Sayın Mehmet Ali Birand
Posta Gazetesi Yazarı
İstanbul 29 Mayıs 2009
Sayın BİRAND;
29 Mayıs 2009 tarihli ve “Hem öldürüp, hem de barış arayamazsın!” başlığını taşıyan yazınızı okudum. Yazınızın bir bölümünde, şu ifadeleri kullanmışsınız:
“Devlet hariç herkes bir öneride bulunuyor Kürt sorunuyla ilgilisi gelişmeleri izlerken, hep bu senaryolar aklıma geliyor. Devletin seyirci kaldığı ve yerinden kıpırdamak dahi istemediği bir ortamda -ki, bu tehlike giderek yaygınlaşıyor- göreceksiniz orasından burasında parmak sokanların sayısı artacaktır. Akıl verme adına demeçler yaygınlaşacak, Konferanslar düzenlenecek ve bir gün kendimizi her kafadan başka bir sesin çıktığı bir Uluslararası ortamda bulabileceğiz. Cumhurbaşkanı Gül’ ün uyarısının temelinde işte bu gerçekler yatıyor. Bazı işler uzatılır, gereken adımlar siyasi cesaretsizlik nedeniyle atılamazsa, Uluslararası aktörler hemen ortaya çıkar. Manzaraya bir baksanıza… DTP lideri Ahmet Türk, bir şeyler yapılması gerektiğine dikkat çekiyor. Cumhurbaşkanı sık, sık uyarıda bulunuyor. Asker de olaya farklı yaklaşıyor. Kandil’den mesaj üstüne mesaj geliyor. Günlük hayatımızı etkileyen bu sorunu biz böylesine ortada mı bırakacağız? Kandil’e mi bırakacağız? Yine yazımın başına dönüyorum. Eğer bir sorunu görmezden gelirsek, o sorun ortadan kalkarmış gibi bir alışkanlığımız var. Tam tersine, işin ucunu sıkı tutmazsak, başka tuzaklara düşeriz. Olayın Uluslararası foruma taşınması en çok bizlere zarar verdirir.”
Merak ettiğim husus şudur:
Yıllardan beri ortaya attığınız, savunduğunuz “KÜRT SORUNU” size göre nedir ve nasıl çözülür?
Bugüne kadar bu, varettiğiniz soruna ait herhangi bir çözüm ortaya koymadınız. Daha doğrusu; zamirinizde gizlediğiniz çözümün şeklini tarif etmediniz. Ayrı bir Kürt Devletinin kurulmasını mı, bir federasyon mu veya bizlerin düşünemediği bir başka oluşumu mu arzu etmektesiniz?
Hemen, hemen her yazınızda DEVLETİN, seyirci kaldığını vurguluyorsunuz? Size göre DEVLET, ne yapmalıdır?
Kürt sorunu diye ortaya atılan bu konuya, zaten orasından, burasından parmak sokanların sayısı azımsanmayacak derecede fazladır. Akıl verme adına içten ve dıştan demeçler verenlerin sayısı da küçümsenemeyecek derecede çoktur. Uluslar arası aktörler, zaten yıllardan beri devrededirler. Uluslar arası konferansların da haddi hesabı yoktur. Yani; konu, uluslar arası foruma taşınmış durumdadır.
Uluslar arası aktörler, Türkiye’nin bölünmesi için ellerinden geleni yapmaktadırlar ve her çareye başvurmaktadırlar.
Manzaraya da bakalım:
DTP lideri Ahmet Türk ve DTP milletvekilleri, ne istediklerini açık, açık söylemektedirler. 29 Mart seçimlerinden sonra Kürt devletinin sınırlarının çizildiğini, açık bir şekilde söylediler.
Kandil’den mesaj üstüne mesaj yağıyor. Arkadaşınız Hasan Cemâl, Kandil’e giderek, Karayılan’ın mesajlarını da iletti.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, “Çözüme çok yaklaştık.” Sözlerini söyleyerek, zaten uyarılarını yapıyor. Ama; O da, çözümün nasıl olacağını veya olması gerektiğini açık bir şekilde söylemiyor.
Askerin de olaya nasıl yaklaştığı bellidir. Asker, ÜNİTER YAPIMIZIN korunmasını gayet açık bir şekilde ifade ederek, soruna nasıl yaklaştığını belli ediyor ve bu tavrı da işin başından beri bilinmektedir.
Sayın BİRAND;
Kürt sorununun günlük hayatımızı etkilediği doğrudur. Bu etki de, terör sebebiyledir. Ki; terör, en fazla da, haklarını savundukları bölge halkına zarar vermektedir. Fukara halkın tarlaya, yaylaya ve dağa çıkmasına izin verilmemektedir. Bölge halkı, seçimlerde dahî, terör örgütünün silâhlı tehdidi altındadır. Üstelik halk, feodal yapının gereği olarak bazı ağaların, bazı aşiret reislerinin ve bazı tarikat liderlerinin esiri durumundadır.
Buna rağmen siz, gerçekleri yansıtan yazılar yazacağınıza, kafaları karıştıran yazılar yazarak, uluslar arası aktörlerle aynı çizgide buluşmaktasınız.
Acaba, bunun sebebi nedir? Ve en önemlisi, siz, ne yapmak istiyorsunuz? Konuyu, vatani bir gerekçeye ve hizmet arzusuna dayanarak mı gündeme getiriyorsunuz veya başkalarını memnun etmeye mi çalışıyorsunuz?
Gerçekten merak ediyorum. Bu hususta beni aydınlatır ve bilgilendirirseniz, çok memnun olurum ve hatta minnettar kalırım.
Saygılarımla.
Ecz. Hüsnü Akıncı
29 Mayıs 2009 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder