25 Kasım 2008 Salı

Kriz ve yanlış model

Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN
Başbakan ve AKP Genelbaşkanı
Ankara 25 Kasım 2008


Sayın Başbakan;

Partinizin bugünkü grup toplantısında yaptığınız konuşmanızı dikkatle dinledim. Meclis televizyonundan naklen verilen konuşmalarınız hakkında yorum yapmak, elbette ki; biz vatandaşların en tabii hakkıdır. Bu hakkımı kullanarak görüşlerimi arz etmek istiyorum:

Gerçek olan şudur ki; hangi sebebe dayandırılırsa dayandırılsın, ülkemiz sıkıntıda ve krizdedir. Bu krizi aşmak ve geçerli çözümler bulmak, uygulanan bu modelde zordur Zirâ; yaşanan krizin kaynağı ne ABD’dir ve ne de Avrupa’dır.
Geçmişte yaşanan, bugün yaşanan ve gelecekte de yaşayacağımız krizlerin asıl kaynağı; Türkiye’nin, 28 yıldan .beri yanlış ekonomi ve para politikaları ile idare edilmiş olmasıdır.
Aslında; reel sektör ve halk için dâimâ kriz vardı. Yaratılan krizler, orta tabakayı eritmiştir. Bu gerçeği gören de çıkmamıştır. Bulduğu ile yetinen veya verilenle yetinmek zorunda kalan geniş halk kitleleri de, seslerini duyuramamıştır.

Bugün ülkenin bir numaralı gündemi haline gelen kriz; DÖVİZ-FAİZ-BORSA üçgeninde üretmeden, çalışmadan, yorulmadan, yatırım yapmadan, istihdam yaratmadan; yatarken, dinlenirken, uyurken, eğlenirken, tatil yaparken, kazanan ve keyif süren paralı kesimin, “Acaba, kaybımız olur mu?” telâşıdır. Neticede de, alınacak her tedbir ve uygulanacak her model, yine, paralı kesim için olacaktır.

Türkiye’nin gerçeği bellidir:

28 yıldan beri Türkiye, halkın tamamını kucaklayan ve topyekûn kalkınmaya götüren gerçek bir ekonomik modeli unutmuştur. Esasen kıt olan kaynaklarını, her dediğini yaptıran ve idareleri baskı altında tutabilen belirli bir zümrenin istifadesine sunmuştur. Ki; bu kesim, genel nüfus içinde yüzde 10’luk bir kitledir.
Bankalardaki mevduatların yapısı, menkul değerlerin dağılımı, bu tespit ve görüşümü doğrulamaktadır. Bunun anlamı da açıktır: Nüfusumuzun yüzde 90’ı, yüzde 10’luk bir kesime çalışmaktadır. Buna, çalışma da denemez; halk, paralı kesime esir edilmiştir. Halkın durumu bellidir:

Borç içersindedir.
Adâletsiz ve dolaylı vergiler altında ezilmektedir.
Üretimden uzaklaştırılmıştır.
Alın teri ve el emeği sömürülmüştür.
İnsan unsuru ve değeri unutulduğu için, geleceğimizin teminatı olan gençlerimiz, sokakları dolduracak tarzda işsiz ve ümitsizdir.

Bu görüşlerime ve tespitlerime itiraz edilebilir. Ama; işçilerin, memurların, emeklilerin, dul ve yetimlerin, köylü ve çiftçilerin perişan halleri ortadadır. Küçük esnaf ve sanatkârların, ticaret erbabının halleri de bilinmektedir.
Kısacası; yürürlükteki RANT EKONOMİSİ sebebiyle geniş halk kitleleri üretimden uzaklaştırılarak, atıl bir kapasite yaratılmıştır. Bu sebeple; kömür ve erzak dağıtarak, belirli miktarda ve belirli bir kesime faizsiz kredi tahsis ederek, yaratılan bu atıl kapasiteyi harekete geçirmek mümkün değildir.

Sayın Başbakan;

2002 yılında iktidara geldiğiniz zaman, Rant ekonomisini üretken bir ekonomiye dönüştüreceğinizi ummuştum. Ne yazık ki; 6 yıl zarfında bunu, başaramadınız ve Kemâl Derviş’in, başkalarının istekleri doğrultusunda kurduğu ekonomi modelini benimsediniz ve uyguladınız. Üstelik; döneminizde, başta bankalarımız olmak üzere önemli iktisadî değerlerimiz yabancıların eline geçti. Yani; sizin iktidarınız da, RANTİYE SINIFINI kolladı. İktisat ilminin kuralı bilinmektedir:

“RANTLAR YÜKSELİRSE, REFAH ORTADAN KALKAR”
Ve alınacak bütün tedbirlere rağmen, finans kesiminde başlayan kriz önlenemeyecektir. Bu hususta da iktisat ilminin kuralı bilinmektedir:
“Üretmeyen veya yeterli seviyede üretim yapamayan ekonomilerde pozitif yüksek oranlı faiz uygulaması, her şeyden önce bankaları batırır ve ekonominin bütün dengelerini bozar.”

Ülke meselelerini yakından ve dikkatli biçimde takip eden bir vatandaş olarak demokratik haklarımı kullanarak duygu, düşünce ve görüşlerimi arz ettim. Dikkate alacağınıza inanmaktayım.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı.
0216- 4181726

Hiç yorum yok: