9 Kasım 2008 Pazar

Obama ve Türkiye

Sayın Mehmet Ali BİRAND
Posta Gazetesi Yazarı 9 Kasım 2008



Sayın BİRAND;

7 Kasım 2008 tarihli ve “Obama ile, Ermeni şokuna hazır olun” başlığını taşıyan yazınızı okudum.
Üzülerek ifade edeyim ki; yine, başkaları hesabına kamuoyu oluşturma gayretine girmişsiniz. Ve:

“Obama’nın Başkan seçilmesi, Türkiye’ye genelde, olumlu yansıyacak. Bunun tek istisnası, Ermeni sorunu olacaktır. Bu konuda hazırlıklı olmakta ve şoku yumuşatacak adımlara şimdiden hazırlanmakta çok yarar var” ifadesini kullanmışsınız. Merak ediyorum:
Başkalarının dayattığı ve sizin de MİSYON olarak benimsediği Ermeni SORUNU nedir ve nasıl çözülecektir?
Ermenistan’ın, başkalarının kışkırtmaları ve destekleriyle talep ettikleri bellidir: “Türkiye, gerçekte olmayan soy kırımını tanısın ve Ermenistan’a toprak versin!” Gayet net soruyorum:
Siz; böylesine bir zillete razı olur musunuz ve Amerika ile iyi geçineceğiz diye Ermenistan’ın isteklerini yerine getirir misiniz? Bir hususu daha merak ediyorum:
Amerika’nın BOP Projesi kapsamında dayattığı konuların kabul edilir olmadığını, Osmanlı Devleti’nin soy kırım yapmadığını söylerseniz ve kamuoyunu, bu istikamette yönlendirmek isterseniz; acaba, durumunuz ne olur? Televizyon ekranlarında ve Gazete köşelerinde yer bulabilir misiniz?

İkinci önemli husus şudur:
“Amerika, müthiş bir demokrasi testinden geçecek.” ifadesini, inanarak mı kullanıyorsunuz? Amerika’nın Hükümetlerini, HÜR mü zannediyor sunuz? Her dediğini yaptıran ASKERÎ-ENDÜSTRİYEL KOMPLEKSİN varlığını, yok mu farz ediyor sunuz?

Önemli ve düşündürücü bir husus daha:
“Eğer Washington ile ilişkilerimizi her yıl böylesine koparma noktasına gelmesini istemiyorsak veya tasarı geçtiği takdirde, İncirliği kapatma noktasına kadar gidebilecek bir kriz sürecine girmek istemiyorsak, şimdiden hazırlıklarımızı yapmalıyız.” İfadesini kullanırken, yüzünüz kızarmadı ve vicdanınız sızlamadı mı? Yoksa siz; Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, bir KABİLE DEVLETİ mi zannediyorsunuz?

Sayın Birand;

Yazınızın bir bölümündeki şu ifadeleriniz de, Türk milleti için büyük bir talihsizliktir:

“Tayyip Erdoğan, bu toplumun önemli bir kesimi tarafından, Türkiye’nin Obama’sı olarak görülüyordu. Tabuları yıkan, alışılmış uygulamaları değiştiren, resmi ideolojinin dışına çıkan bir liderdi. Cesur adımlar attı. Özellikle de, hem Kürt kökenli vatandaşlar, hem de yıllar boyunca kendilerini ezilmiş, itilmiş-kakılmış gören dindar kesimlerle devleti barıştırmak için kolları sıvamıştı. Ancak; bu durum, uzun sürmedi. Bir bölümü kendi siyasî hataları, diğer bir bölümü de, kemikleşmiş kesimlerin büyük direnişi nedeniyle, hava değişti.”
Merak ediyor ve soruyorum:
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kökenine ve inançlarına göre ne zaman ayırımcılık yapmıştır?
Dindar kesimler ne zaman itilip-kakılmıştır?
Eğer maksadınız; Bir Kürt Devletinin kurulması ve dinin siyasallaştırılması ise; buna, vatanını ve milletini seven hiç kimse razı olmaz!
Devletin, bir din devleti ve parti devleti haline getirilmesine, hiç kimse izin vermez! (SOROS BESLEMESİ MİSYONERLER HARİÇ)
Eğer bunları, TABU VE RESMİ İDEOLOJİ olarak algılıyor ve kabul ediyorsanız; evet, bunlar, TABU VE RESMÎ İDEOLOJİDİR.

Şu hususları da hatırlatmak ve sizi uyarmak istiyorum:

1-Batı’nın mânevî ajanlığını kabullenmiş ve kendilerini, başkalarının ideoloji ve hedeflerine hizmet etmek için adamış MİSYONERLER dışında, Türk-Kürt vatandaşlarımız ,birbirleriyle barışıktırlar.
2-Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Kıbrıs konusunda gerçekçidir ve kararlıdır.Gerçekçi olmayanlar, esen havaya göre taviz verenlerdir. Şu gerçek, sizi ve sizin gibi düşünenleri uyandırmalıdır: Yunanistan, 1947’den beri bir hedef belirlemiştir ve bu hedefinden taviz vermemektedir. ENOSİS, yani İLHAK hedefinden vaz geçmemektedir. Eğer gerçekçilikten maksadınız KIBRIS’ı Yunanistan’a vermek ise; bunu da, açık ifade ediniz.
3- İstek ve iddialarından vaz geçmediği sürece Ermenistan’la iletişim kurulamaz.
4- Vatandaşlar arasında dindar kesim, lâik kesim diye bir ayırım yoktur ve ortak değerlere sahiptirler. Ayırım varmış gibi gösterenler, dini siyasete âlet eden dinci siyasetçileri görmezden gelenlerdir.
5- Türk toplumunu bölmek ve üniter yapımızı bozmak isteyenler, başkalarının talimatlarıyla sorun yaratmaktadırlar. Bunlar da, ya SOROS beslemeleri veya Batı’nın mânevî ajanlığını kabullenen MİSYONER aydınlarımızdır.

Bu gerçekleri bildiğinizden adım gibi eminim. Sâdece, niçin, yanlış bir yolda olduğunuzu merak ediyorum.

Saygılarımla.
Ecz. Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: