12 Kasım 2008 Çarşamba

AKP ve Türkiye'nin yok farzedilen geçmişi

Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN
Başbakan ve AKP Genelbaşkanı
Ankara 11 Kasım 2008


Sayın BAŞBAKAN;

Partinizin Meclis Grup toplantısında bugün yaptığınız konuşmanızı, dikkatle ve üzülerek izledim. Üzüntümün sebebi şudur:
Hemen, hemen her konuşmanızda, Türkiye’yi 2002 yılında başlatmaktasınız. Sanki, sizden evvel ülkeyi yöneten iktidarlar, hiçbir şey yapmamış gibi bir hava estirmektesiniz.
Evet; bugün iktidar ve devletin gücü, elinizdedir. Ama; “ her şeyi gören, her şeyi bilen ve her şeyi doğru yapan benim” diyerek geçmişi yok farz etmenizin; ne size, ne ülkemize ve ne de milletimize bir faydası olmaz. Aksine; gönüllerde burukluk, insanlar arasında zıtlaşma meydana getirir.

2002 seçimlerinden sonra iktidara geldiğiniz zaman; barajları, termik ve hidrolik santralleri, enterkonnekte şebekeyi, telekominikasyon ve online alt yapılarını, Türksat uydularını, fiberoptik ağı, mavi akım adı verilen doğalgaz ve Yumurtalık- Kerkük petrol boru hatlarını, Rafineri ve Petro-kimya tesislerini, demir-çelik işletmelerini, Boğaz köprülerini ve oto yollarını ve saymakla bitiremeyeceğim iktisadî değer ve alt yapılarını , 87 üniversitemizi hazır buldunuz. Bu gerçekler karşısında; DEVLETİ, bir âhenk içersinde çalıştırmak zorunda olmanız hasebiyle;

“Bizden önce mezralara, köylere uzanan bir iktidar oldu mu? Kısmen rahmetli Özal eğilmişti. On yılların, yüzyılların biriktirdiği sorunların çözümünü, 6 yıla sığdırmak, elbette ki, mümkün değildir.” sözlerini söylemeye hakkınız olur mu?

Özal ve sizden başka bu ülkeye hizmet eden kişiler veya iktidarlar olmadı mı? Bu ülkeye, en büyük ve kalıcı hizmetleri kazandıran Süleyman Demirel’i, sizin hatırınız için yok mu farz edeceğiz?
1965 yılında Türkiye’nin elektirk üretimi 4,5 milyar kilovat/saat idi. 12 Eylül 1980’de, yani 15 yıl zarfında 45 milyar kilovat/saate ulaşmıştır.
1965 yılında 1 milyon ton olan rafineri kapasitesi, 1980’de 32 milyon tona ulaşmıştır.
1965’de hiç olmayan Petro-kimya ve alüminyum tesisleri, bu 15 yıllık zaman diliminde kazandırılmıştır.
1965’te 4 milyon ton olan çimento üretimi, 22 milyon tona çıkartılmıştır.
Örnekler o kadar çoktur ki; ne hepsini sayabilirim ve ne de bu satırlara sığar. Üstelik; bu hizmetler yapılırken Türkiye, borç batağına da saplanmamıştır. 12 Eylül 1980 sabahı Türkiye’nin toplam dış borcu, 12 milyar dolardı ve hepsi de yatırımlar ve reel ekonomi için kullanılmıştır. İç borçlar ise, yok denecek kadar azdı. Sâdece, şunu söyleyebilirim:

1965-1980 arası ülkeyi idare eden iktidarların gösterdiği performansı, 12 Eylül 1980’den bugüne kadar geçen 28 yıllık süre zarfında ülkeyi idare eden iktidarlar, gösterememiştir. Bırakınız performansı; oluşturdukları bir rant ekonomisi modeli yüzünden, Türkiye’yi, iç ve dış borç batağına sürükledikleri gibi; miras olarak devraldıkları iktisadî varlıklarımızı, yabancılara satmışlardır. Bu süre zarfında da Devlet, 500 milyar dolar faiz ödemiştir. Tarım ve hayvancılık çökmüş; Türkiye, gıda maddeleri ithâl eden bir ülke haline gelmiştir.

Sayın Başbakan;

Gökdelenler, alışveriş merkezleri kurarak, gayrımenkûl RANTI yaratmak, büyük hizmet sayılmaz ve Türkiye’nin önceliği değildir. Türkiye’nin öncelikleri altyapı, enerji ve kendine ait sanayidir. Plân hedeflerine göre 2010 yılı için öngörülen elektrik enerjisi üretimi, 400 milyar kilovat/saat idi. 1980 sonrası ülkeyi idare eden iktidarlar, bu hedefi gerçekleştirememişlerdir. Yanlış ekonomi ve para politikaları seçtikleri için gerçekleştirememişlerdir. Seçtikleri MODEL; DÖVİZ-FAİZ-BORSA üçgeninden ibaret olan RANT EKONOMİSİ modelidir. İktisadın kuralı bellidir ve bilinmektedir:
RANTLAR YÜKSELİRSE; REFAH, ORTADAN KALKAR!
Nitekim, öyle de, olmuştur. Orta tabaka erimiş ve toplumun satın alma gücü zayıflamıştır. Bu zaaf, siyaseten, geçici bir süre işinize yarasa da; kömür, erzak, para, alış-veriş çekleri dağıtmakla giderilemez. Ekonomimiz üretken olmadığı için, en nihayet bu kaynaklar da tükenecektir. Muhtemel bir devalüasyon, her şeyi yerlebir edecektir. Ki; parasal kriz çıkarmak, bizim elimizde değil, yabancıların elindedir. Kasım 2000 ve Şubat 2001 krizlerinin nasıl, niçin ve hangi hedefe yönelik olarak çıkartıldığını araştırabilseydiniz; gerçeği görür ve bana hak verirdiniz.

Maksadım eleştirmek değildir. Zaman, zaman herkesin Başbakanı olduğunuzu beyan ettiğiniz için, demokratik haklarımı kullanarak duygu, düşünce ve görüşlerimi arz etmek istedim.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı.

Hiç yorum yok: