11 Şubat 2009 Çarşamba

Demokrasi-İrade ve Hürriyetler.

Sayın Feyzullah KIYIKLIK
AKP Yerel Yönetimler Başkan
Yardımcısı

Ankara 11 Şubat 2009


Sizi, Habertürk Televizyonunda izledim. Konu; bugünlerde ülkenin en önemli gündem maddesi haline getirilen Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfı tarafından yapılan ayni yardımlardır. Özellikle Tunceli’de dağıtılan beyaz eşya ve ev eşyası yardımlarıdır.

AKP’nin üst seviyedeki yöneticisi olmanız hasebiyle, bu yardımların, siyasî bir amaç taşımadığını ifade eden savunmanız hakkında bir değerlendirme yapmayacağım. Sâdece, genel kuralları hatırlatma ile yetineceğim.

Hayrın ve şerrin miktarı önemli değildir, vasfı çok önemlidir.

Yardım almaya alışanlar, zamanla, buyruk almaya da alışırlar.

İnsanlık âleminin hakiki kurtarıcısı Hz. Peygamberimizin bir hadis-i şerifi, şöyledir:

“Bir kime, bir kimseye makamından, servetinden bir şey bekleyerek dostluk gösterse; dininin üçte ikisini vermiş demektir. Dininin üçte ikisini bu şekilde veren kişi, geriye kalan üçte birini de gayet kolay verir.”

Bu esaslara ve geleneklerimize uygun düşen tarihi İMARETLERE ait bir örnek vermek istiyorum. Örnek şudur:

Osmanlı Devletinin kuruluşunda ve devamında çok önemli sosyal rolü olan imaretlerin nizamnamesine göre, yardım edenlerle yardım alanlar, asla ve asla karşı karşıya getirilmemişlerdir. Sebebi de şudur:

Allah, hiçbir varlığa vermediği İRADE ve HÜRRİYET sıfatlarını, sâdece insan sınıfına bahşetmiştir.

İnsan olmanın şerefi, kendisine bahşedilen bu İRADE ve HÜRRİYET sıfatlarının muhafazasıyla korunur.

Fakat, ulvî sıfatların sahibi insanın yaradılışında, süflî sıfatları da vardır. Süflî sıfatları sebebiyle insanlar, iyilik gördükleri kişilere karşı dâimâ, şükran duyguları sebebiyle bağlılık gösterirler. Ve bu şükran hisleriyle, yardım gördükleri kişilerin hatırına ahlâka, örfe ve vicdana aykırı işler yaparak, hatır için günah işleyebilirler. Yani; Allah’ın bahşettiği ve çok kıymet verdiği İRADE ve HÜRRİYETLERİNİ satabilirler.

İşte bu gerçeği gayet iyi bilen Osmanlı Devletinin yöneticileri, İRADE ve HÜRRİYETLERİN muhafazası için, yardım edenlerle, yardım alanları karşı karşıya getirmeyecek önemli bir SOSYAL MÜESSESE olan İMARETLERİ kurmuştur.

Bu imaretlere , haksızlıkları ve fırsatçıları önlemek için de, bir beyanname asmıştır:

“KİM, HAKKI OLMADIĞI HALDE BURADAN YARDIM ALIRSA, ALLAH İNDİNDE HIRSIZ MUAMELESİ GÖRECEKTİR”

Bu temel açıklamalardan sonra size, net bir soru soracağım. Lütfen; kendi vücut ikliminizde bulunan; sessiz, sözsüz, bizsiz, sizsiz konuşan; “SUS!” dendiği zaman da susmayan ve adına VİCDAN denilen MÂNEVÎ varlığınıza danışarak cevap veriniz. İşte sorum:

SOSYAL YARDIMLAŞMA ve DAYANIŞMA VAKFI tarafından yapılan aynî ve nakdî yardımlar, siyasî amaç taşımıyor mu? Yardım kriterlerini kimler ve nasıl belirliyor? Aynî yardım malzemeleri kimlerden ve nasıl temin ediliyor?

Sorularımı siysî maksatla sormuyorum. Gerçek bir demokrasi arayışının gereği olarak soruyorum. Siz de kabul edersiniz:

Parlâmento, gerçek bir demokrasinin KALBİ mesabesindedir. Seçimler de, ŞAHDAMARI mesabesindedir.

SEÇİMLERİN, bu işlevi görebilmesi için HÜR ve ÂDİL bir ortamda, EŞİT ŞARTLARDA yapılması şarttır. HİLE, ENTRİKA ve GASP ETME arzusuna dayalı SEÇİMLER, hiçbir zaman, gerçek bir demokrasinin ŞAHDAMARI işlevini göremez.

Sayın KIYIKLIK;

Her siyasî partinin hedefi iktidara gelmektir. Demokrasilerde, iktidar kadar muhalefet de önemlidir. Muhalefetin eleştirilerine katlanmak ve DEVLETİN imkânlarını siyasî amaçla kullanmamak, gerçek bir demokrasinin en büyük ve vazgeçilmez ERDEMİDİR.

Dikkatlerinize arz ediyorum:

2008 yılı bütçesinden HANE HALKI YARDIMLARI için, 7 milyar 514 milyon lira harcama yapılmıştır. Bu harcama, 6 milyar 517 milyon lira tutarındaki TEDAVİ GİDERLERİNDEN fazladır. Ayrıca, Hane Halkı Yardımları için harcanan para, Türk Telekom’un yüzde 70 oranındaki hissesinin satışından elde edilen bir gelire denktir. Bu durum karşısında;

“Türk Telekom’un satışından elde ettiğiniz geliri, HANE HALKI YARDIMLARI için harcamak, akıllı bir sosyal yardım mıdır?” sorusunu soranlara, acaba, cevabınız ne olur?

Gerçekten, ben de merak ediyorum.

İşsizliğin ve fukaralığın yaygın olduğu, tarım ve hayvancılığın çöktüğü, halkın borç yükü altında inlediği bir ortamda; kim olsa merak eder ve eleştiride bulunur. Zira; iktidarınız, Türkiye’nin geçmişini inkâr eden ve Türkiye’yi, 2002 yılında başlatan bir iktidardır.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı.

0216-4181726

Hiç yorum yok: