Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN
Başbakan ve AKP Genelbaşkanı
Ankara 17 Ocak 2009
Sayın BAŞBAKAN;
Gerçek bir vatandaş size, duymak istemediklerinizi de söyler. Eğer size yardımcı olacaksa; ona, kızmanıza razı olur. Hem de, kızacağınızı bile, bile…
Bu gerçeğe istinaden bir konu hakkında görüşlerimi arz etmeyi uygun buldum.
Bir konuşmanızda; “Ne demek KREDİ KARTI mağduru? Parayı sınırsız kullanıyorsun, ondan sonra da ödemiyorsun. Sonra da kredi kartı mağduru oluyorsun, bu, nasıl iş? Kredi kartını kullanmada ciddi bir yanlışlık, haksızlık var.” İfadelerini kullandınız.
Evet; kredi kartlarında ciddi bir yanlışlık ve büyük bir haksızlık vardır. Ama; bu, vatandaşların sınırsız kullanması ve ölçüsüz tüketmesi sebebiyle değildir. Zaruretler, vatandaşları, “KREDİ KARTI MAĞDURU” yapmıştır. Üstelik bu durum, çok yüksek faiz aldıkları için, bankaların da işine gelmektedir. Şöyle ki:
Ticarî, sanayi kredileri dışında vatandaşlara, İHTİYAÇ (konut, otomobil, beyaz eşya, v.s. gibi), KREDİLİ MEVDUAT, yeni adı DESTEK HESAP kredileriyle, KREDİ KARTI kapıları açıktır.
İhtiyaç kredileri uzun vadelidir ve faizleri düşüktür. Ayrıca teminata (Kefil veya ipotek) tabidir. Örnek:
120 veya 180 ay vadeli konut ve otomobil kredilerinin faiz oranı aylık, yüzde 1,5’tir.
Kredili mevduat veya destek hesaplarındaki krediler çok kısa vadelidir (aylık faiz ödemeli, azami 3 ay) ve aylık faiz oranları yüzde 4,8’dir. Genellikle küçük tacir, esnaf ve sanatkâr tarafından yaygın olarak kullanılır. Bu krediler için genellikle teminat istenmez. Çünkü, yüksek faiz geliri için risk göze alınır.
Kredi kartlarına gelince; bankaların en çok geçit verdiği kredi türüdür. Zira; bu kredilerin faizleri çok yüksektir ve vadeleri çok kısadır. Aylık faiz oranı, yüzde 5.75; yıllık, yüzde 65-70’tir. Üstelik teminat aranmadığı için sokakta da dağıtılmaktadır. Ayrıca “çifte kavrulmuş” denilecek tarzda yüksek verimlidir. Şöyle ki:
Nakit çekişlerde aylık faize ilâveten yüzde 3 oranında “nakit çekim ücreti” adı altında ilâve faiz alınmaktadır. Buna ilâveten kredi kartı ile satış yapan büyük, küçük işletmeler; genellikle, nakit sıkışıklıkları sebebiyle tahsilâtlarını, süresini beklemeden erken olarak ilgili bankadan yaparlar ve bunun için de yine, yüzde 3 oranında bir faiz öderler. Dolayısıyla kredi kartı kullandıran bankalar, yıllık yüzde 100 oranını aşan bir faiz geliri elde ederler. Bu rakamlar, 2008 yılı ve bugün için geçerlidir. 2008’den evvel kredi kartları faizleri, yıllık yüzde 120 ile yüzde 180 arasında seyrediyordu.
Vatandaşların gelir azlığı, beklenmedik zarurî ihtiyaçları (hastalık, iş kaybı, eğitim harcamaları,) v.s. gibi sebeplerle, bir kredi kartı canavarı doğmuştur. Bugün, vatandaşların kredi kartı borçlarının 40 milyar liraya ulaştığı ifade edilmektedir. Uygulanan yüksek faizler sebebiyle borçlar katlanmakta, gelir yetersizliği sebebiyle de vatandaşlar, acze düşmektedirler.
Ödenmeyen kredi kartları borçları sebebiyle bugün, bankaları zora sokan bir durum yoktur. Çünkü; hâlen, yüksek oranlı faiz uygulaması devam etmektedir. Herkes bir düşünmelidir:
120 veya 180 ay vadeli konut kredilerine aylık yüzde 1,5 oranında faiz uygulanırken; çok kısa vadeli kredi kartlarına aylık, en düşük yüzde 5.75 oranında faiz uygulanmaktadır. Bunun anlamı; yoksul kesimden, varlıklı kesime rant aktarmaktır.
Sayın BAŞBAKAN;
Bu durum karşısında hükümet olarak size düşen görev, bu müthiş haksızlığı önlemek ve yoksul kesimin haklarını korumaktır. Zira; hiç kimse keyfî olarak borçlanmaz ve zor duruma düşmek istemez. Bankaların icra takipleri o kadar acımasızdır ki; insanın kanını dondurur. Evdeki buzdolabı, çamaşır makinesi, televizyon, bilgisayar gibi insanların vazgeçilmezi olan eşyaları kaldırılmaktadır. Bilgisizlikten dolayı mal beyanında bulunmayanlar, hapis cezasına çarptırılmaktadır. Etrafa karşı mahcubiyetin verdiği eziklik de işin, cabasıdır.
Bu sebeple sistemi sorgulayarak, geçerli tedbirleri bulmak ve yürürlüğe koymak zorundasınız. Bir inceleme yaptırsanız; yüksek faiz uygulanmadığı takdirde, bugün icraya ve acze düşen vatandaşların, bankalardan alacaklı olduğu gerçeğine ulaşırsınız. Ayrıca; kredi kartlarına uygulanan yüksek faizler olmasa ve bankacılık hizmetlerinden yüksek ücretler alınmasa, banka bilânçolarının pek parlak olmayacağı gerçeğine ulaşmış olursunuz. Zayıf kesimi ezen ve varlıklı kesime büyük rantlar sağlayan bir bankacılık sistemimizin varlığını görmüş olursunuz.
Artık; Türkiye’nin 28 yıldan beri yanlış ekonomi ve para politikaları ile idare edildiği gerçeği kabul edilmeli ve “PARA TİCARETİNE” dayalı bu çarpık RANT MODELİ sorgulanmalı ve de ÜRETKEN BİR EKONOMİ MODELİNE geçilmelidir. Aksi halde Türkiye, kalıcı bir ekonomik istikrara kavuşamayacak ve krizlerden kurtulamayacaktır. Zaten iktisat ilminin, hiçbir zaman göz ardı edilmeyecek gerçek kuralı bellidir:
“ÜRETMEYEN VEYA YETERLİ SEVİYEDE ÜRETİM YAPAMAYAN EKONOMİLERDE, POZİTİF YÜKSEK ORANLI REEL FAİZ UYGULAMASI, EVVELÂ BANKACILIK SEKTÖRÜNÜ BATIRIR VE SONRA DA, EKONOMİNİN BÜTÜN DENGELERİNİ BOZAR.”
Bugüne kadar bu kurala uyulmadığı; KUR*FAİZ-BORSA üçgeninden ibaret bir RANT modeli uygulandığı için Türkiye ve Türk milleti zora düşmüştür. İç ve dış borçların, ödenen faizlerin, dış ticaret, cari ve bütçe açıklarının gerçek sebebi de, budur.
Bu sebeple; bir an için Başbakan olmadığınızı; emekli veya bir işçi ve memur olduğunuzu farz ederek, kredi kartları konusunu, olması gereken zeminde inceletmenizde, her bakımdan fayda vardır. Ayrıca bu tarz bir inceleme, yürürlükteki para ve ekonomi politikalarının yanlışlığını ortaya koyacaktır.
Bilgilerinize ve takdirlerinize arz ederim.
Saygılarımla.
Ecz. Hüsnü Akıncı
17 Ocak 2009 Cumartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder