8 Haziran 2009 Pazartesi

Yanlıştan refah doğmaz.

Sayın Ali BABACAN
Devlet Bakanı
Ankara 8 Haziran 2009


Sayın BAKAN;

Bu sabah NTV Tevizyonu’nda yayınlanan programda sizi, dikkatle dinledim.

Üzülerek ifade etmek isterim ki; ekonomi konusunda, sebeplerini hiç düşünmediğiniz “KÜRESEL KRİZ” olayına odaklandığınız için, Türkiye’nin ufkunu açacak, hedeflerinin takipçisi yapacak gerçeklerden uzak olduğunuzu gördüm.

Sizden beklediğim, “Ekonomik kriz nedir ve kimlere zarar vermektedir?” sorusuna, gerçekçi yaklaşımlarla cevap verebilmenizdi. Zira; Türkiye, 12 Eylül 1980’den sonra daimâ ekonomik krizlere maruz kalmıştır ve her kriz, orta tabakadan bir parça koparmıştır. Yani; aslında krizler, halkı ezmiştir. Varlıklı kesimde ise varlıkların veya servetlerin el değiştirmesine sebep olmuştur. Bu durumdan çıkan gerçek de, bellidir:

TÜRKİYE, 29 YILDAN BERİ YANLIŞ EKONOMİ VE PARA POLİTİKALARI İLE İDARE EDİLMEKTEDİR.

Bu gerçeği anlayabilmek, görebilmek ve gereken tedbirleri alabilmek için, 12 Eylül 1980 öncesi Türkiye’si ile, 12 Eylül 1980 sonrası Türkiye’sinin varları ve yokları ile düzgün bir mukayesesinin yapılması şarttır. Maksadımı anlatmak için basit bir örneğin yeterli olacağına inanmaktayım. İşte örnek:

1965 yılında Türkiye’nin rafineri kapasitesi, 1 milyon ton/yıl kadardı. Bu kapasite, 12 Eylül 1980’de 32 milyon ton/yıl kapasitesine ulaşmıştı. Türkiye, bu yatırımı gerçekleştirirken, KARUN’UN HAZİNELERİNE sahip değildi. 1965 yılında fert başına millî geliri 400 dolar ve toplam ihracatı da, geleneksel tarım ürünlerinden oluşanı 500 milyon dolardı. MUSUL-KERKÜK-YUMURTALIK petrol boru hatları da, bu dönemde tesisi edilmişti

Aradan 29 yıl geçmiş olmasına rağmen rafineri kapasitemizde bir artış olmamıştır ve hatta rafinerilerimizin önemli miktardaki hissesi, yabancıların eline geçmiştir. Halbûki plân hedeflerine göre 2000 yılı için rafineri kapasitesi, 120 milyon ton/yıl olarak öngörülmüştür. Bu örneği, her alana emsâl göstererek geniş bir analiz yapılırsa; Türkiye’nin 29 yıldan beri yanlış ekonomi ve para politikaları ile idare edildiği gerçeği ortaya çıkar.

Şimdi, NTV televizyonunda söylediğiniz bazı sözlerinizi inceleyelim ve irdeleyelim:

1-Vatandaşları, refah payını da vererek enflâsyona ezdirmediğinizi söylediniz. Bu sözlerinizin doğru olduğunu farz ederek, şu sorumun cevabını nereye oturtacaksınız?

2002 yılı sonu itibarı ile vatandaşlarımızın bankalara olan borcu (tüketici, ihtiyaç ve kredi kartları), 6,4 milyar liraydı. Bugün bu borç, 150 milyar liraya ulaşmıştır. Faiz yükü de, vatandaşların sırtına yüklenmiştir. Yani; vatandaşlar ağır bir borç yükü altında ezilmektedir. Şayet, vatandaşları enflâsyona ezdirmeseydiniz, vatandaşlar, bu borç yükü altına niçin girdiler? Vatandaşlar, keyif için mi, bu kadar boçlandılar?

2- Carî açığın 10 milyar doların altına düşeceğini ve bunun, kriz döneminde bir başarı olduğunu söylediniz. Tabii ki, carî açığın düşmesi, ülkemiz için memnuniyet vericidir. Türkiye’nin daha az borçlanacağının işaretidir. Ama; sormak zorundayım:

Carî açığın düşmesi bir başarı mıdır, yoksa, 6,5 yıl zarfında övündüğünüz ihracat artışının yanlışlığı mıdır? Biraz açayım:

Carî açığın düşmesi, ihracat dışı gelirlerin ve üretimin artışı neticesinde değildir. Açık, ithalâtın azalması sebebiyle düşmüştür. Bunun anlamı da açıktır:

Övündüğünüz ihracat, ithalâta dayalı ve “RE-EXPORT” denilen bir ihracattır ki; bu tarz ihracatta bir KATMA DEĞER yaratılmaz. Zaten, 600 milyar dolar tutarındaki bir millî gelirden, 120-130 milyar dolarlık bir ihracat doğmaz. En dengeli ekonomilerde dahî doğacak ihracat, 90 milyar dolardır. Bunun üstüne çıkan değer, borçlanmak ve dış ülkelere kaynak transfer etmek demektir.

3- “KRİZDE EN KÖTÜYÜ GÖRDÜK. ‘BUNDAN SORA DÜZELME OLACAK DEMEK İÇİN ÇOK ERKEN’ GELİŞMELERİ TAKİP EDECEĞİZ.” sözleriniz ise, tam anlamıyla doğrudur ve hatta eksiktir. Doğrusu, benim iddia ettiğim şu gerçekte mevcuttur:

TÜRKİYE, 29 yıldan beri yanlış EKONOMİ ve PARA politikaları ile idare edilmektedir. İspatı da, başta BANKALARIMIZ olmak üzere önemli İKTİSADÎ DEĞERLERİMİZ ve önemli ALTYAPI TESİSLERİMİZ yabancılara satıldığı halde; TÜRKİYE; rahatlamadı ve BORÇLARI ile FAİZ YÜKÜ arttı.

Evet; iktidarınız döneminde RANTA dönük bazı gelişmeler oldu. ŞEDDADÎ binalar, göklere yükseldi. Orta tabakayı eriten BÜYÜK ALIŞ-VERİŞ MERKEZLERİ kuruldu. Ama; Türkiye’yi ve Türk milletini topyekün kalkınmaya götürecek bir ekonomi modeli geliştirilemedi. Fukaralık ve işsizlik arttı. Bütçe açıkları ve faiz ödemeleri, DEVLETİ de, VATANDAŞLARI da zora soktu.

Sayın BAKAN;

Hüner; kendi kendine yeterli ve başkalarına muhtaç olmaktan kurtulan; hedef kovalayan ve her hedefi gerçekleştirdikten sonra yeni hedeflere yönelen huzurlu, mutlu, iç ve dış gailelerden arınmış REFAH içinde yüzen bir BÜYÜK TÜRKİYE meydana getirebilmektedir. Bu hedefe de, yürürlükteki EKONOMİ ve PARA POLİTİKALARI ile ulaşılamaz!

Türkiye’nin meselelerini yakından ve çok dikkatli biçimde takip eden bir vatandaş olarak duygu, düşünce ve görüşlerimi arz ettim. Dikkate alacağınıza inanmaktayım.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı.

Hiç yorum yok: