17 Şubat 2009 Salı

Yığınaktaki hata, harbin sonuna kadar devam eder.

Sayın Faik Öztrak
Hazine Müsteşarı
Ankara 15 Temmuz 2001


İç borçlarla ilgili açıklamanız, ilginçtir; tartışılması gerekir. Şöyle ki:

Açıklamanızdan öğrendiğimize göre; yılbaşında 51 katrilyon lira olan iç borç stoku, 12 Temmuz 2001 tarihi itibariyle , 92 katrilyon liraya yükselmiş. Dağılımı da şöyledir:

Kamuya borç 62 katrilyon, Yılbaşında 26 katrilyon,
Özel kesime 30 katrilyon lira. Yılbaşında 25 katrilyon lira.

Hazine Müsteşarlığı’nın kaynaklarına göre Mayıs 2001 tarihinde iç borç stoku, 76 katrilyon 232 trilyon liraydı.

Dağılımı da şöyledir:

Bankalar 53.957 katrilyon lira.
Resmi kuruluşlar 21.048 katrilyon lira.
Özel kuruluşlar 1.204 katrilyon lira.
Vatandaşlara 22 trilyon lira.

Dikkat çekici husus işe şudur:

12 Temmuz 2001 tarihi itibariyle kamuya ait 60 katrilyon liralık borcun dağılımıdır:
Merkez Bankasına 20 katrilyon lira.
Kamu ve fon bankalarına 40 katrilyon lira.

Bunun anlamı da açıktır:

Çevrilmesinde zorluk çekilecek iç borç stoku, 30 katrilyon liradır.

Gelinen bu nokta, sıcak para rantına dayalı borçlanma politikalarının terk edileceği anlamındadır. Demek ki; Merkez Bankası artık, özel kesimi fonlamaktan vazgeçerek, Hazine’yi fonlayacak. Yani; kamu ve fon bankaları nakit ihtiyaçlarını artık, piyasadan değil, Merkez Bankası’ndan karşılayacak. Dolayısıyla, faizlerin yükselmesi önlenmiş olacak.

Eğer sistemin döviz açık pozisyonlarına çare bulunursa; artık, kur-faiz makasına dayalı “Sıcak para rantı” sona erecektir.

Uygulamaya konan para ve borçlanma politikalarının ifade ettiği mana, budur. Ve çok geç başlatılmış bir uygulamadır. Zira; bugüne kadar sürdürülen uygulamalarda kamu kesimi ve kamu bankaları, nakit ihtiyaçlarını piyasadan karşılayarak, faizlerin yükselmesine sebep oluyordu.

1987 yılı başında uygulamaya konan ve Ağustos 1989 tarihinde 32 sayılı Kararla Türk parasının konvertibl ilan edilmesiyle sıcak para rantının kapılarını açan para politikaları sürdürülmeseydi; bugün, Türkiye’nin iç borcu olmayacaktı ve boşu boşuna 200 milyar dolar iç borç faizi ödenmeyecekti.

Vatandaş olarak sormak hakkımdır:

Merkez Bankası ve Hazine, 15 yıldan beri yanlış para politikasını niçin uyguladı? Kur- faiz makasına dayalı “Sıcak para” rantını, niçin yaşattı? Bu; Türkiye’ye ve Türk milletine yapılan büyük bir haksızlık değil midir?

Bunun hesabını, kim ve nasıl verecektir?

Yaşanan ekonomik krizler, kasıtlı olarak yaratılan krizlerdir ve spekülâtiftir. Merkez Bankası Başkanı Süreyya Serdengeçti de, 13 Temmuz 2001 tarihli gazetelerde yer alan beyanatı ile, bu gerçeği itiraf etmiştir. Serdengeçti, Şunları söylüyor:

“Dövizde tehlikeli bir oyun dönüyor. Bazı yabancı bankalar TL borçlanıp, dolar satın alıyor. Amaçları şu: Piyasaların kırılganlığından yararlanıp, fiyatı yukarı çekmek ve kar etmek. Yerli bankalar da bu oyunun içindedir.

Belirsizlik doğal olarak dövize talep yaratıyor. Yatırımcıların bir kısmı TL:’den dövize geçiyor, bankalar açık pozisyonları kapatıyor. Henüz vadesi gelmemiş bile olsa, döviz borcu olanlar, şimdiden almak istiyor. Ama; işin, bir de spekülâtif yönü var: Bazı yabancı bankalar, döviz açıkları olmamasına rağmen, dolar satın alıyor. Ödemeleri gereken TL’yi de, Türk bankalarından borç alıyor. Bu spekülâtif oyun, Şubat’tan beri var. Ama; son günlerde piyasalar, daha da hassaslaştığı için dozu arttı.”

İç borçlarla ilgili verdiğiniz bilgiler ve Merkez Bankası Başkanının açıklamaları, Türkiye’nin haksız yere zora sokulduğunun ispatıdır.

Döviz ticareti, Türkiye’nin ekonomik yapısını bozmuştur. Merkez Bankası’nın yanlış para politikaları, Hazine’nin, lüzumsuz iç borçlanma stratejileri, Türkiye’yi zora sokmuş ve yatırım fakiri bir ülke haline getirmiştir.

“Tahtakale Piyasası” adı verilen gizli güçlü bir oluşum, Merkez Bankasını dize getirmiş ve kur- faiz oranlarını tayinde söz sahibi olmuştur.

Sayın Öztrak;

Hazine’nin, bundan sonra nasıl bir politika izleyeceğini ve Merkez Bankası ile birlikte nasıl bir para politikasında karar kılacağını merak ediyorum. Çünkü; önümüzdeki Kasım ayında yürürlüğe girecek olan yeni Merkez Bankası Yasası, kamuya kredi açmayı yasaklıyor. (Hiç şüphesiz; yasanın bu şekilde çıkmasında sıcak para rantına alışmış yerli ve yabancı bankaların etkisi olmuştur.) Bakalım o zaman, nasıl bir çıkış yolu bulacaksınız?

Bugün, 30 katrilyon lira tutarındaki iç borcun çevrilmesinde zorluklar çekilirken, 100 katrilyona ulaşan iç borcu nasıl çevireceksiniz? (İpleri, tekrar para spekülatörlerine kaptırmamanız için, Merkez Bankası Kanunu, tekrar gözden geçirilmelidir)

Dolar ticaretine son verilmediği ve döviz tevdiat hesapları kaldırılmadığı takdirde, uyguladığınız borç politikasının sürdürülmesi mümkün olur mu?

Türkiye’de dahi para işlevini yitiren TL’nin, konvertibl kalması, hedefinizi gerçekleştirebilir mi?

Saygılarımla.


Ecz. Hüsnü Akıncı


0216-4181726


Not: Tedavüldeki TL miktarı, 20 yıldan beri 3-4 milyar dolar
karşılığı kadar sabit tutulmuştur. Acaba, neden?

Gelişmiş Batı ülkelerinde tedavüldeki kâğıt para miktarı en az,
milli gelirlerinin yüzde 10’u kadardır. Bizde ise milli gelirin yüzde
1.5’i kadardır. Acaba, neden?

Gelişmiş Batı ülkelerinde döviz ticareti yoktur. Acaba; onlar mı
akıllı, yoksa biz mi akıllıyız?

20 yıl zarfında dolar Türk Parası karşısında 17 bin kat pahalılaşmıştır.
Acaba neden?

Hiç yorum yok: