Sayın Mahmet Ali BİRAND
Posta Gazetesi Yazarı 17 Ekim 2008
Sayın Birand;
Dün gece yayınlanan 32.ci Gün programını dikkatle ve fakat üzülerek izledim. Sebebi de, gayet açıktır:
Kendileriyle kavgalı; belki sebebini kendilerinin dahi izah edemedikleri komplekslerine yenik; tarih coğrafya bilmedikleri, Türkiye’yi ve Türk milletini iyi tanımadıkları, dünya siyasî tarihinden habersiz ve dünya coğrafyasında Türkiye’nin konumunun önemini anlamadıkları her hallerinden belli olan Kürt idoologlarını programınıza konuk etmeniz, masumâne bir davranış olamaz. Bunun, zıt fikirlerin temsili şeklinde bir mazereti de olamaz. Hedefiniz, muhakkak surette, kamuoyunu yanıltmak ve bilinmeyen odakları memnun etmektir.
Siz de gayet iyi bilmektesiniz ki; bir ideolojinin esîri durumundaki bu kişiler, “Kürt sorunu” olarak dile getirdikleri sorunun ne olduğunu açık bir şekilde ortaya koymamaktadırlar. Yani; zamirlerindeki gerçek hedeflerini açıklamamaktadırlar. Her halleriyle, Türkiye’nin üniter yapısından ve Türk Silâhlı Kuvvetleri’nden rahatsız oldukları bellidir.
Belki, sizin hakkınızda yanılmış olabilirim. Yanıldığımı ıspat etmek sizin elinizdedir. Bunu yolu da bellidir:
Bundan sonraki ilk programınızda, Kürt kökenli olan ve her zaman ve her yerde “Maalesef, hâini bol bir ülkeyiz” ifadesini kullanan Devlet Eski Bakanı Kâmran İnan’ı konuk ederseniz, yanıldığımı kabul edeceğim ve sizden özür dileyeceğim. Daha da ileri giderek Tunceli Milletvekili Kamer Genç’i de programınıza konuk edebilirseniz, gerçekler doğrultusunda kamuoyunu bilgilendirmiş olursunuz.
Ve unutmayınız:
Tarih, olayları anlatan bir bilim değil; olayların cereyan ettiği zamandaki siyasî, iktisadî ve sosyal meseleleri inceleyen bir bilim dalıdır. Tarihten ibret alınmalıdır. Anadolu Selçuklu Devleti beyliklere bölündüğü zaman yıkılmıştır. Osmanlı Devleti, beylikleri birleştirmesini başardıktan sonra muhteşem bir imparatorluk kurmuştur. Büyük Atatürk, bütün ümitlerin kaybolduğu ve ocakların söndüğü zannedildiği bir zamanda, Millî Ruhu canlandırarak, bir imparatorluğun enkazından yeni bir DEVLETİN doğmasına önderlik etmiştir. Günümüze de bir bakınız:
Köşk gitmiş; bağ, bahçe gitmiş ve kötü bir mirasyedi durumuna düşmüşüz.. Üstelik; başkalarının, kendi çıkarları ve hedefleri doğrultusunda yarattıkları, donattıkları ve destekledikleri bölücü bir hareketin tehdidi altındayız. Dış siyasetimiz ABD’ye, iç siyasetimiz AB’ye, ekonomimiz de IMF ve Dünya Bankası’na endekslenmiştir.
Acaba bu durum sizi, hiç rahatsız etmiyor mu?
Şu soruyu da sorabilirim:
ABD, İngiltere ve İsrail devreye girmeseydi; bizim, bir Kürt sorunumuz olur muydu?
Bu sorumun cevabını da; kendi vücut ikliminizde bulunan; sessiz-sözsüz, bizsiz-sizsiz konuşan; “Sus!” dendiği zaman da susmayan ve adına VİCDAN denilen mânevî varlığınıza danışarak veriniz. (Unutmayınız: Vicdan denilen mânevî varlık, her adamda bulunmaz; Sâdece ve sâdece, HAK ve HAKİKATİ bulan adamlarda bulunur.).
Bir hususu daha hatırlatmak istiyorum. O da, şudur:
TARAF GAZETESİ görevini yapmamış; aldığı talimatları yerine getirerek, yüklendiği misyonuna hizmet etmiştir. Yani, ABD’ye kulluk etmiştir. Hiç kimse; milleti yanıltmaya, aldatmaya ve yanlış yönlendirmeye tevessül etmemelidir. Zira; bu millet, üredi-türedi bir kavim değil; tarihin en eski efendisi olan bir millettir. Türk, dâimâ, kendine bir otağ bulur. Onun için de, tarihin en eski efendisidir.
Saygılarımla.
Ecz. Hüsnü Akıncı
0532- 4576956
17 Ekim 2008 Cuma
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder