21 Haziran 2009 Pazar

Yönetmek, bir sanattır.

Sayın Abdullah GÜL
Cumhurbaşkanı
Ankara. 21 Haziran 2009


Sayın CUMHURBAŞKANI;

Takdirinizin ne olduğunu bilemem; ama, Türkiye’nin zor günlere doğru hızla yol aldığını, rahatlıkla söyleyebilirim. Zira; halkın içinde yaşayan ve Türkiye meselelerini dikkatli ve yakından takip eden bir vatandaş olarak arz ettiğim bu görüşüm, sokaktaki herkesin müştereğidir.

Bu durumdan çıkış, ayaküstü beyanatlarla gerçekleşmez; DEVLETİN, bir AHENK içinde ana KAİDELERE ve ana BELGELERE göre işletilmesiyle mümkün olur. DEVLETİN, bir PARTİ DEVLETİ imiş gibi yönetilmesi, bunalımları derinleştirir ve Türkiye’yi ÇARESİZ bırakır.

Bu mektubumu, Karaman geziniz sırasında verdiğiniz beyanat sebebiyle yazmış bulunmaktayım. Beyanatınızın bir bölümünde, Taraf gazetesinde yayımlanan belgeyle ilgili olarak;

"Konuyla ilgili hukukî süreç işliyor. Bütün bunlarla ilgili hukukî süreç işliyor. Türkiye şeffaf bir ülkedir. Bu şeffaflık içinde bir yanlış varsa; hukuk yoluyla ortaya çıkar ve gereği yapılır. Yanlışlar yoksa; o zaman Türkiye’de kasıtlı yapanlar varsa, o da yanlış olduğu için o da ortaya çıkar, onlarla ilgili de gereken yapılır. Ama artık Türkiye’de hiçbir şey gizli kalmaz" ifadelerini kullanmışsınız.

DEVLETİ, ahenk içinde çalıştırmakla görevli CUMHURBAŞKANI olmanız hasebiyle bu sözleriniz, kamuoyunu tatmin etmez. Zira;

Türkiye, yeteri kadar şeffaf değildir ve bazı işleri, kasıtlı olarak yapanlar mevcuttur. Ve maalesef, kasıtlı yapılan işler, açığa çıkarılmamaktadır. Bu görüşümü, Türkiye’nin gündemini en fazla meşgûl ettiği için, üç basit örnekle açıklamak istiyorum:

1-Neredeyse iki yıldan beri Türkiye’nin bir numaralı gündemi haline gelen ve ERGENEKON adı verilen dâvâ sürecinde; dâvânın mahkemede görüşülmesi anına kadar gizli kalması gereken iddia ve belgelerin, bazı basın organlarına sızdırılması, HUKUK DEVLETİ ilkeleriyle bağdaşmadığı gibi, vatandaşlarımızı da rahatsız ve tedirgin etmektedir. Hele; telefon dinlemelerindeki belirsizlik ve kuralsızlık, vatandaşlarımızı, gerçekten endişeye düşürmektedir. Bu yanlışlığı ne düzelten vardır ve ne de hukukî yolları işleten vardır. Yanlışların düzeltilmesi için, gerekeni yapan da yoktur.

2-Yine Türkiye’nin gündeminde önemli bir yer tutan Zahit Akman konusu, hâlâ, gerginlik sebebi olarak kamuoyunu meşgûl etmektedir. Öylesine ki; Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile RTÜK Başkanı Zahit Akman, siyasî rakiplermiş gibi, birbirleriyle ters düşmüşlerdir. Bu durumu da halkımız, şaşkın ve endişe ile izlemektedir.

3-Bolu Valisi Halil İbrahim Akpınar, Fethullah Gülen’in Onursal Başkanı olduğu “Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı’nın” düzenlediği ABANT PLÂTFORMU toplantısında;

“İçinde bulunduğumuz bu dönemde bile, hâlâ, BAAS REJİMİ özlemiyle Hükümeti devirmeyi, binlerce kişiyi yok etmeyi plânlıyorlar. Bu kişi ve gruplar, halkın iradesine karşı plân yapmaktan ne usanıyor, ne de utanıyor.” sözlerini söyleyerek, maksadını aşan ve devlet geleneği ile asla ve asla bağdaşmayan siyasî bir tavır ortaya koymuştur. Üstelik; Valinin bu konuşmasını, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç onaylamış ve kendisini tebrik etmiştir. Hiç kimse de Valiye, “NE HAKKIN VAR?” sorusunu sormamıştır. Sanki Türkiye’de BAAS REJİMİ özlemini duyanlar, hükümeti devirmeyi ve binlerce kişiyi yok etmeyi plânlayanlar varmış gibi, toplantıya katılanlar, onaylarcasına sessiz kalmışlardır. Hükümetin sessizliği ise, şaşırtıcıdır. Esasen Valinin, tam anlamıyla siyasallaşan Fethullah Gülen Cemaatinin düzenlediği bu toplantıya katılmaması gerekirdi.

Sayın CUMHURBAŞKANI;

Bunalımlara meydan vermemek, bunalımları iyi yönetmek, siyasî sanattır. Ülkemizin bilinen gerçeği ise bellidir: Hiç sebep yokken en tedirgin edici bunalımlar yaratılmaktadır ve bunalım meydana geldiği zaman da iyi yönetilmemektedir. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, kesinleşmemiş iddia ve olayları parti kongrelerine taşıması, bu gerçeğin ispatıdır. Bu durum karşısında, esasen zor hayat şartları ve iktisadî bunalım altında ezilen insanlarımız, “Gelecekten ümidimizi kaybettik.” derlerse, haksız duruma düşmezler. Herkes, DEVLETİN, bir PARTİ DEVLETİ haline getirileceği endişesini taşımaktadır. Bu endişenin giderilmesi ve gereğinin yapılması şarttır.

Gereğini yapacağınıza inanarak ve demokratik haklarımı kullanarak duygu, düşünce ve görüşlerimi arz ettim.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı.

Hiç yorum yok: