28 Aralık 2008 Pazar

2000 yılına göre Değişen nedir? (Yazı tarihi düzeltilmiştir.)

Sayın Güneri Civaoğlu
Milliyet Gazetesi Yazarı
İstanbul
20 Aralık 1999

17 Aralık 1999 tarihli ve " Genel Müdürün Şoförü" başlığını taşıyan yazınızı okudum..Maliye Bakanı Sümer Oral'ın söyledikleri doğrudur. Yani; devlet yönetiminde istenmeyen ve herkesçe bilinmeyen bir israf vardır. Ama, bu; devleti tıkayacak, kamu açıklarına sebep olabilecek ve enflasyonu azdıracak cinsten bir israf değildir.

Dikkatleri bu noktaya yoğunlaştırmak, gerçekleri görmemek veya görememek anlamına gelir. Zaten; 2000 yılı bütçesinin hedeflerine bakacak olursak, bu gerçeği net bir şekilde görürüz.

İşte, 2000 yılı taslak bütçenin rakamları:

PERSONEL GİDERLERİ..............................10 KATRİLYON TL
FAİZ GİDERLERİ......................................... 22 KATRİLYON TL.
CARİ HARCAMALARI................................... 4 KATRİLYON TL.
DİĞER TRANSFERLER................................10 KATRİLYON TL.
YATIRIMLAR..................................................2,5 KATRİLYON TL.

BÜTÇE BÜYÜKLÜĞÜ................................ .48,4 KATRİLYON TL
.
BÜTÇE GELİRLERİ.......................................32 KATRİLYON TL
.
BÜTÇE AÇIĞI ...............................................16 KATRİLYON TL,

Dikkatlerinize arz ediyorum:

Bir an için bir formül bulunduğunu ve cari harcamaların sıfırlandığını farz edelim. Böyle bir formüle rağmen, bütçe açığının kapanmadığı görülecektir.
Yani; dikkatleri sadece "israf" olarak nitelenen kalemlere çekmenin, bir aldatmacadan ibaret olduğu anlaşılacaktır.

Türkiye'nin asıl derdi, iç borç faizleridir. 2000 yılında ödenmesi gereken iç borç faizinin miktarı yaklaşık 46 milyar dolardır ki; bu açığı personel ve cari giderlerinden yapılacak kısıntılarla gidermek mümkün değildir.

Hesap ortadadır:

2000 yılı sonuna kadar ödenmesi gereken iç borç stoku, 33 katrilyon liradır (bu günkü kura göre 63,5 milyar dolar).
Bu büyüklükteki iç borcun faizi 22 katrilyon lirada kalamaz. En iyimser bir yaklaşımla 30 katrilyon lirayı bulacaktır. (57 milyar dolar) Yani; 2000 yılı bütçesinde ön görülen iç borç faizi ödemesi, bütçe hedefini aşacaktır.

Diğer bir ifadeyle, 2000 yılı bütçesi açığı, ön görülenden daha büyük olacaktır. Ayrıca; 48,5 katrilyon lira ( 85 milyar dolar) büyüklüğünde ön görülen 2000 yılı bütçesinde yatırımlara 2,5 katrilyon lira ( 4,3 milyar dolar) tutarında pay ayrılması, başta maliye bakanı olmak üzere herkesi düşündürmelidir. Bu rakam, 46 milyar dolar faiz ödemesinin yanında bir hiçtir.

Bu bakımdan Maliye Bakanı Sümer Oral, iç borç faizlerini düşünmeli ve bir çare bulmalıdır. İşin dehşetini bir örnekle izah edeyim. Dün, Kargamış Barajı işletmeye açıldı. Yapımı 3,5 yıl süren bu baraj, yılda 650 milyon kilovat/saat enerji üretecektir. Bu baraj, 165 milyon dolara mal olmuştur.

Şimdi, dikkat ediniz: Barajın maliyeti 165 milyon dolar. Yani; yaklaşık 82, 5 trilyon lira. Bir günlük iç borç faizi, 56 trilyon.

Yani; koca baraja 1,5 günlük iç borç faizi kadar para harcanmış...

Bu çarpıklık ülkeyi yönetenleri düşündürmelidir. Çünkü Türkiye'nin iç borca, hele bu denli büyük bir iç borca ihtiyacı yoktur.

Belimizi büken iç borç, KUR- FAİZ makasıyla kasıtlı ve bankacılık ve finans kesimine rant sağlamak için yaratılmıştır. 1984 yılı başından beri yürürlüğe konulan para politikaları yanlıştır.
Ve bu yanlışlıkta Merkez Bankası ile Hazine rol üstlenmiştir.

Merkez Bankası, 1984 başından beri, ekonominin ihtiyacı olan kağıt parayı piyasaya sürmemiş; Hazine de olması gereken paranın yerine devlet iç borç senetlerini piyasaya sürmüştür. Bu yanlış para politikalarının neticesinde, Yabancı paralar tedavüle sokulmuş ve para ticareti başlamıştır.

Kur- Faiz makasındaki bir mekanizma ile, ülkenin varlığı bir avuç insana peşkeş çekilmiştir. Ekonomi, rant esasına göre şekillendirildiği için, reel ekonomi yere serilmiştir.
Kur-Faiz makasına dayalı bu sistem yüzünden TL daima değer kaybetmiş ve faizler, yüksek oranlarda seyretmiştir. (Yılbaşına göre TL, dolar karşınında %68 oranında değer kaybetmiştir.) Gelir dağılımındaki adaletsizlik, insanları canlarından bezdirecek şekilde yaygınlaşmıştır.

Paralarını dövizde, faizde tutanlar, hiç çalışmadan, hiç üretmeden, hiç istihdam yaratmadan kazançlı çıkmış; yatırım yapanlar, üretenler, istihdam yaratanlar zararlı çıkmıştır.

Sayın Cıvaoğlu;

Merkez Bankası ve Hazine yanlış yoldadır. Yürürlüğe koydukları para politikasıyla Türkiye, dağ gibi biriken sorunlarının altından kalkamaz. Faiz- Kur makasında geliştirilen bir para politikası, Türkiye'nin gerçeklerine uygun değildir. Türkiye, kan ve zaman kaybetmeye devam edecektir. "Para Yöneticileri Derneği"nin etkili olduğu bir kurulun yönlendirdiği para politikalarıyla, Türkiye düze çıkamaz. ( Para Yöneticileri Derneği'nin etkisini merak ederseniz, yeterli bilgi verebilirim.)

Saygılarımla

Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: