Sayın Vahap MUNYAR
Hürriyet Gazetesi
İstanbul 30 Haziran 2009
Sayın MUNYAR;
28 Haziran 2009 Tarihli ve “Tohuma yüklenelim, Türkiye, Avrupa ve Ortadoğu’nun sebze-meyve bahçesi olsun!” Başlığını taşıyan yazınızı okudum.
Bayer Türk CEO’su ve Bayer HealthCare Genel Müdür SEBASTİAN GUTH’un, “Türkiye, Avrupa ve Ortadoğu’nun sebze-meyve bahçesine dönüşebilir. Bayer Türk olarak, Türkiye’de tarımın daha gelişmesi, verimlilik artışı için her çalışmaya varız. Türkiye tarıma yüklenmeli.” sözlerini okuyunca aklıma, 1957-58 yıllarında Türkiye’ye akıl satmaya gelen yabancıların (İngiliz, Fransız, Amerikalı) o günün gazetelerine manşet olan şu sözleri aklıma geldi:
“DOMATES SATSANIZ ZENGİN OLURSUNUZ!”
“AKDENİZ BÖLGESİNDEKİ ZEYTİNLİKLERİ AŞILASANIZ EKONOMİNİZİ DÜZELTİRSİNİZ!”
Evet; Tarım ve hayvancılık, bitmez, tükenmez ve iç pazarı büyüterek sanayileşmeye destek olan çok sağlam bir kaynaktır. Rahatlıkla, “Tarım ve hayvancılığını geliştiremeyen ülkelerin sanayileşme ve dış pazarlarda rekabet şansları yoktur.” sözünü söylemek mümkündür. Zira; bir ülkenin dağları, yaylaları et, süt, yün ve deri deposudur; ovaları da, bitmez, tükenmez zenginlik kaynağıdır.
Türkiye, plânlı dönemde boş durmamış; tarım ve hayvancılığını geliştirmek için önemli projeleri devreye sokmuştur. Tohum İslâh İstasyonlarını, Devlet Üretme Çiftliklerini, Haralarını güçlendirmiş ve entegre bir çalışma başlatmıştır. Netice de alınmıştır. Detaya girmeyeceğim; ama, araştırmacılara, bu konuya eğilmelerini tavsiye ederim. SEK, ET ve BALIK KURUMU, ŞEKER ŞİRKETİ, ZİRAÎ DONATIM, BİRLİKLER, araştırma kapsamına alınırsa, gerçeklerin su yüzüne çıkacağı kesindir.
Türkiye, tarım ve hayvancılık atılımlarını yaparken sanayiyi de ihmâl etmemiştir. Büyük projelere yönelmiştir. Plân hedefleri doğrultusunda ne lâzım gelirse yapmıştır. Bu hususta da detaya lüzum görmüyorum. ERDEMİR, İSDEMİR, TÜPRAŞ, PETKİM, SEDİŞEHİR ALÜMİNYUM, bu atılımların eseridir. Üstelik; Türkiye, bu atılımları yaparken de, borç batağına saplanmamıştır.
Ne var ki:
12 Eylül 1980 sonrası Türkiye’si, plân hedeflerinden uzaklaşmış; tarım ve hayvancılığımız yere serilmiştir. Kendimize ait sanayimizde de durum aynıdır. Örnek: ERDEMİR’de 2000 yılı için 10 milyon ton kapasite öngörülmüştü. İSDEMİR’i 10 milyon ton kapasiteye ulaştıracak anlaşma 12 Aralık 1976 tarihinde imzalanmıştır. Ama; bu hedefler, izlenmediği için gerçekleşmemiştir. TÜPRAŞ’ın kapasitesi de, PETKİM’in kapasitesi de artmamıştır. Üstelik; başta bankalarımız olmak üzere önemli iktisadî değerlerimiz ve alt yapılarımız yabancıların eline geçmiştir. Bu dönemde Türkiye, iç ve dış borç batağına saplanmıştır ve fukaralıkla boğuşmaktadır.
Evet; Avrupa ve Ortadoğu’nun meyve-sebze pazarı olabiliriz. Ama; elde edeceğimiz gelir, yabancıların kâr transferlerinin yüzde birine erişmez. Sâdece, Avrupa ve Ortadoğu halkını beslemiş oluruz. Kaldı ki; bu Pazar payını da, yabancılar kapacaktır. Aynen Turizmde olduğu gibi. Halbuki Türkiye, kendi tohumunu üretecek bilgi, imkân ve teknolojiye sahiptir. Çukurova, Akdeniz, Ege üniversiteleri ile görüşenler, gerçekleri çok daha iyi anlar. Umarım; bu hususta ilk araştırmayı bizzat siz yaparsınız ve bilinmeyenleri, bilinir hale getirirsiniz. Metalûrjiden elde edilecek gelir, sebze-ve meyveden elde edilecek gelirin çok üstündedir.
Tarım Bakanı Mehdi Eker’in “Yıllarca bize “Türkiye, tarımda kendi kendine yeten ülke” dediler. Büyük bir yalanmış.” sözleri ise, gerçekten bir talihsizlik bilgisizliktir.
Geçek olan şudur:
Bugün Türkiye, tarım ve hayvancılıkta, 1980’nin çok gerisindedir. Endüstri bitkilerini ise, neredeyse öldürmek üzeredir. Avrupa’da, Rusya’dan sonra en büyük toprağa sahip Türkiye’nin kendi kendini besleyemez duruma düşmesi, her şeyden önce, Tarım Bakanı’nı düşündürmelidir. Nerede yanlış yapıldığını arayıp, bulmak, Tarım Bakanı’nın görevi alanındadır. 133 bin kilometre kare (Türkiye’nin altıda biri) toprağı olan Yunanistan’dan pamuk almamıza bir açıklama getirmelidir. Konfeksiyonluk deri sanayimiz yılda 85 milyon adet deri kullanmaktadır. Bunun 65 milyon adedini ithâl etmektedir. Bu durum da, Bakanı düşündürmelidir. Hâttâ, herkes düşünmelidir.
Saygılarımla.
Ecz. Hüsnü Akıncı.
30 Haziran 2009 Salı
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder