Sayın Hasan GERÇEKER
Yargıtay BAŞKANI
Ankara 17 Haziran 2009
Sayın BAŞKAN;
Haber Türk Gazetesi Yazarı Muharrem Sarıkaya’nı 9 Haziran 2009 tarihli yazısından okudum:
TBMM Adâlet Komisyonu Başkanlığı’na gönderdiğiniz yazıda görüşlerinizi, “Karşılıksız çek suçları, gerçek ve tüzel kişilerin ticarî ilişkilerinden kaynaklanan ve edimin yerine getirilmesine yönelik yaptırımları içermektedir. Bir ticarî ilişkiden kaynaklı borcun yerine getirilmemesi ve suç olarak tanımlanması mümkün görülmemektedir. Karşılıksız çıkan çek nedeniyle milyonlarca şikâyet ve soruşturma sonucu kamu davası açılmaktadır. Bu durum, Cumhuriyet savcılarının ve mahkemelerin ağır iş yükü altında kalmasına sebebiyet vermektedir. Bu nedenle çekin karşılıksız çıkması ile ilgili sorumluluk; suç olmaktan çıkartılarak, idarî para cezasına ve/veya idarî tedbiri gerektiren bir kabahat olarak düzenlenmelidir.” ifadeleriyle belirttiğiniz için bu mektubumu yazdım.
Ülkemizde, maalesef, beraberinde adâleti getirmeyen yasalar mevcuttur ve bu yüzden de Avrupa hukuk normlarına uymayan gariplikler yaşanmaktadır. Avrupa ülkelerinde borcundan dolayı kimse hapse girmemektedir. Bu yasalardan bir tanesi de, her dönemde tartışılan ve sıkıntı yaratan ÇEK YASASI’dır.
Piyasada vadeli işlemler için üç ödeme aracı kullanılmaktadır. Bunlar, AÇIK HESAP, KAMBİYO SENEDİ ve ÇEK şeklindedir.
Açık hesap ve kambiyo senetlerinden oluşan borçlar ödenmediği takdirde; takibi, İCRA ve İFLÂS Kanunlarına göre yapılır ve TAZMİNAT, ADLÎ PARA CEZASI veya İDARÎ CEZA uygulanmaz.
Ödenmeyen ÇEK BORÇLARINDA ise, ayrıca ÇEK TAZMİNATI vardır ve ADLÎ PARA CEZASI uygulanır. Tabiatıyla ödeme güçlüğüne ve acze düşen kişiler, adlî para cezası sebebiyle cezaevine girmektedirler.
Bu durum da; çek ve senet borçlarının ödenememesi halinde, FARKLI ve ADÂLETSİZ bir uygulamanın varlığını göstermektedir ve bu adâletsizliğin hikmetini araştıran, sorgulayan çıkmamıştır.
Acaba bu adâletsizlik, Hükümetler üzerinde lobi oluşturan kesimlerin baskısı ile mi getirilmiştir?
Konuyu, biraz açmak istiyorum:
1-Her ne kadar kanunlarda çek vadesi yoksa da, yıllardan beri vadeli çek kullanımı piyasada yaygın olduğu için, teâmül haline gelmiştir. Bankalar dahî, vadeli müşteri çekleri karşılığı bazı müşterilerine kredi vermektedirler.
2-Bir türlü engellenemeyen büyük para sahibi TEFECİLER, resmî hüviyet kazanan FAKTÖRİNG şirketleri ve BANKALAR, vadeli çekler karşılığı para satmaktadırlar.
3-Herhangi bir sebeple çeki karşılıksız kalan insanlara karşı TEFECİLER, FAKTÖRİNG ŞİRKETLERİ ve BANKALAR, kanunların da kendilerine tanıdığı imkân ve güce dayanarak, gayet acımasız davranmaktadırlar.
Tefeciler ve Faktöring şirketleri, ÇEK TAZMİNATI ve ADLÎ PARA CEZASI imkânlarından yararlanarak ve bu imkânları tehdit aracı olarak kullanarak, haklarından fazlasını almaktadırlar ve tahsil imkânı kalmadığı takdirde borçluyu, cezaevine göndermektedirler.
Bankalar ise; üçüncü şahıslara ait çeklere karşı kredi verdiği müşterisinin zora düştüğünü sezdikleri anda, teminatta bulundurdukları üçüncü şahsa ait çekleri, vadelerine bakmaksızın tahsile koymaktadırlar. Bu imkândan yararlanarak kendi alacaklarını kurtarırken, bir anda üçüncü şahısları zora sokmaktadırlar ve hattâ birçok kişinin iflâslarına sebep olmaktadırlar.
Bu durum; ÇEK KANUNU DÜZENLEMESİNDE, TEFECİLERİN, FAKTÖRİNG ŞİRKETLERİNİN VE BANKALARIN, idare üzerindeki BASKILARININ olduğunu göstermektedir. Nitekim, yeni Çek Kanunu düzenlemesi için Adâlet Bakanlığı yetkililerinin, finans ve bankacılık kesiminden görüş aldıklarını, gazetelerde okudum Zaten ödenmeyen veya ödenemeyen senet ve çek borçları arasındaki adâletsiz uygulamanın varlığı, başka bir ihtimâli akla getirmez. Zira; çekler, para sahipleri tarafından acımasız bir silâh olarak kullanılmaktadır. Ticaret hayatıdır: Ticarette, ihtilafların çıkması, acze düşülmesi mukadderdir. Bunların çözüm yeri de, Hukuk Mahkemeleri’nin ve İcra, İflâs Mercilerinin olmalıdır. Zaten öyledir; ayrıcalık, sâdece çekler içindir.
Sayın BAŞKAN;
Yargının işi, yürürlükteki kanunları uygulamaktır. Yargı, beraberinde adâleti getirmeyen kanunları, elbette ki, yok farz edemez. Oluşturulan içtihâtlar da yine, yürürlükteki kanunlar çerçevesinde oluşturulur.
Vatandaşların elinde ise hiçbir imkân yoktur. Zira; ADÂLETSİZ KANUNLARIN iptal istemi için ANAYASA MAHKEMESİNE götürülmesi, yine yargının yetkisindedir.
Bu mektubumla maksadımı ifade ettiğimi zannediyorum. Adâletsizliğin giderilmesi için gereken girişimlerde bulunacağınıza inanmaktayım.
Saygılarımla.
Ecz. Hüsnü Akıncı
23 Haziran 2009 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder