13 Mayıs 2009 Çarşamba

Rant ekonomisinin sonucu.

Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN
Başbakan ve AKP Genelbaşkanı
Ankara 2 Mayıs 2009


Sayın BAŞBAKAN;

TOBB Genelkurulu’ndaki konuşmanızın bir bölümünü izledim.

Bu ülkenin Başbakanı olmanız hasebiyle moral verici ve insanların şevkini arttırıcı sözler söylemeniz, elbette ki zaruridir.

Ancak; ister küresel malî krize ve ister başka bir sebebe bağlı olsun, Türkiye zordadır ve insanlarımız, bu zorlukların aşılmasını beklemektedir.

Bankacılık ve finans kesiminin rahat olması, oluşan yüksek rantları büyük bir iştahla paylaşanların bulunması, geniş halk kitlelerini rahatlatmamaktadır. Zira; finans ve bankacılık kesimi, yürürlükteki ekonomi ve para politikaları sayesinde Türkiye’nin ekonomisini istedikleri gibi şekillendirmektedirler ve yönlendirmektedirler.

21 Şubat 2001 krizinden sonra ayakta kalan, bana göre ayakta tutulan bankalar; bu krizden sonra uyguladıkları acımasız faizlerle halkın sırtına binerek, zordaki veya zora düşürülmüş DEVLETİ sömürerek semirmişler ve bugün SAĞLAM GÖRÜNEN yapıya kavuşmuşlardır. Yüksek faiz, düşük kur ve hatta gerileyen kur sayesinde, neredeyse sıfır faizli dış kredi kaynaklarını, uyguladıkları ACIMASIZ FAİZLER sayesinde büyük bir RANTA dönüştürmesini başarmışlardır.

Dikkatlerinize arz ediyorum:

31 Aralık 2008 tarihi itibariyle;

Toplam banka mevduatı 475 milyar liradır.
Toplam krediler 375 milyar liradır.
Bankaların ellerindeki
Hazine Kâğıtları 200 milyar liradır.

Görüldüğü gibi DEVLET, bankaların en iyi ve en sağlam müşterisidir. Buna rağmen bankalar, KÜRESEL KRİZ bahanesiyle yeni imtiyazlar da elde etmişlerdir. Merkez Bankası’nın faiz indirimlerini mevduat faizlerine uygulamışlardır, ama; bu indirimleri, kredi faizlerine yansıtmamışlardır.

Merkez Bankası borç verme faizlerini yıllık yüzde 11 seviyesine düşürmüş olmasına rağmen bankalar, halkın sırtındaki en büyük yük olan KREDİ KARTLARINA hâlâ aylık yüzde 4,30 (yıllık, yüzde 63) oranında akdî faiz uygulamaktadırlar.

Kredi kartı borçlarının 40 milyar liraya ulaşmış olması, bu faiz vurgununun en büyük göstergesidir.

Bunun yanında bankalar, bankacılık hizmetlerinden çok yüksek ücret almaktadırlar. Havale masrafları ve komisyonlar, çek-senet tahsilâtlarındaki yüksek ücretler, kart ücretleri (Ki; bankalar, sâdece kart ücretlerinden yılda en az 400 milyon lira gelir elde etmektedirler.)

Kredi faizlerinin yüksekliğinin ve bankacılık hizmetlerinden yüksek ücret alınmasının anlamı açıktır:

Kredilerden ve bilhassa kredi kartlarından alınan yüksek faizler olmasa ve de bankacılık hizmetlerinden yüksek ücretler alınmasa; hiç şüphesiz, banka blânçoları zarar yazar.Yani; bankalar, DEVLET imkânlarını kullanarak ve halkı ezerek, bugünkü sağlam zannedilen yapıya kavuşmuşlardır. Açık ifadeyle bankalar, kriz varken de, kriz yokken de kârlı çıkmaktadırlar.

Reel ekonomi ve halk ise, 29 yıldan beri krizdedir. 1980’li, 1990’lı, 2000’li yıllar incelenirse; devletin ve halkın kayıpları açığa çıkartılır. Bu sayede de devletin ve halkın kayıpları çok daha iyi anlaşılır.

2002 seçimlerinde iktidara gelince bu çarpık modeli tersine çevirerek, Türk ekonomisini ÜRETKEN bir yapıya kavuşturacağınızı ummuştum. Ama; bu umudum, gerçekleşmedi ve iktidarınız da, 12 Eylül 1980’den sonra uygulamaya konan yanlış ekonomi ve para politikalarını devam ettirdi. Kemâl Derviş’in, IMF ve DÜNYA BANKASI’NIN istekleri doğrultusunda geliştirdiği programdan vazgeçilmedi.

Bütün bunlara rağmen; bu çarpık ve rant üreten modeli değiştirme imkânınız vardır. Bu husustaki umudumu korumaktayım. Bunu başaracağınıza da inanmaktayım.

Vatandaşlık haklarımı kullanarak duygu, düşünce ve görüşlerimi arz ettim.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı.

Hiç yorum yok: