20 Ocak 2009 Salı

Bunalım ve çaresizlik

Sayın Abdullah GÜL
Dışişleri Bakanı
Ankara 25 Haziran 2007


Sayın BAKAN;

En iyi bildiğinizi ve kabullendiğinizi beyan ettiğiniz alanda yazıyorum. Yani; bir dindar olarak yazıyorum.

Hz. ÖMER, “CÂH hırsı (makam), ahlâkın en üst seviyesine yükselmiş insanların dahî helâkine sebep olur.” demiştir. Kazandığı büyük zaferlerle şöhret olan Halid İbn-i Velid’i de, bu esasa istinâden ordu komutanlığından azletmiştir.

Hz. ALİ, 14 asır evvel Mısır Valisi Mâlik İbn-i Eşteri’ye gönderdiği Emirnâmesi’nin bir bölümünde, “Ey Malik! Şu hususa çok dikkat et ve olanca kuvvetinle çalış! Zirâ; bu DİN, fenâ adamların elinde esir oldu. Din perdesi altında, o nama, istenilen fenalıklar yapılıyor ve onunla dünya nimetleri (mal, mülk, makam ,vs.) elde edilmeye uğraşılıyor.” ifadelerini kullanmıştır.

Bunları yazış sebebim, şudur:

Her ne kadar inkâr edilse de; partiniz, köylerde ve seçim bürolarında DİN propagandası yapmaktadır. “Bize, DİNDAR BİR CUMHURBAŞKANI seçtirmediler.” sözü, AKP’nin seçim bayrağı olmuştur.

CÂH hırsınız galip gelmiş olmalı ki; seçim meydanlarında sizler de, aynı istikamette halkın hislerine hitap ederek, konuşmalar yapmaktasınız. “Beni, Cumhurbaşkanı seçtirmediler” diyerek, mağdur rolü oynamaktasınız. Dahası da var:

İstanbul’un, belki de Türkiye’nin her tarafı “Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı’nın (TGTV), DEMOKRASİNİN YILDIZLARI” başlığını taşıyan afişleriyle donatılmıştır. MENDERES’in, ÖZAL’ın ve TAYYİP ERDOĞAN’ın resimleriyle süslenmiş bu afişlerde; “Onlar, Atatürk’ün yolunda bayraklaşan liderler. Onlar, demokrasi ufkunda parlayan yıldızlar.” İfadeleri kullanılmıştır. Bu VAKFIN bünyesindeki kurumlar ise, şöyledir:

Abdülkadir Geylânî Vakfı, Anadolu Tevhid Vakfı, Dünya Ehlibeyt Vakfı, Gençleri Evlendirme ve Mihir Vakfı, İlim Yayma Cemiyeti, İsmail Ağa Camii İlme Hizmet Vakfı, Muradiye Kültür Vakfı…Belki de, gazetelerde yayınlanmayan diğer vakıflar…

Sayın BAKAN;

Bu faaliyetler, DİNİN, siyasete dahil edildiğinin işaretleri değil midir? Bu; DİNÎ duyguların sömürülerek, halkın HÜR İRADESİ üzerine konulan AMBARGO değil midir? ALLAH’ın insanlara ikram ettiği İRADE ve HÜRRİYET sıfatlarının ZİNCİRE VURULMASI değil midir?

Üstelik; “DİNDAR BİR CUMHURBAŞKANI SEÇTİRMEDİLER” derken de; hakikatler, örtülmüyor mu?

Cumhurbaşkanlığı seçim sürecini gayet dikkatli izledim. Başbakan ERDOĞAN, Meclis Başkanı ARINÇ ve SİZ; üçlü bir ittifakla, Abdullah Gül olarak sizin adaylığınızda birleşmediniz mi? Devletin en yüce makamına seçilecek Cumhurbaşkanı için bir İTTİFAK arayışında olmadınız ve bir KRİZ yarattınız.

26 Mayıs 2007 tarihli Hürriyet Gazetesi’nde Ertuğrul ÖZKÖK’ün yazısı, gayet açıktır.
Ertuğrul Özkök, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a sormuş:

“Cumhurbaşkanlığı konusunda neden siz ve Abdullah Gül dışında bir aday üzerinde uzlaşma yoluna gitmediniz?”

Partinin böyle bir çözümü kabul etmeyeceği endişesi taşıdığını, AKP’nin Grup bütünlüğü bölündüğü takdirde, sorunlar çıkabileceğini belirten BAŞBAKAN’ın cevabı, ilginçtir:

“Bakın; 1 Mart Tezkeresi tartışılırken Parti Grubu bölündü ve bir bölümü, CHP ile birlikte hareket etti. O nedenle de Tezkere, reddedildi.”

Daha üç gün evvel, Adıyaman- Diyarbakır mitinglerine giderken uçaktaki gazeteciler, Başbakan ERDOĞAN’a sormuşlar:

“Cumhurbaşkanlığı seçiminde neden CHP ile uzlaşma aramadınız?”

Başbakan’ın, bu soruya verdiği cevap da ilginçtir:

“Süreci tıkayan ANA MUHALEFET partisidir. Sayın BAYKAL, AKP’yi yönetmeye kalkıp, isim verdi: Abdüllâtif Şener. İsim vermesi, partide tepki yarattı. Baykal isim vermese, onu da ziyaret ederdik.”

Sayın BAKAN;

AKP Grubundan, sizin dışınızda ve herkesin uzlaşacağı bir aday gösterilseydi; acaba, demokrasi zaafa mı uğrayacaktı? Sizin dışınızda seçilecek bir CUMHURBAŞKANI, ülkeyi temsil edemeyecek miydi? İtiraza mahal yoktur:

SÜRECİ iyi idare edemediniz ve ülkeyi, bunalıma sürüklediniz. Şimdi de; yarattığınız bu bunalımı örtmek için, halkın hisleriyle oynayarak, SİYASÎ RANT peşinde koşmaktasınız. Seçimleri kazanır veya kaybedersiniz; bu, önemli değildir. Önemli olan; ülkenin, bunalıma girmiş olmasıdır.

ALLAH İNDİNDE acaba, bunun VEBALİ, kimin olacaktır? Zira; ALLAH’ın KUR’AN’daki emri, gayet nettir:

“HERKES İSTİSNASIZ, YAPTIKLARININ HESABINI VERECEKTİR:”

Bir makam hırsı için ülkeyi, ZORA SOKMAYA değer miydi?

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: