15 Ekim 2008 Çarşamba

Elektrik enerjisi ve Türkiye

Sayın İsmail Küçükkaya
Akşam Gazetesi Yazarı 15 Ekim 2008



Sayın Küçükkaya;

Skytürk Televizyonunda sayın Özdemir’le yaptığınız enerji konusu hakkındaki programınızı izledim.
Bilinmesinde fayda vardır:
Enerji üretiminde Türkiye su fakiri bir ülkedir. Bu gerçek işin başından beri biliniyordu ve Türkiye, elektrik üretimi için başka kaynaklara da başvurmuştu. Bu gerçeği açığa çıkarmak için, ihmâl edilen 5 yıllık plân hedeflerini incelemenizde fayda vardır. Plân hedefleri belliydi:

2000 yılında 250 milyar, 2010 yılında 400 milyar kilovat/ saat enerji üretilecekti.
İnanıyorum ki; 1980’den sonra ülkeyi idare edenler plân hedeflerine göre hareket etselerdi; bugün, enerji darboğazı yaşamayacaktık. Geçmişe bir bakalım:

1965 yılında Türkiye’nin elektrik üretimi 4,5 milyar kilovat/saat idi.
1980’de bu üretim, 36 milyar kilovat/saate çıkmıştır. Ayrıca Karakaya Barajı tamamlanmış ve su tutmaya, Oymapınar barajı da deneme üretimine başlamıştı. Bunları da ilâve edersek; elektrik üretiminin 45 milyar kilovat/saate ulaştığını görürüz. Bu da bize; 1965-1980 arası 15 yıllık zaman dilimi zarfında elektrik üretiminin 10 kat artırıldığını gösterir. Üstelik; bu zaman diliminde enterkonnekte şebekenin inşası da tamamlanmıştır. Hem de istikrarsız ve Kıbrıs sebebiyle Amerikan ambargosuna maruz kaldığımız halde bu başarılar sağlanmıştır.

12 Eylül 1980’den bugüne kadar geçen 28 yıl zarfında elektrik üretimimiz, ancak 180 milyar kilovat/saate çıkarılabilmiştir. Şayet plân hedeflerine sadık kalınsaydı; Türkiye, hedefine ulaşırdı. Basit bir örnek:
Afşin-Elbistan Termik Santralinin yapımına 1975 yılı ortalarında başlanmıştır ve bu santraller için 20 vadeli dış kredi de sağlanmıştır. A ve B santrallerinin inşası hızlı bir şekilde devam etmiş ve tamamlanmıştır. 12 Eylül’den sonra C ve D santralleri ihmâl edilmiş ve bugün dahî inşasına başlanamamıştır.

Türkiye’nin termik santraller başta olmak üzere diğer kaynaklara da başvurması şarttır. Öyle zannediyorum ki; Tüpraş’ın ürettiği fueloil, dışarıya satılmaktadır. Zonguldak kömür havzası, kaderine terk edilmiştir. Yine zannediyorum ki; demir-çelik fabrikalarımız, ithâl kok kömürü kullanmaktadırlar. Ayrıca; plân hedeflerine göre rafineri kapasitemiz, 2000 yılında 125 milyon tona ulaştırılacaktı. 12 Aralık 1976’da Rusya ile yaptığımız Ekonomik ve Teknik İşbirliği anlaşması çerçevesinde Trabzon’da kurulması ve 1986 yılında işletmeye açılması öngörülen Karadeniz Rafinerisi ve Petrokimya tesisleri kurulacaktı. Bu rafineri, boru hatları ile İstanbul, İzmir ve Mersin’e bağlanacaktı. 12 Eylül’den sonra bu projeler de rafa kaldırılmıştır.

İşini iyi bilen ve araştırıcı bir gazetecisiniz. Bu konuyu daha derinlemesine araştırarak kamuoyunu bilgilendirirseniz; büyük bir hizmet vermiş olursunuz. Çünkü; 12 Eylül 1980’den sonra Türkiye, yabancılara tâbi bir şekilde idare edilmiş ve yanlış ekonomi ve para politikaları ile büyük kayıplara uğratılarak gerçek hedeflerinden uzaklaştırılmıştır. Bu araştırmayı yapabilmeniz için büyük emek sarf etmenize de gerek yoktur. En büyük ve en tutarlı kaynak Sayın Süleyman Demirel’dir.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: