12 Ocak 2009 Pazartesi

İktidar ve kuvvetler ayrılığı

Sayın Cemil ÇİÇEK
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Ankara 12 Ocak 2009


Sayın BAKAN;

Devlet, bir kavramdır ve bizatihi varlığı yoktur. Devletin organları, kurumları ve kuruluşları vardır. DEVLETİN, ilmî tarifi de bellidir:

BİR HÜKÜMET İDARESİNDEKİ SİYSÎ BİR TOPLULUK.

Demokratik bir devletin en önemli organları, YASAMA, YÜRÜTME VE YARGI ORGANLARIDIR.

Devleti işletme görevi de, yürütmeye, yani HÜKÜMETLERE aittir. Hükümetler bu görevi, ANA KAİDELERE ve ANA BELGELERE göre yapmak zorundadırlar. Bu yapılmadığı takdirde; DEVLETİN, SAHİPSİ; HALKIN DA, DEVLETSİZ kalacağı kesindir.

Bugün Türkiye, rahatsız ve sancılıdır. Bunun sebebi de; DEVLETİN ve REJİMİN, ana KAİDELERE ve ana BELGELERE göre işletilememiş olmasındandır. Bu; bugüne ait bir eksiklik de değildir. Son 28 yıl zarfında ülkeyi idare eden iktidarların eksikliği veya duyarsızlığıdır. Bu dönem zarfında siyasî iktidarlar; seçim sistemindeki ve Siyasî Partiler Kanunundaki çarpıklıklar sebebiyle DEVLETİ, bir PARTİ DEVLETİ haline getirmek hevesine kapılmışlardır. Bu sebeple de muhtaç olduğumuz SULH, SÜKÛN, HUZUR ve GÜVEN ORTAMI sağlanamamış; DEVLETİN organları, kurumları ve kuruluşları arasındaki AHENK bozulmuştur. Açık ifadeyle; KUVVETLER AYRILIĞI İLKESİ terk edilmiştir.

Ne acıdır ki; güçlü iktidarlar dahî, bu perişanlığı giderecek çareleri aramamışlar ve çarpık bu modelden faydalanma yollarını tercih etmişlerdir. Açık ifadeyle; halkı sistemin dışına iten ve siyasî parti liderlerini “Seçilmiş Diktatör” konumuna getiren ÇARPIK DEMOKRASİ modelinden, GERÇEK BİR DEMOKRASİYE geçmeyi, en güçlü iktidarlar dahî düşünmemişlerdir veya istememişlerdir.

Sayın BAKAN;

Türkiye’nin gündemini işgâl eden olaylar sebebiyle meydana gelen huzursuzlukları, kurumlar arasındaki ahenksizlikleri, hiç kimse hafife almamalıdır ve her şeyin düzgün gittiği de zannedilmemelidir. Zirâ; Türkiye, coğrafî konumunun özellikleri sebebiyle, dış ve dış odaklarla işbirliği yapan iç odakların husumetlerine maruzdur. Dün böyleydi, bugün de böyledir ve yarın da böyle olacaktır. Çünkü Türkiye; KÜRESEL BİR PROJENİN parçasıdır. KIBRIS, KERKÜK VE BARZANİ kıskacındadır. Hiç beklenmeyen bir anda siyasî, iktisadî bir büyük bunalım, ufkumuzu karartıverir.

Bunalıma meydan vermemek, bunalım sebebi olmamak ve DEVLETİ, olması gereken biçimde ahenk içinde çalıştırmak; iktidarınızın, bu ülkeye yapabileceği en büyük hizmeti olacaktır. Bunu da, muhalefete tahammül ederek, uyarıları dikkate alarak, Türkiye’nin geçmişini reddetmeyerek, siyasî amaç uğruna gerginlik yaratmayarak ve ADÂLETİ SAĞLAYARAK ve de ÖVENLERDEN ZİYADE, ELEŞTİRENLERİN SÖZLERİNE önem vererek başarabilirsiniz. Doğruyu gören, düşünmesini bilen, ikbal ve ödül beklemeden REJİME VE DEVLETE SAHİPLİLİK BİLGİ VE ŞUURU TAŞIYAN insanların sözleri ve halleri tedirginlik yaratmamalıdır ve bu kişiler, “Başıma bir iş gelir mi” endişesine düşürülmemelidirler.

Uzun yıllardan beri siyasetin içinde bulunmanız ve Devletin önemli makamlarında görev yapmanız sebebiyle, devleti iyi tanıdığınıza inanarak bu mektubumu yazmış bulunmaktayım. Taraftarınızmış gibi görünen medyanın, taraflı yayınlarının, neyi hedef aldığını ve hangi KURUMA husumet yönelttiğini anladığınızı zannetmekteyim.

Türkiye meselelerini dikkatli ve yakından izleyen; neyin, nasıl ve niçin yapıldığını iyi anlayan; tarih hafızasına sahip olan bir vatandaş olarak ve de demokratik haklarımı kullanarak duygu, düşünce ve görüşlerimi arz ettim.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı
O216-4181726

Hiç yorum yok: