11 Aralık 2008 Perşembe

Ölüler ve Diriler

Sayın Rahmi TURAN
Hürriyet Gazetesi Yazarı 11 Aralık 2008

Sayın TURAN;

11 Aralık 2008 tarihli ve “Ölülerden fayda ummak” başlığını taşıyan yazınızı okudum.

“Halkımızı, ölülerden medet umacak kadar çaresizliğe düşürenler utansın!” ifadeniz düşündürücüdür. Sebebine gelince:

İnsanlık tarihi boyunca milletler, lâyık oldukları şekilde idare edilmişlerdir. İnanılsın veya inanılmasın; kabul edilsin veya kabul edilmesin; İLÂHÎ NİZAMIN icabı da, budur. Eğer bir millet, aklını işletmiyor ve idare edenlerine hesap sormuyorsa, dirileri unutur ve ölülerden medet umar hale gelir. Zaten bir milleti uyutmanın en kolay yolu da, mâneviyât bahane edilerek aldatmaktır. Bunun önemini, bir örnekle açıklamak istiyorum:

Hz. Peygamberimiz, bir gün dostları ile sohbet ederken, “Sıkıştığınız, zorda kaldığınız zaman kabir ehlinden (ölülerden) yardım isteyiniz” sözünü söyleyince; herkes şaşırmış ve “Hangi ölülerden?” diye sormuşlar. Bunun üzerine Hz. Peygamberimiz;

Hz. Ebubekir’i göstererek, “Kabir ehlinden biri, Ebubekir’dir. O, ölmeden evvel ölmüştür. Yani; kendisini, nefsinin esaretinden kurtarmış ve kendisini, ivazsız ve garazsız, hiçbir menfaat düşünmeksizin milletinin ve devletinin hizmetine adamıştır.” diye cevap vermiştir.

Düşünmesini bilmeyenler ve akıllarını kullanmayanlar, bu sözün mânâsını, elbette anlayamazlar ve türbe, türbe dolaşarak, kendilerini kandırırlar ve avutmaya çalışırlar. Yanlış anlaşılmasın; “türbeler ziyaret edilmesin” demek istemiyorum. Elbette usulü ve edep çerçevesinde, hayatta iken insanlara verdikleri hizmetlerinden dolayı âlimlerin, devlet büyüklerinin ve kahramanların kabirleri ziyaret edilmelidir. Bu; insanları mânen ve maddeten rahatlatır. Çünkü insanın bir veçhesi, KUDRET ÂLEMİ denen AHİRET ÂLEMİNE raptedilmiştir. Ayrıca, Hz. Peygamberimiz; “Ölüsüne hürmeti olmayanın, dirisine merhameti olmaz!” buyurarak, çok önemli bir uyarıda bulunmuşlardır. Eğer insanlar; kendi gelecekleriyle ilgilenmezler ve mükellef oldukları vazifelerini yerine getirmezlerse; türbe ve yatır ziyaretlerinin bir faydası olmaz ve hattâ, kendilerini atâlete sevk edeceği için, zararını da görmüş olurlar.

Yeri gelmişken, “Ölüsüne hürmeti olmayanın, dirisine merhameti olmaz!” sözünü biraz açmak istiyorum:

Bir millet için en büyük tehlike, idare edenlerin İHTİRAS ve ADÂLETSİZLİKLERİYLE, zenginlerinin CİMRİLİKLERİ ve MERHAMETSİZLİKLERİDİR.

Dikkat edilirse; idare edenlerimizle, toplumumuzun büyük bir ekseriyeti türbe ziyaretlerinde bulunmaktadırlar. Ama; İHTİRASLAR, ADÂLETSİZLİKLER, CİMRİLİKLER, MERHAMETSİZLİKLER ortadan kalkmış değil ve hattâ, had safhadadır. Demek ki; kuru kuruya yapılan türbe ve yatır ziyaretlerinin bir faydası olmamıştır.
Bir gerçeği daha belirtmek istiyorum:

Bugün İstanbul’da her karış toprak, büyük bir RANTA dönüştürülmüştür. Yeni, yeni yerleşim alanları açılmaktadır. Ama; ihtiyaca cevap verecek tarzda MEZARLIK ve OKUL yerleri bırakılmamıştır. Bu düşüncesizlik ve eksiklik, varlıklı kesim için önemli değildir: nasıl olsa, paranın gücüyle çare bulmaktadırlar. Ama; maddî gücü olmayan insanlarımız için büyük bir azaptır. Bu azaba rağmen insanlar, akıllarını işletip tepki göstermiyorlarsa ve verilenle yetiniyorlarsa; türbe ve yatır ziyaretlerinin ne faydası olur?

Hep merak ederim: Acaba, bu milleti, kim ve nasıl uyandıracaktır? Diyanet teşkilâtı derseniz; hiç ümidim yoktur. Zirâ; Diyanet Teşkilâtı da, İslâm Dini’nin SOSYAL EMİRLERİNİ görmezden gelmektedir ve taât ve ibadet telkininden başka bir şey yapmamaktadır.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: