7 Şubat 2010 Pazar

Gerçeklerin üstü örtülmemelidir.

Sayın Derya SAZAK,
Sayın Fuat KEYMAN,
Sayın Mustafa ERDOĞAN,
Politik Açılım Programı
TRT-1 Televizyonu
İstanbul 7 Şubat 2010










Sayın Program Yapımcısı Derya SAZAK;


Sizler, memleket meselelerini mi tartışıyorsunuz? Yoksa, bir siyasî veya ideolojik amaca yönelik olarak halkın beynini mi yıkamaya çalışıyorsunuz?


Programı açarken dahî, “DEVLETÇİ ve ASKRECİ” ifadesini kullanarak, programda temsilcisi bulunmayan siyasî partileri itham etmeye hakkınız var mıdır? Sizler, DEVLET ve HÜKÜMET kavramlarının ne anlama geldiğini bilmeyecek kadar bilgisiz, ülke meselelerinden habersiz olmayacak kadar sorumsuz ve siyasetin bir vasıta olduğunu anlamayacak kadar basiretsiz kişiler misiniz?


Ne kadar güçlü olursa olsun; her iktidarın bir siyasî ömrü vardır. “Millî İrade” adı altında ülkeyi, keyfî bir şekilde yöneten bir iktidarın icraatlarını eleştirmek, irdelemek ve yanlışlarını ortaya koymak varken; muhalefet partilerinin geleceklerini konuşmak, akla, mantığa, ilme ve vicdana uygun düşer mi? Kaldı ki; programınıza, eleştiri yağmuruna tuttuğunuz muhalefet parti temsilcilerini davet edemeyecek kadar korkak davrandığınıza göre; sizleri samimi, doğru ve vatanî bir gerekçeye ve hizmet arzusuna dayandığınızı kabul etmemiz mümkün olabilir mi?


Ülkenin çözüm bekleyen çok önemli meseleleri varken; dedikodulara dayalı haber, yorum ve varsayımlara dayalı olarak kitleleri, YANLI bir SİYASETE yönlendirmek için gayret etmenizin tutarlı bir tarafı olabilir mi? Ülkenin durumuna bir bakınız:


Fukaralık ve işsizlik yaygınlaşmış; borç içinde yüzen halkın beli kamburlaşmış; tarım ve hayvancılık çökmüş; ellerinde bir işi olanlar dahî, aldıkları ücretlerle geçinemez duruma düşmüş; emekliler, dul ve yetimler, Türkiye tarihinde görülmemiş bir şekilde perişan olmuş; küçük esnaf ve sanatkârlar, küçük tacir ve sanayiciler, neredeyse tasfiye edilmiş; buna karşılık ülkenin kaynakları, belirli bir zümrenin istifadesine sunulmuş; 2009 sonu itibariyle devletin iç ve dış borç stoku 300 milyar dolara (450 milyar liraya) ulaşmış; hayat pahalılığı, geçim sıkıntısı toplumun çok büyük bir kesimini, ateşten bir gömlek gibi kuşatmıştır. Uygulanan keyfî, tutarsız, sorumsuz iktisadî politikalar sebebiyle; başta bankalarımız olmak üzere önemli iktisadî değerlerimiz ve altyapı tesislerimiz ve hatta, perakende ticaretimiz dahî, yabancıların eline geçmiştir. Yani; Türkiye, iktisaden tam anlamıyla bağımsızlığını kaybetmiştir.


Bu önemli konular dururken; muhalefete don-gömlek biçmek, size kalan önemeli bir görev midir?


Üstelik; aklın, mantığın, ilmin ve vicdanın kabul etmeyeceği bu sorumsuz davranışlarınızı, Devletin Televizyonunda sergilemektesiniz. Bunu yaparken, kamuoyuna hesap vermek zorunda olduğunuzu düşünmüyor musunuz? Her programda, olamayan ve olması mümkün olmayan bir DARBE KORKUSUNU ortaya atarak, halk efkârını karıştırmak isteyişinizin sebebi ve hikmeti nedir acaba?


Bu sebeplerden dolayı sizleri kınamak, yaptıklarınızın yanlış olduğunu hatırlatmak, önde gelen bir vatandaşlık görevimdir. İtirazınız varsa; bir programınıza beni de davet ediniz ve konuları, halkın önünde tartışalım. Hem de, işin içine hiç siyaset katmadan Türkiye’nin sorunlarını, hedeflerini ve açmazlarını konuşalım. Bilmem ki, cesaretiniz olur mu?


Saygılarımla.


Ecz. Hüsnü Akıncı


Sayın KEYMAN;


Osmaniye’de açılan bir fabrikayı, önemli bir yatırım olarak takdim ederken ve Anadolu’ya açılım olarak değerlendirirken; bir de, kaybettiklerimizi konuşmalısınız. Meselâ, Türk Telekom’un, bedava denecek bir bedelle yabancılara satıldığını açıklamalısınız.

Hiç yorum yok: