20 Haziran 2009 Cumartesi

Taraf Gazetesi ve Gülen Cemaati.

Sayın Bülent ARINÇ
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Ankara 20 Haziran 2009


Sayın BAKAN;


FETHULLAH GÜLEN’İN onursal başkanı olduğu “GAZETECİLER VE YAZARLAR VAKFI”’NIN düzenlediği “ABANT PLÂTFORMU” toplantısında yaptığınız konuşmanızın gazetelerde yayımlanan bölümlerini, dikkatle okudum.

Henüz daha gerçek olup olmadığı anlaşılmayan ve mahiyeti bilinmeyen ve Taraf Gazetesi’nde yayımlanan “HÜKÜMETE VE FETHULLAH GÜLEN HAREKETİNE KOMPLO BELGESİ”ni ileri sürerek, “Bu belge, halkın iradesine karşı, halkın seçimine, Anayasa’ya, demokrasiye karşı büyük bir ihanetten başka bir şey değildir.” ifadesini kullanmışsınız.

Bu ifadenizi yadırgamamak mümkün değildir. Hukukçu bir siyaset ve devlet adamı olmanız hasebiyle, henüz yargı safhasına dahî intikal etmemiş bir haber hakkında, bu kadar sert ve kesin ifadeler kullanmanız doğru değildir. Üstelik bu konuşmanızı, AKP lehine siyasî ağırlığını koyan ve “FETHULLAH GÜLEN CEMAATİ” adı verilen bir oluşumun kurduğu ve kesin olarak kontrol ettiği bir vakıfta yapmanız, gerçek anlamda ANAYASA’YA aykırıdır. Sebebine gelince:

Fethullah Gülen’in bir sembol olarak önde gösterildiği ve perde arkasındaki tepe yöneticilerininin, Cemaât mensupları dâhil, kamuoyunca tanınmayan, bilinmeyen FETHULLAH GÜLEN CEMAATİ, kendisini halktan tecrit etmiş bir oluşumdur ve siyasete, ağırlığını koymuş ve hiyerarşik bir sistem içinde hareket eden bir yapıya sahiptir. Tabir caizse, “Bizden olanlar ve bizden olmayanlar” ayırımcılığını izlemektedir. DİNDARLIĞI referans alması dahî, EVRENSEL değerlere sahip YÜCE İSLÂM DİNİ’NE de aykırıdır. SİYASÎ tercihte, mensuplarını belirli partilere yönlendirerek, cemaat mensuplarının İRADE VE HÜRRİYETLERİNE kısıtlama getirmesi, akla, mantığa ve ilme aykırıdır.

ÜNİVERSİTE REKTÖRLERİ hakkındaki, “Çok şükür ki; siyasî iktidardan hesap sormayı görev olarak bilen sayın rektörlerimiz gitti; yerine bilim ve teknoloji konuşan çok değerli rektörlerimiz geldi.” sözleriniz ise, gerçek bir demokrasinin ruhuna taban tabana zıttır. Zirâ; iktidarlara hesap sormak, her vatandaşın en önde gelen görevidir. Verdiği OY’un takipçiliğini yapmayan, yeri geldiğinde iktidarları eleştirmeyen kişiler, vatandaşlık görevlerini yerine getirmemiş ve iktidarların kötü yönetimlerine, keyfiliklerine, usulsüzlüklerine iştirak etmiş olurlar. Ayrıca bu husus, Yüce ve Evrensel İslâm Dini’nin kesin emridir. İşte senedim;

Hz. Ömer, Devlet Başkanı seçildiği gün yaptığı konuşmasının bir bölümünde; “Bir millet icabında idarecilerini acı, acı tenkit etmezse ve o idareciler de, kendilerine yöneltilen acı tenkitlere lâzım gelen alâkayı göstermezlerse; ne o milletten ve ne de o idarecilerden hayır gelmez!” sözlerini söylemiştir.

İştirak ettiğiniz Abant Plâtformu toplantısında demokrasiyle ve devlet gelenekleriyle asla ve asla bağdaşmayacak bir olay daha yaşanmıştır. O da, Bolu Valisi Halil İbtahim Akpınar’ın yaptığı konuşmasıdır. Vali Akpınar, “İçinde bulunduğumuz dönemde bile, hâlâ, BAAS REJİMİ özlemiyle HÜKÜMETİ devirmeyi, binlerce kişiyi yok etmeyi plânlıyorlar. Bu kişi ve gruplar, halkın iradesine karşı plân yapmaktan ne usanıyorlar ve ne de utanıyorlar.” sözlerini söyleyerek, ağır ve yakışıksız bir üslûpla siyasî beyanda bulunmuş ve DEVLET GELENEĞİNİ hiçe saymıştır. Yani; bir PARTİ VALİSİ olduğunu ispatlamıştır.

Sayın BAKAN;

Bu mektubumu, devlet ve siyaset adamlarının, “Her makamın bir sözü ve her sözün bir makamı vardır.” gerçeğini unutarak söyledikleri sözlerinin halkı gerdiğini ve kutuplaşmalara sebep olduğunu belirtmek için yazdım. Gerginliklerin ve kutuplaşmaların ağır ve telâfisi mümkün olmayan bir bedeli olur. Sulh, sükûn, huzur ve güven ortamı ortadan kalkar ve birbirleriyle kavga eden bir toplum yapısı oluşur. Ne yazık ki; Türkiye, böyle bir süreçten geçmektedir. Bunun anlamını, herkesten çok sizin bilmeniz gerekir. Zira; dindar ve dindarlığı ile her zeminde övünen bir kişisiniz. Bu sebeple; ENFAL SURESİ’nin 46.cı Ayetini hatırlatmak zorundayım. İşte Ayetin meali:

“Allah’a ve Resulüne itaatten ayrılmayın. Birbirinizle çekişmeyin. Sonra içinize korku ve yılgınlık düşer, devletiniz elden gider. Ve sabırlı olun! Allah, sabredenlerle beraberdir.”

Tarihin hiçbir döneminde tekzip edilemeyen gerçeği bellidir ve herkes tarafından bilinmektedir:

Tefrikalar, ihtilâflar, kavgalar içinde çalkalanan, fertleri birbirleriyle boğuşan milletler, harice karşı mevcudiyetlerini muhafaza edememişlerdir ve tarihten silinmişlerdir.

Yeri gelmişken bir hususu daha arz etmek istiyorum:

Her zaman ve her yerde olduğu gibi yine, ordu ile ilgili olarak, “ORDUNUN YENİ BİR YAPILANMA VE ANLAYIŞ İÇİNE GİRMESİ GEREKİR” sözlerini söylemişsiniz ki; bu gibi sözler, artık bıkkınlık ve gerginlik yaratmaktadır. Ordu ile ne alıp vereceğiniz var? Bunu, bir türlü anlayamıyorum. Bu hususta biraz düşünesiniz diye, Hz. Ali’nin askerler hakkındaki sözlerini hatırlatmakta fayda umuyorum.

Hz. Ali, Mısır Valisi Malik İbni Eşteri’ye gönderdiği emirnâmesinin bir bölümünde şu ifadeleri kullanmıştır:

Asker; Allah’ın izniyle milletin kalesi, memleketin, milletin, valilerin şerefi, dinin izzeti, âsâyişin vasıtasıdır. Millet, ancak bunların sayesinde ayakta durabilir.”

Gerçek de, bu değil midir? Taraf Gazetesi ile Fethullah Gülen Cemaati el ele vererek, Türk Silâhlı Kuvvetleri’ni tahrik etmek ve yıpratmak için olanca güçleriyle çalışırlarken, sizin de bu kervana katılmanızı, kamuoyu endişe ve biraz da hiddetle karşılamaktadır.

Bu mektubumun sizi hiddetlendireceğini biliyorum. Ama; doğruları söylemek de, bir vatandaşlık görevimdir. Gerçek bir demokrasinin gereği de budur. Ülkeyi iyi idare etmediğiniz de bir gerçektir.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı.

Hiç yorum yok: