11 Kasım 2008 Salı

DP ve Geçmişi

Sayın Diker;
Sayın Süleyman Demirel'den sonra DP, seçmen kitlesine kapanmış ve bütün faaliyetler, Genel Merkez'de tasarlanıp, gerçek kitlelere dayatılmıştır. Bu durum; "Bizden olanlar" ve "Bizden olmayanlar" ayırımını getirmiş ve gerçek misyonu yok etmiştir. Yani; zıt mizaçları bir mefkûre etrafında toplamasını başaran "KİTLE PARTİSİ" anlayışı terk edilmiştir.
Bu durum iyi analiz edilmediği ve tekrar gerçek misyona dönülmediği sürece bu, hep böyle olacaktır. Bıkmış, küstürülmüş, şevkini kaybetmiş geniş halk kitleleri de, çaresiz kaldığı için, medyanın ve varlıklı kesimin göklere çıkardığı ŞİŞİRİLMİŞ ŞÖHRETLERİN peşinden gitmek zorunda kalacaktır.
Dikkat ediyorum:
Başbakan Erdoğan, her grup toplantısında ve her ilçe kongresinde yaptığı konuşmalarında, Türkiye'yi, 2002 yılında başlatmaktadır. Bugünkü Grup toplantısında da, "Bizden evvel mezralara, köylere uzanan bir iktidar oldu mu? Kısmen Rahmetli Özal eğilmişti...Elbette daha yapacak çok işimiz var...On yılların, yüzyılların biriktirdiği sorunların çözümünü 6 yıla sığdırmak, elbette ki mümkün değildir. Ama; sıra ile hepsini çözeceğiz. Durmak yok, yola devam." sözlerini söylemiştir.
Buna rağmen bugüne kadar DP'den bir ses çıkmamıştır. Erdoğan'ın defterinde Adalet Partisi ve Doğru Yol Paartisi yoktur. Türkiye'ye en büyük kalıcı hizmetleri yapan Süleyman Demirel ise, hiç yoktur.
Geçmişi savunacak ve yapılan hizmetleri hatırlatacak bir basın bildirisi dahi yayınlamamıştır.
Geçmişini inkâr eden veya geçmişine sahip çıkmayan bir partinin, tabanda istenen ölçüde büyümesi mümkün müdür? Demokrat Parti'den gelen ve Adalet Partisi ile zirveye ulaşan Büyük Misyonu, Tansu Çiller bitirmiştir. Hem de, bilerek bitirmiştir ve karşılığını da almıştır.
Bu gerçekler ortaya dökülmeden, gönülleri ve gayretleri birleştirmeden; geçmişte ikbale erişmiş ve ne yapacağını bilmeyen kerametleri kendilerinden menkûl kişilerle yol almak ve istenen hedefe ulaşmak mümkün olabilir mi? Zamanında büyük davasını anlatmak için dağdaki çobana dahî uzanmasını başarmış o fedakâr insanlar unutulursa, bu vefasızlıktan büyüklük doğar mı?
Saygılarımla. 11 Kasım 2008
Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: