4 Aralık 2008 Perşembe

Merkez Bankası ve Hükümet

Sayın Zafer ÇAĞLAYAN
Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ankara 4 Aralık 2008


Sayın BAKAN;

TBMM Plân-Bütçe Komisyonunda kredi kartları faizleriyle ilgili olarak sorulan bir soruya; “1 Ekim 2008 tarihinden itibaren kredi kartlarına uygulanan aylık akdî faiz oranları yüzde 5.75’ten (yıllık, yüzde 67’4), aylık yüzde 4.39’a (yıllık 52.68); gecikme faiz oranlarının yüzde 6.88’den (yıllık 82,5), aylık yüzde 5.14’e (yıllık 61.68) düşürülmüştür. “ şeklinde cevap vererek, faiz oranlarının tespitinin Merkez Bankası’nın yetkisinde olduğunu belirtmişsiniz.

Verdiğiniz bu cevap ve Merkez Bankası’nın yetkisi ile ilgili olarak belirttiğiniz husus, Türkiye’nin niçin krize maruz kaldığının gerçek kanıtıdır. Şöyle ki:

Yaratılan 2001 krizinden (Yaratılan diyorum. Zira; 2001 krizi iyi analiz edilip, gereken tedbirler alınmış olunsaydı ve Türkiye’nin ihtiyacı olan gerçek ekonomi ve para politikalarına dönülseydi; bugün Türkiye, bir finans ve ekonomik krize maruz kalmayacaktı.) sonra Bankacılık kesimi, halkı ezen faiz politikalarıyla sanal olarak büyümüştür. Bu büyümede;

Kredi kartlarına uygulanan yüksek oranlı faizler,
Bankacılık hizmetlerinden alınan yüksek oranlı ücretler,
Merkez Bankası’nın, kâğıt üzerinde oluşan likit fazlasına, gecelik faiz adı altında kaynak aktarması,
Düşük kur sebebiyle temin edilen neredeyse sıfır faizli dış krediler etkili olmuştur. Yani sistem; finans kesimini ve bankaları kollamıştır. Halkı da ezmiştir. 2002 yılında halkın bankalara olan borcu (Tüketici, ihtiyaç kredileri ve kredi kartları) 6.4 milyar YTL’den, bugün 120 milyar YTL’ye yükselmesi, bu çarpık sistemin en büyük kanıtıdır.

Elbette ki; bu çarpık modelin, bir faturası olacaktır. Zira; RANTLARIN yükseldiği yerde, REFAHIN ortadan kalkacağı, iktisat ilminin bir kuralıdır. İktisat İlminin diğer bir kuralı da şöyledir:

“Üretmeyen veya yeterli seviyede üretim yapamayan ekonomilerde pozitif reel faiz uygulaması, her şeyden önce bankacılık sektörünü batırır ve ekonominin bütün dengelerini bozar.”

Bugün yaşadığımız kriz, bu kuralların ihlâli sebebiyle meydana gelen krizdir. Hükümetinizin aradığı çareler de, finans ve bankacılık kesimini ayakta tutma gayretine yöneliktir. Zira; kredilerin geri dönmemesi sebebiyle yaşanacak olan faciânın farkındasınız..

Faiz oranlarını Merkez Bankası’nın yetkisinde olduğu gerçeğine gelince:

Sayın Bakan;

Eğer Merkez Bankası’nın uygulamaları, bağımsızlığı kavramı, gerçeklere uymuyor ve ülke ekonomisi zarar görüyorsa; Hükümet olarak müdâhale etmek zorundasınız. Zira; faizleri belirleme yetkisi, IMF’nin istekleri doğrultusunda Bakanlar Kurulu Kararı ile Merkez Bankasına verilmiştir. Bu yetkiyi veren Bakanlar Kurulu’nun, verdiği yetkiyi de geri almaya hakkı vardır.

İşte, söz konusu Bakanlar Kurulu Kararı:

“Mülgâ 4389 sayılı Bankalar Kanununun 20.ci maddesinin 1 numaralı fıkrası, “Bankaların ödünç para verme işlemleri ve mevduat kabulünde uygulayacakları âzamî faiz oranları ile sağlayacakları diğer menfaatlerin nitelikleriyle âzamî miktar ya da oranlarını tespit etmeye, bunları kısmen veya tamamen serbest bırakmaya, Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bakanlar Kurulu, (a) bendinde belirtilen yetkilerini, Merkez Bankasına devredebilir.” Hükmünü âmirdir

BAKANLAR KURULU, 07. 03. 2002 TARİH ve 24688 SAYILI RESMÎ GAZETE’DE YAYIMLANAN 2002/3707 SAYILI “Mevduat ve kredi işlemlerinde uygulanacak faiz oranları ile sağlanacak diğer menfaatler hakkında karar’ın 2.ci maddesiyle bu yetkisini, TÜRKİYE CUMHURİYETİ MERKEZ BANKASI’NA DEVRETMİŞTİR.”

Diğer taraftan 1.11. 2005 tarihinde yürürlüğe giren 5411 sayılı Bankacılık Kanununun 144.cü maddesi ile de, mülgâ Kanunun ilgili madde hükümleri korunmuştur. Yine 5411 sayılı Bankacılık Kanununun geçici 1.ci maddesinin (1) numaralı fıkrasında, “Bu kanuna göre çıkarılacak YÖNETMELİK, TEBLİĞ VE KARARLAR yürürlüğe girinceye kadar, kaldırılan hükümlere dayanılarak çıkarılan düzenlemelerin, bu kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.” hükmüne yer verilmiştir.

Bu durum, yetki devrine rağmen Bakanlar Kuruluna, lüzumu halinde Merkez Bankası’na müdâhale hakkını verir. Bakanlar Kurulunu yetkisiz kabul etmek, aslında, devlet geleneğine aykırıdır. Eğer siyasî iktidar kendisini yetkisiz kabul ediyorsa; aklımıza gelen husus şu olur:

Yaşadığımız olaylara bu noktadan bakacak olursak; aslında, Merkez Bankası’nın bağımsız olmadığını ve ekonomiye hâkim bankalara tâbî olduğu gerçeğini kabullenmek zorunda kalırız. PİYASA YAPICISI bankaların listesine bakan her kişi, bu gerçeği, net bir şekilde görür.

Bir vatandaş olarak görebildiğim gerçek şudur:

28 yıldan beri uygulanan bu yanlış ekonomi ve para politikalarından vazgeçilip, Türkiye’nin muhtaç olduğu ve Türkiy’yi topyekûn kalkınmaya götürecek ekonomi ve para politikalarına dönülmediği sürece; Türkiye, dâimâ başkalarına muhtaç olacak ve iktisadî varlıklarını kaybedecektir. Bu gerçekleri gördüğünüzü zannetmekteyim.

Saygılarımla.
Ecz. Hüsnü Akıncı
O216-4181726

Hiç yorum yok: