olucak siz hiç incil okudunuzmu

okuduysanız hangi bölüm ve ayette meryemi aşalayıcı sözler geçer bakirenin kirli olduğu nerde görünür açıklarmısınız

ve
mesih isa ölmeden önce kimin geliceğini söyler incilde ?

cevaplarınız için teşekkür ederim

Unknown dedi ki...

Hüsnü Bey yazınızı okudum

size sorum şu olucak siz hiç incil okudunuzmu

okuduysanız hangi bölüm ve ayette meryemi aşalayıcı sözler geçer bakirenin kirli olduğu nerde görünür açıklarmısınız

ve
mesih isa ölmeden önce kimin geliceğini söyler incilde ?

cevaplarınız için teşekkür ederim