14 Şubat 2010 Pazar

Ordu, Niçin Hedeftedir?

Sayın Derya SAZAK
Milliyet Gazetesi Yazarı
İstanbul 14 Şubat 2010


Sayın SAZAK;


14 Şubat 2010 tarihli ve “Başbuğ’a düşen” başlığını taşıyan yazınızı okudum.


Yılların gazetecisi ve köşe yazarı olan sizden, böylesine tutarsız, gayesiz, gerçeklerden uzak ve hatta özü olmayan bir yazı beklemiyordum. Size göre; Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, “Sabrımız taşıyor” sözlerine açıklık getirmek isterken, yeni bir polemiğe yol açmış!


Ne polemiğidir bu? İki üç yıldan beri, bazı odaklar, bazı oluşumlar, akla ve hayale sığmayacak bir şekilde tutarsız, akılalmaz gerçek olmayan isnat, iftira ve ithamlarla Türk Silâhlı Kuvvetleri’ni hedef seçerken; İlker Başbuğ’un bazı açıklamalarda bulunması, normal ve hatta şart değil midir? Bu açıklamaların neresi siyasete müdahaledir?


Hatırlamanız lâzımdır: Geçen sene, İngiltere Genelkurmay Başkanı, “İngiltere’nin gerçek olmayan bilgilere dayanarak Irak Savaşı’na katılması, büyük bir hataydı.” açıklamasını yapmıştır ve hiç kimse de, “Asker, siyasete müdahale ediyor.” yorumunda bulunmamıştır.


Birkaç gün evvel gazetelerde okumuşsunuzdur: Yunanistan Başbakanı, ekonomik sıkıntılar sebebiyle AB’dan alacakları yardım konusunda “Millî egemenliğimiz elden gitti” açıklamasını yapınca; bir kuvvet komutanı, hükümeti, gayet sert bir şekilde eleştirmiştir ve bu eleştiriyi hiç kimse, demokrasiye müdahale olarak değerlendirmemiştir.


Bize gelince:


Amirallere suikast Plânı, Kafes Eylem Plânı, Balyoz Plânı, Koç Müzesi’ndeki denizaltıdaki patlayıcılar gibi, henüz daha içyüzleri bilinmeyen; araştırmaların, soruşturmaların, yargı safhalarının nasıl sonuçlanacağı belli olmayan konular bahane edilerek, bazı kişi, odak ve oluşumlar, akıl almaz bir şekilde Türk Silâhlı Kuvvetleri’ni hedef seçerek, tahrik ve aşağılama yarışına girişmişlerdir. Bazı gazetelerin başlıkları, Televizyonların anonsları, “Hükümeti ve Gülen Cemaati’ni Bitirme Eylem Plânları” olmuştur. Kanun gereği, hazırlık soruşturmalarının gizliliği esasken; doğruluğuna veya yanlışlığına bakılmaksızın itham, isnat ve iftiraları, bazı medya kuruluşları, gazete sayfalarına ve ekranlara taşıyarak, halkın efkârını karıştırmışlar ve halkın zihninde korku ve şüphelerin belirmesine sebep olmuşlardır.


En akıllı zannedilen yazarlar, çizerler, gazeteciler, fikir adamları ve akademisyenler dahî, “Hükümete karşı olabilecek bir hareketi veya müdahaleyi anladık da; bu iddialara, GÜLEN CEMAATİ’Nİ bitirme ibarelerini kim, niçin ve hangi maksatla ekledi?” diye bir soruyu sormamışlardır? Gülen Cemaati, dokunulmaz, faaliyetleri denetlenemez, hedefleri araştırılamaz istisnaî bir devlet kuruluşu mudur?


Sayın SAZAK;


Albay Dursun Çiçek’e ait olduğu iddia edilen imza konusu, hâlâ açıklığa kavuşturulmuş değildir. Adlî Tıp Kurulu’nun, imzanın Dursun Çiçek’e ait olduğuna dair yediye karşı dört oyla verdiği karar, tartışmalıdır. Teknik bir konuda tahmine dayalı görüş beyanları, akla, mantığa, ilme ve hukuka ne derece uygundur? Bu kararın, ittifakla verilmesi gerekmez mi? Sonra; Çetin Doğan’ın açıklamalarının kamuoyunu tatmin etmediğini nereden biliyorsunuz? Hukukçular dahî bu konularda, hem fikir değildir? Televizyonlarda yapılan tartışmalar, iç karartıcıdır. Sağlıklı bir aklın sahibi olan herkes, kendisine “İnsan, kendi ordusuna bu derece saldırır mı?” sorusunu sormaktadır.


Özden Örnek, günlüklerin kendisine ait olmadığını söylemektedir. 2002 sonunda ve 2003 başında bir darbe hazırlığı yapıldığını söyleyenler, kendilerine “Madem hazırlık vardı da, bu darbe niçin yapılmamıştır? Darbeyi kim önlemiştir?” sorusunu sormamışlardır. Belli ki birileri, ortalığa bir darbe öcüsü salarak, ülkenin ve milletin dirlik ve düzenliğini bozmak istemektedir. Âdetâ birileri, Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin bir darbe yapmasını arzu eder bir görüntü vermektedir.


Bulunduğumuz coğrafyanın özellikleri ve önemi sebebiyle Türkiye’nin başı derttedir. Irak, İran ve Afganistan’da meydana gelen gelişmeler, Türkiye’yi de yakından ilgilendirmektedir. Üstelik Türkiye, ayrılıkçı bir teröre maruzdur. İktisadî sıkıntılar had safhadadır. Kim, ne derse desin ve nasıl bir yorumda bulunursa bulunsun; Siyasî İktidar, ülkeyi iyi yönetememiştir ve bundan sonra da yönetemeyeceği belli olmuştur. Kim tarafından, niçin ve hangi hedefe yönelik olarak yaratıldığı kamuoyunca iyi bilinmeyen bunalımları da, yönetememiştir.


Dikkat ediniz: Ordu, 27 yıldan beri kışlasındadır ve ülkeyi sivil iktidarlar yönetmektedir. Ortaya salınan DARBE ÖCÜSÜNÜN hangi maksada matuf olduğunu, herkesten fazla sizin bilmeniz gerekir. Kendinizi 28 Şubat saplantısından kurtararak, gerçeklere yönelseniz; bu ülkeye ve bu millete iyilik etmiş olursunuz.


Saygılarımla.


Ecz. Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: