24 Mayıs 2009 Pazar

Ekonomideki yanlışlık

Sayın Vahap MUNYAR
Hürriyet Gazetesi Yazarı 24 Mayıs 2009


Sayın MUNYAR;

24 Mayıs 2009 tarihli yazınızı okudum.

"Yerli malı kullan" kampanyası ile krizleri aşmak ve Türkiye'nin sorunlarını çözmek mümkün değildir. Zira; dolar ticaretine dayalı rant ekonomisi, Türkiye'yi üretkenlikten uzaklaştırmıştır.

İktisat ilmine göre; üretmeden, çalışmadan, istihdam yaratmadan ve yatırım yapmadan halkın satın alma gücünü yükseltmek mümkün değildir.

Bugün nüfusumuzun ancak yüzde 10'u rahat tüketebilecek durumdadır. Geriye kalan geniş halk kitleleri günlük ihtiyaçlarını dahi gidermekte zorlanmaktadır ve ağır bir borç yükü altında ezilmektedir.

İç pazarı büyütmeden dünya üzerinde rekabet gücü kazanmak mümkün olmayacağına göre; ülkemiz ve milletimiz sıkıntıdan ve bunalımlardan kurtulamaz.

Basit bir örnek:

Avrupa'da Rusya'dan sonra en büyük toprağa sahip olan Türkiye'nin kendi kendisini besleyememesi ve gıda maddelerinde dışa muhtaç olması, düşünmesini bilen herkesi endişelendirmelidir. Zira; tarım ve hayvancılığını geliştiremeyen ülkelerin kendine özgü sanayileşmesi mümkün değildir. Zira; tarım ve hayvancılık, bitmez, tükenmez ve iç pazarı büyüten ve de sanayiyi geliştiren sağlam bir kaynaktır.

Dikkat edilirse övündüğümüz sanayimiz dahi kendimize ait değildir.

Acı olan husus da şudur:

29 yıldan beri yanlış ekonomi ve para politikaları ile idare edilen Türkiye; başta bankalarımız olmak üzere önemli iktisadi değerlerini ve temel alt yapılarını yabancılara kaptırmıştır. Perakende ticaretimiz dahi yabancıların eline geçmiştir.

Çok övündüğümüz iki sanayi dalından örnek vereyim:

1-Tekstil ve konfeksiyon ihracatımıza bakacak olursak, son 10 yılda 80-90 milyar dolarlık bir ihracat yaptığımız görülür. Ama; bu sanayi için makine, teçhizat ve teknoloji ithalatımız 150 milyar dolara ulaşmıştır.

2-Konfeksiyonluk deri sanayimiz her yıl 85 milyon adet deri kullanmaktadır ve bu derilerin 60 milyon adedini ithal etmektedir. Yani; her iki halde de elde edilmesi mümkün katma değeri, dış ülkelere transfer etmekteyiz. Deriyi irdeleyelim:

Bir adet deri ithal edildiği zaman, bir deriye isabet eden et, süt, yün, sakatat ve içyağından oluşan katma değeri, gelişmiş ülkelerin halklarına ikram etmiş olmaktayız. Halbuki Türkiye, tarım ve hayvancılığını geliştirebilirse, başkalarına katma değer ikram eden bir ülke değil, kendi kendine yeterli hale gelir ve de halkın satın alma gücünü yükseltmiş olur. Bu da, dünya piyasalarında rekabet gücü kazandırır.

Bu örneği her alanda yaygınlaştırmak mümkündür. Bir örnek alüminyumdan:

Türkiye, her yıl 150 bin ton alüminyum kullanmaktadır. Üretimi, 40 bin ton/yıldır. Seydişehir tesisleri 1973 yılında 60 bin/ton yıl kapasite ile üretime geçmiştir. 2000 yılı hedefi, 150 bin tondu. Maden bizde, elektrik bizde, işçi bizde...Buna rağmen bu alandaki yatırımlara devam etmeyerek, alüminyum üretimini, 1973 seviyesini altına düşürmüşüz.

Konuyu genişletmek ve düşünenlere ışık tutmak, sizin en önemli göreviniz olmalıdır. Para kazandığı zaman övünen, sıkıntıya girdiği zaman dövünen kişilerin sathi görüşleri bu millete ışık tutamaz.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı.

Not: Bazen düşündüğüm oluyor:

Bu önemli konuları düşünmek, araştırmak, çıkış yolları aramak, bir eczacıya kalmışsa; gerçekten, bu ülkeye acımak lâzımdır.

Hiç yorum yok: