23 Ocak 2010 Cumartesi

Rejimin güvencesi, gerçek demokrasidir.

Sayın İsmet BERKAN
Radikal Gazetesi Yazarı
İstanbul 23 Ocak 2010


Sayın BERKAN;

23 Ocak 2010 tarihli ve “Rejimin güvencesi meselesi: Bizi, kim korur?” başlığını taşıyan yazınızı okudum.

Askerî vesayet üzerine kurguladığınız bu yazınızdan, sabit fikirliler dışında kimse bir şey anlamaz. Eğer gerçekten herhangi bir vesayetten kurtulmayı, samimi ve gönülden istiyorsanız; evvelâ şu gerçeği kabullenmek ve icabına uymak zorundasınız:

Her kurum ve kuruluş ve de her fert, ana KAİDELERE ve ana BELGELERE göre işleyen BİR DEVLET ve işleyen BİR REJİM aramadıkça ve DEVLETE ve REJİME sahiplilik BİLGİ ve ŞUURU taşımadıkça; TÜRKİYE, asla ve asla HUZURA kavuşamayacak ve GERÇEK HEDEFLERİNE yönelemeyecektir ve de, kimse, kimseyi koruyamayacaktır.

Aklınızı ve vicdanınızı hakem yaparak ve hislerden arınarak aklın, mantığın ve ilmin tahtında, KURUM VE KURULUŞLARIMIZI sorgulamak ve ülkemizde hüküm süren demokrasimizi irdelemek zorundasınız. Yardımcı olayım:

1- Halk, demokrasi diye göklere çıkardığımız bu REJİMİN neresindedir? Millî iradenin tecellisî için, halka verilen görev nedir? Belirli zamanlarda yapılan seçimlerde, siyasî parti liderlerinin veya parti genel merkezlerinin hazırladıkları oy pusulalarını sandığa atmak zorunda bırakılan halkın iradesi, gerçek anlamdaki bir millî iradeyi tecellî ettirebilir mi? Hür, âdil bir ortamda ve eşit şartlarda yapılmayan veya yapılamayan seçimler, hangi iradeye hizmet eder?

2- Demokratik Parlâmenter rejimde, KUVVETLER AYRILIĞI İLKESİ, vazgeçilemez, ihmâl edilemez ve üstü örtülemez bir ilkedir. Ülkemizde, kuvvetler ayrılığı ilkesi çalıştırılmakta mıdır? Parlâmento, yasama ve denetleme görevini; Yargı, yükümlü olduğu işlevini, hiçbir baskıya maruz kalmadan, kendi HÜR İRADESİYLE yerine getirebilmekte midir? Açık olmakta fayda vardır: Bugün, Başbakanların istemedikleri bir kanun teklifi veya tasarısı, Meclisin gündemine gelebilir ve yasalaşabilir mi? Başbakanların istedikleri her kanun teklifi veya tasarısı, Meclisin gündemine gelerek, kolayca kanunlaşmaz mı?

3- Bugün ülkemizde, tam anlamıyla bağımsız bir yargı var mıdır? Yargının en üst seviyesinde görev yapanlar, yargının baskı altında olduğunu ifade etmektedirler. Yargı bağımsızlığının tam olarak işletilemediği ülkemizde; hukuk devletinden ve millî iradenin tecellîsinden bahsetmek, kuru bir sözden ibaret kalmaz mı?

4- Devletin en önemli organı, Hükümettir. Hangi siyasî partiden oluşurlarsa oluşsunlar; Hükümetler, devleti işletirken, yani icraat yaparken, bütün vatandaşları kucaklamak ve vatandaşlar arasında “Bizden olanlar ve bizden olmayanlar” ayırımı yapmamak ve de; Devletin kadrolarını oluştururken, parti ayırımı gütmeksizin ehliyet, liyakat, kabiliyet ve ahlâk esaslarını dikkate almak zorundadırlar. Hükümetlerimiz, ülkemizi, bu gerçeklere göre idare etmişler midir ve bugünkü Hükümet ülkeyi, bu ölçülere göre idare etmekte midir?

5- Basın, yani, bugünkü tarifiyle medya, gerçek bir demokrasinin hem varoluş sebebi ve hem de teminatıdır. Bugün ülkemizde; bu öze göre hareket eden veya edebilen hür bir medya var mıdır? Evvelâ medya, acaba kendi içinde hür ve serbest midir? Anlı şanlı yazarlar, çizerler, haberciler ve yorumcular, kendilerini, siyasî görüşlerinin ve kendi sabit görüşlerinin esaretinden kurtarabilmişler midir?


Sayın BERKAN;

Bu gerçekleri görmezden gelerek, devamlı surette askerî vesayetten bahsetmeniz; aklın, mantığın, ilmin ve vicdanın kabul edebileceği bir husus değildir. Siyasetin nüfuz edemediği tek kurum olan Türk Silâhlı Kuvvetleri’ni hedef seçerek, uydurma bir vesayet yaygarasıyla nereye varmak istediğinizi ve kime hizmet ettiğinizi anlayabilmiş değilim. Zîra; 27 yıldan beri asker, kışlasındadır. 27 yıldan beri de ülkeyi, sivil iktidarlar yönetmektedir. Bu müddet zarfında askerler, sivil iktidarların hangi icraatlarını engellemişlerdir? Başta bankalarımız olmak üzere önemli iktisadî değerlerimiz ve altyapı tesislerimiz yabancılara satılırken, askerler engel mi çıkarmışlardır. Gerçek demokrasinin ruhu ile bağdaşmayan antidemokratik Siyasî Partiler ve Seçim Kanunları, askerlerin vesayetleri sebebiyle mi yürürlüktedir? Asıl vesayet; halkı, sistemin dışına iterek ikinci seçmen konumuna düşüren ve siyasî parti liderlerini seçilmiş diktatörler konumuna getiren göstermelik ve azıcık demokrasimiz değil midir?

Bugüne kadar bu çarpık sistemi eleştiren ve düzeltilmesini vurgulayan bir yazınıza rastlamadım. Adâlet ölçüleri içinde kullanılmayan her gücün, eninde, sonunda demokrasi adı altında acı esaretleri getireceğini hiç belirtmediniz. Keyfiliklerin, kanunsuzlukların, vurgun ve yağmaların, adâlet ölçüleri içinde kullanılmayan devlet gücünün, bir milleti zora sokacağını ve hatta batırabileceğini, hiçbir zaman konu etmediniz. Ama; kimler tarafından ve niçin ortalığa salındığı iyi bilinmeyen darbe öcüsünü bahane ederek, fırsat buldukça askerlere yüklenmeyi, bir demokrasi ve fazilet mücadelesi olarak, gerçekleri bilmeyen ve hiçbir zaman öğrenemeyecek olan halka yutturmaya çalıştınız.

Merakım da şudur:

Acaba bunu, bilerek mi, emir alarak mı, misyon edinerek mi yapmaktasınız? Bu hususta beni aydınlatır ve bilgilendirirseniz, memnun olurum ve teşekkür erdim.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı

1 yorum:

Burcu dedi ki...

Ağzınıza sağlık Hüsnü Bey.
İlk olarak mailden okudum yazdıklarınızı. tebrik ediyorum..
Artık at gözlüklerini çıkartmanın zamanı gelmişti görmek istemeyenlere inat.. :)