16 Aralık 2008 Salı

2002 öncesi ve 2002 sonrası

Sayın Kemâl UNAKITAN
Maliye Bakanı
Ankara 16 Aralık 2008

Sayın BAKAN;

Bugün TBMM’nde 2009 Mâli yılı Bütçe Kanunu tasarısını sunarken yaptığınız konuşmanızı dikkatle ve ilgiyle izledim. Şayet 15 yaşımda olsaydım; avuçlarım çatlayıncaya kadar sizi alkışlardım. Çünkü yaşım itibariyle, 2002 öncesi Türkiye’sini bilmeyecek ve hatırlamayacaktım. Ne yazık ki; bugün, 69 yaşındayım ve 2002 öncesi Türkiye’sini gayet iyi hatırlıyorum ve aklın tahtında değerlendiriyorum.

Alıştığımız husus şudur: Partiniz adına konuşma yapan kim olursa olsun; 2002 öncesi Türkiye’sini inkâr etmektedir ve Türkiye’yi, 2002 yılında başlatmaktadır. Aslında bu yaklaşımın yabancısı da değiliz. Turgut Özal’dan alıştık. O da Türkiye’yi, 1983 yılında başlatmıştı ve 1983’ten evvelki Türkiye’sini, yok farz etmişti. Demek ki; iktidarınız da, Özal’ın yolunda yürümektedir.

Siyasî maksatla hareket ettiğiniz için, belki bir noktada haklı olabilirsiniz. Ama; Türkiye’nin, varları ve yokları ile gerçek envanteri ortaya konduğu zaman, buna vereceğiniz cevabı da bulabilmelisiniz. Şöyle ki;

Türk Telekom, Tüpraş, Pektim, Ereğli, Karabük, ve İskenderun demir-çelik fabrikaları, Seydişehir Alüminyum Tesisleri, otomobil fabrikaları, şeker ve çimento fabrikaları, özel ve kamu sektörüne ait saymakla bitiremeyeceğimiz sanayi tesisleriyle, otoyollar, köprüler, limanlar, 78 üniversite ve okullar, hastaneler, demir yolları, hava alanları, petrol boru hatları, mavi akım adı verilen doğalgaz boru hatları ve yine saymakla bitiremeyeceğimiz alt yapı tesisleri; barajlar, hidroelektrik ve termik santralleri 2002 yılında mevcuttu. 180 milyar kilovat/saat enerji de üretiliyordu. Yani; reddedilemeyecek büyüklükte ve önemde bir varlık mirası devraldınız. Üstelik; 6 yıllık iktidarınız süresince, başta bankalarımız olmak üzere önemli iktisadî değerlerimizi yabancılara sattınız. Ki; bu sayede 50 milyar doları aşan bir gelir de elde ettiniz. Bu durum karşısında, geçmişi inkâr etmenizin ve övünmenizin bir anlamı kalır mı?

Dikkat ediyorum; her fırsatta ihracat ve millî gelir rakamlarını örnek göstererek, “79 yılda şu kadar, bugün 6 yıl zarfında 79 yıldan fazla “ ifadelerini kullanarak, bir zafer edası ile, Cumhuriyetin 79 yılını yok farz etmektesiniz. Size; iç ve dış borçları konu ederek, “İç ve dış borç stokumuz 2002 yılında 250 milyar YTL. idi. Bugün bu borçlar, 500 milyar YTL.’ye ulaşmıştır. 79 yılda 250 milyar, 6 yılda 79 yıla denk bir borçlanma.” Diye sorsam, acaba, cevabınız ne olur?

Sayın BAKAN;

Siyaseti bir yana bırakıyorum ve bütçe ile ilgili görüşlerimi arz etmek istiyorum:
Neresinden baksak, 2009 yılı bütçesi de bir borç ve faiz bütçesidir. Böyle bir bütçe ile kalkınmayı ve gelişmeyi sağlamak, bir hayalden öteye geçemez. Zirâ; bütçesinin yüzde 30’unu yatırımlara ayıramayan bir ülkenin, düzgün bir hedefe yöneldiği ve sorunlarını çözdüğü, dünya tarihinde görülmemiştir.

262 milyar YTL büyüklüğündeki 2009 yılı bütçesinde 13,5 milyar YTL, açık ve 57,5 milyar YTL. faiz ödemesi ön görülmüştür. Yatırımlara ayrılan pay, 16.6 milyar YTL’.dir. Carî transferlere ayrılan 88,5 milyar YTL.’den tarımsal destek için ayrılabilen pay, sâdece ve sâdece 5,5 milyar YTL.’dir.

Usta bir kaptanın yönetiminde ülkeyi, bilen bir Maliye Bakanı olarak gayet iyi idare ettiğinizi söylediğiniz için sormak zorundayım:

BÖYLE BİR BÜTÇE İLE, ÜLKENİN DÜZE ÇIKMASI, KALKINMASI ve MİLLETİN REFAHA ERİŞMESİ MÜMKÜN OLABİLİR Mİ?

Dikkat çekici diğer bir husus da, şudur:

2009 yılında 202,1 milyar YTL olarak ön görülen vergi gelirlerinin 107,9 milyar YTL.’sini, dolaylı vergiler oluşturmaktadır.
Böylesine çarpık bir vergi politikası ile sosyal adâleti sağlamak ve gelir dağılımını düzeltmek mümkün olabilir mi?

Sayın BAKAN;

Asıl maksadım sizi eleştirmek değil, bir gerçeğe dikkatinizi çekmektir. O da, şudur:

Türkiye, 28 yıldan beri yanlış ekonomi ve para politikaları ile idare edilmektedir. Eğer; AKP iktidarı olarak siz; Türkiye’yi 2002 yılında başlatacağınıza, 12 Eylül 1980 öncesi Türkiye’si ile, 12 Eylül 1980 sonrası Türkiye’sini mukayese etseydiniz, gerçek başarıyı bulmuş olurdunuz.
Dikkatlerinize arz ediyorum;

12 Eylül 1980 sabahı Türkiye’nin 12,5 milyar dolar borcu vardı ve iç borçları yok denecek kadar azdı. Şimdi, dikkat ediniz:
Türkiye, 1980-2007 sonu arasında 550 milyar dolar faiz ödemiştir. Ve bugünkü borç stoku ise, 500 milyar dolara yaklaşmıştır. Bu dönemde, ancak 100 milyar dolarlık bir yatırım yapabilmiştir.
Yatırım harcamalarımız son 27 yıl zarfında 2,5-3 kat artarken, iç borç faiz ödemelerimiz 75 kattan, dış borç faiz ödemelerimiz 19 kattan fazla artmıştır.

Şayet 1965- 1980 Türkiye’sini iyi analiz edebilseydiniz; 12 Eylül 1980 sabahındaki 12,5 milyar dolar dış borcun, alınan mesafeye göre bir hiç mesabesinde olduğunu görürdünüz. İhtilâl İdaresi, gelmiş geçmiş bütün Cumhuriyet hükümetlerini hesaba çekerek, “Bu 12,5 milyar dolar borcu niçin yaptınız ve bu paraları nerede kullandınız?” diye sorsaydı; bu borcun karşılığı olarak en az, 100 milyar dolarlık bir iktisadî varlığın meydana getirildiğini anlardı.
Şimdi merak ediyorum:

Bu mektubum elinize geçer ve okursanız; Türkiye’yi 2002 yılında başlatma sevdanız devam eder mi?
En önemlisi; vicdanî bir muhasebe yaparak, ne derece başarılı olduğunuzu ortaya koyabilir misiniz?

Saygılarımla.
Ecz. Hüsnü Akıncı.
O216-4181726

Hiç yorum yok: