21 Ekim 2008 Salı

Propaganda ve aldatmacalar.

Sayın Alâattinn Büyükkaya
TBMM İstanbul Üyesi 21 Ekim 2008-


Sayın Büyükkaya;

TRT 3 Televizyonunda yayınlanan “Meclis Saati” programındaki konuşmalarınızı dinledim.

Türkiye’yi 50 yıldan beri iyi izleyen ve vatandaşlık görevlerini yerine getirmeye çalışan dikkatli bir vatandaş olarak tavsiyem, şudur:

Artık, Türkiye’yi 2002 yılında başlatma sevdasından vazgeçmelisiniz. Belirli ölçülerde siyasetin icabı olarak his ve heyecanı canlı tutmak belki hakkınız olabilir: Ama; gerçekleri gizlemeye, redd-i mirâs yapmaya ve halkı aldatmaya hakkınız yoktur. Zira; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sizden evvel de vardı ve sizden sonra da olacaktır. Bu bakımdan, her iki cümleden sonra “Neredeydik, nereye geldik?” veya “Cumhuriyet Tarihinde ilk defa” sözlerini söylemenizin hiçbir anlamı yoktur. Üstelik, söyledikleriniz de, doğru değildir. İşte örnekler:

Kalkınma konusu:
Sizler için moda haline gelen“Cumhuriyet Tarihinde bir ilki başardık. 6 yıl üst üste yüksek kalkınma hızı sağladık” sözü, doğru değildir. Zira; yaratılan istikrarsızlıklara rağmen 1965-1971 arası ortalama kalkınma hızı yüzde 7’dir ve bu dönemde enflâsyon yüzde 5’in altındadır.

Millî Gelir konusu:

“6 yılda millî geliri ikiye katladık” sözü de doğru değildir. Kur, baskı altında tutulduğu için dolara göre hesaplanan millî gelir, gerçekçi değildir. Gerçekçi millî gelir hesabı, sabit fiyatlara göre hesaplanandır. Bugün kurda ani bir yükselme ve beklenmeyen bir devalüâsyon yapılsa; sizin millî gelir hesaplarınız, alt-üst oluverir.

İhracât Konusu:

İhracâtın arttığı da doğru değildir. Artan transit ticaretin, ölçüsüzce desteklenmesidir. Ki; reeksport denilen bu ticâret şekli katma değer yaratsaydı; carî açık gibi bir belâmız olmazdı. Unutmayınız; carî açık, dış ticaret açığının eseridir. İthalâta dayalı bir ihracât, ihracât dışı kazandığımız dövizleri (İşçi dövizi, hizmetler sektörü, müteahhitlik hizmetleri v.s.) erittiği gibi, büyük bir carî açık doğurmaktadır. Yani; Türkiye, her yıl, carî açık miktarı kadar borçlanmaktadır. İktisat ilmine göre zaten Türkiye’nin 125 milyar dolar ihracât yapması mümkün değildir. Zirâ; bir ülke, millî gelirinin yüzde 15’inden fazla bir ihracât rakamına ulaşamaz. Bunun anlamı da açıktır: 500 milyar dolarlık bir milli gelirden, 125 milyar dolarlık bir ihracât çıkmaz. Çıkarsa; ya hayalî ihracâttır veya ülke aleyhine işleyen bir transit ticarettir. Örnek:
Konfeksiyonluk deri sanayimiz 85 milyon adet deri kullanmaktadır. Kullandığı derilerin 65 milyonunu ithâl etmektedir. Bu işlemde katma değer yaratılıp, yaratılmadığı da bilinmemektedir. Bu örneği her ihracât kalemine uygulayabilirsiniz. Hangi kalemlerin dış ticaret açığına sebebiyet verdiğini bulabilirsiniz. Hayâlî ihracâtın varlığı da bilinmekle beraber, miktarı bilinmemektedir. 75 milyar dolardan fazla dış ticaret açığı veren bir ülkede, başka türlü düşünmek mümkün müdür?

Özel sektör borçları konusu:

Kur-faiz makasında yaratılan bir rant sistemi, bankalar ve şirketler için dış borç kullanmak, câzip hale getirilmiştir. Ve bu borçlar, en nihâyet devleti de ilgilendirir ve devletin borcu kabul edilir. En nihâyet; sıcak paranın tatlı rantının da bir bedeli vardır ve günü geldiğinde o bedel ödenir. Unutmayınız: Özel sektör, kullandığı dış krediler sebebiyle 2007 yılında 8 milyar dolar faiz ödemiştir.

Son sözüm şudur:

Hayâlî rakamlarla veya kamuoyunu ilgilendirmeyen rakam oyunları ile övünmenizin, bu ülkeye ve bu yüce millete bir faydası olamaz. Ve Türkiye’nin 2002 yılında başladığı propagandasını çürütür.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı.

Hiç yorum yok: