1 Aralık 2008 Pazartesi

Unakıtan ve başarısı

Sayın Kemâl UNAKITAN
Maliye Bakanı
Ankara 1 Aralık 2008


Sayın BAKAN;

Bahçeşehir Üniversitesi’nin tertiplediği toplantıda yaptığınız konuşmanızın basına yansıyan bölümlerini okudum.

Konuşmanızın en dikkat çekici bölümü, “Global kriz, bizi de etkilemeye başladı. Bizim banka sistemimiz iyi,yıllardır çözülemeyen bütçe açığı sorununu da çözme noktasına geldik. Ama, carî açık sorununu çözemedik. Çarî açık sorununu çözmek için tasarruf oranımızı arttırmak ve katma değeri yüksek ürünleri üretip, ihrâç etmek zorundayız. Türkiye, bu krizi fırsata dönüştürmek için AR-GE’ye ve inovasyona önem vermeli” şeklindeki sözlerinizdir.

Bu yorumunuz ve sözleriniz karşısında şaşırmamak mümkün değildir. Zira; Türkiye, zaten krizdeydi. Yürürlükteki yanlış ekonomi ve para politikalarınız sebebiyle, orta tabaka çökmüştü. Övündüğünüz ve güllük- gülüstanlık olarak gösterdiğiniz tablo; Türkiye’nin ekonomisini istek ve çıkarları doğrultusunda yönlendirmesini başaran ve idareleri baskı altında tutabilen PARALI KESİM .içindi.

Bugün bütün dünyayı etkileyen ve “GLOBAL KRİZ” adı verilen olgu; ülkemizde, yıllardan beri, KUR-FAİZ makasında şekillendirilen RANT MODELİNDEN nemâlanan paralı kesimi endişelendirmiştir. Açık ifadeyle; bankacılık ve finans kesimiyle, 15-20 holding telâşa düşmüştür. Alacağınız tedbirler de, yine PARALI KESİM için olacaktır. Yıllardan beri zaten krizde olan reel sektörle geniş halk kitleleri ise, biraz daha çamura batacaktır. Bu geçeği de, “Carî açık sorununu çözemedik. Carî açık sorununu çözmek için katma değeri yüksek ürünleri üretip, ihraç etmek zorundayız.” Sözleriyle, bizzat siz itiraf etmektesiniz. Yani; farkında olmadan açık vermişsiniz. Bu durum karşısında sormak hakkımdır:

Yemeklik yağ, şeker, pirinç, pamuk, mısır, v.s. gibi gıda ve endüstri maddeleri, katma değeri düşük ürünler midir ki; her yıl bu ürünlerin ithalâtı için 10 milyar dolar ödemekteyiz? 6 yıldan beri tarım ve hayvancılığı geliştirmek için, niçin tedbir almadınız?

Toplam ithalâtın yüzde seksenini, ara malı ve hammade ithalâtı oluşturmaktadır. Açık ifadeyle Türkiye, üretebileceği malları ithâl etmektedir. 6 yıl zarfında, KOBİ’leri büyütecek ve yerli üretimi arttıracak atılımları niye yapmadınız?

Türkiye’yi 2002 yılında başlamış gibi gösterip, mirâs olarak devraldığınız iktisadî varlıklarımızı, “Babalar gibi satarım” sloganıyle, yabancılara satacağınıza; niçin varlığımıza, varlık katma yolunu seçmediniz?

KUR-FAİZ makasında şekillendirilen ve DÖVİZ-FAİZ-BORSA üçgeninden ibaret olan şahâne bir RANT EKONOMİSİNİN, Türkiye’yi zora sokacağını, niçin göremediniz?

İktisat ilminin, “Üretmeyen veya yeterli seviyede üretim yapamayan ekonomilerde pozitif reel faiz uygulaması, her şeyden önce bankacılık sektörünü batırır ve ekonominin bütün dengelerini bozar” şeklindeki kuralını, niçin görmezden geldiniz?

Türkiye’nin inovasyona (Yaratıcı yenilik) ihtiyacı vardı da; bu gerçeği, 6 yıl sonra mı keşfettiniz?

Sayın BAKAN;

“Lâfla peynir gemisi yürümez” diye bir halk deyimi vardır. Gerçekten bu deyim doğruymuş. Kanaatimce bu deyim; üstlendiği işi başaramayanlara, mazeret kapılarını kapatmak için kullanılmıştır.
Geldiğimiz nokta, yetersizliğinizi ispat etmektedir.

Merakım da, şudur:

“Asûde kaldığınız zaman, kendi vücut ikliminizde bulunan; sessiz, sözsüz, bizsiz, sizsiz konuşan; “Sus!” dendiği zaman da susmayan ve adına VİCDAN denilen mânevî varlığınıza danışarak, acaba, icraâtlarınızın muhasebesini yapabilecek misiniz?

Demokratik haklarımı kullanarak duygu, düşünce ve görüşlerimi arz ettim.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı.

Hiç yorum yok: