3 Ocak 2010 Pazar

Uyutanlar ve Uyuyanlar!

Sayın Mehmet Ali BİRAND
Posta Gazetesi Yazarı
İstanbul 2 Ocak 2010

Sayın BİRAND;

2 Ocak 2010 tarihli ve “2010’un falına bakalım.” başlığını taşıyan yazınızı okudum.

Falcılığa başladığınızı bilmiyordum, öğrendiğim iyi oldu. Yalnız; falcı olmadan bilinecek konuları, falcılık kapsamına aldığınız için, sizi bir falcı olarak kabullenmemiz mümkün değildir.

İsterseniz, sıra ile birlikte bakalım:

1-İşsizlik, Türkiye’nin en önemli ve basiretsiz, beceriksiz ve Türkiye’nin kaynaklarını belirli bir kesimin istifadesine sunan iktidarların, asla çözemedikleri, çözemeyecekleri ve çözmeye dahî niyet etmedikleri sorunudur.

İşsizliği bir tarafa bırakalım: Elinde işi olanların dahî, temel ihtiyaçlarını teminde zorluk çektikleri çarpık ve rant ağırlıklı bu ekonomi modeli sürdürüldüğü takdirde, perişanlık ve işsizlik, daha da artacaktır. Şu anda bu durumun tek sorumlusu; ülkenin ihtiyaçlarına uygun ve toplumun her kesimine cevap verebilecek bir ekonomi modelini hayata geçirmeyen AKP İktidarı’dır. Başbakan Erdoğan, Devleti, bir ticarethane zannettiği için, iktisaden her şeyi, işin içinden çıkılamayacak derecede karmakarışık hâle getirmiştir. Aslında Türkiye; 29 yıldan beri yanlış ekonomi ve para politikaları ile idare edildiği için, iktisadî bağımsızlığını kaybetmiştir. Bu gerçeği gayet iyi gördüğünüz ve bildiğiniz halde; bu başarısızlığı örtmek için, “Baykal-Erdoğan-Bahçeli kavgaları” ifadesini kullanarak, bilineni keşfedermiş görüntüsü altında, falcılığınıza yeni bir boyut kazandırmak istemişsiniz. Yani; suya-sabuna dokunmamak gibi bir kolaycılığı, geleceği gören bir özelliğiniz olarak yutturmaya çalışmışsınız. Bunu yaparken de; 2010 Yılı Bütçesi’ni inceleyenlerin ve bilenlerin mevcut olabileceğini, hiç hesaba katmamışsınız.

2-Açılımın emekleyeceği ve PKK’nın direneceği konusundaki görüşleriniz de, falcılığınızın kapsamı dışındadır ve herkesin bildiği veya tahmin edebileceği bir husustur. Şöyle ki:

Açılım konusunda İktidar, ortaya tutarlı ve herkes tarafından kabul edilecek bir proje koymadığı gibi; nelerin yapılacağını da açık bir şekilde belirtmemiştir. Önceleri, kürt sorunu, sonraları demokratik açılım ve şimdi de, millî birlik projesi adı verilen bu açılım, her kesime kapalıdır.

ABD, İngiltere ve İsrail, bölgede güttükleri hedefleri sebebiyle, PKK’dan asla vazgeçmezler ve PKK’yı, bir KOZ olarak kullanırlar. Bunun, barış veya kan dökülmemesi arzusuyla bir ilgisi yoktur. Daha işin başında, PKK’ya bir ÜS olarak kullandırmayı hedeflediği Mahmur Kampı’nı plânlayan ABD’nin, terörün bitirilmesi için Türkiye’ye destek vereceğini düşünmek; vücudu olmayan bir şeyin varlığına inanmak kadar gülünç olur. Bu sebeple; ABD’nin desteğinde olan PKK, aldığı talimatlar doğrultusunda, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne direnecek ve meydan okuyacaktır. Bu gerçeği, en iyi bilen bir kişi olduğunuz için, bu konudaki falcılığınız da, göstermelik bir keşiften ibaret kalır. Bu bakımdan; falcılığı bırakarak, varmış gibi gösterilen Kürt sorununun, bizim yarattığımız bir sorun olmadığını; başkalarının, kendi hedef ve çıkarları doğrultusunda yarattıkları yapay bir sorun olduğunu açıklarsanız; hem sorunun çözümüne yardımcı olursunuz, hem de ülkeye ve millete, iyilik yapmış olursunuz.

3-Ergenekon adı verilen karmaşık ve içyüzü bilinmeyen davanın, 2010 yılında da süreceğini, yeni ilâvelerle daha da karmaşık hale getirileceğini, hemen, hemen herkes bilmektedir. Bu dava hakkında, bazı medya kuruluşlarının, kamuoyunun zihnini karıştıracak şekilde yayın ve yorum yapmaları; hiç şüphesiz, davanın savcı ve hâkimlerini de zora sokacaktır. Bu gerçeği de, gayet iyi bildiğiniz için, bu husustaki falcılığınızı da, hükümsüz hale getirecektir.

4-Ermeni ve Kıbrıs sorunları, dış ülkelerin yarattığı sorunlardır. Bu sorunların çözümü; Türkiye’nin, başkalarının dayatmalarına teslim olması ile çözülür. Ermenistan sorunu, Amerika ile Rusya’nın etki alanındadır. Amerika ile Rusya anlaşamadıkları sürece (ki, bu mümkün değildir), Türkiye, Azerbaycan ve Ermenistan, sulh, sükûn, huzur ve güven ortamına kavuşamaz.

Kıbrıs konusu da öyledir ve bu sorunun yaratıcısı da, ABD’nin Avrupa’daki ayağı olan İngiltere’dir. Gerek ABD ve gerekse İngiltere, Türkiye ile Yunanistan’ın dost ve işbirliği içinde olmasını, kendi hedefleri sebebiyle istemezler. Türkiye ile Yunanistan’ın dostluğu ve işbirliği, Balkanlara, Kafkaslara ve Ortadoğu’ya sulh ve huzur getirecektir. Bu da; ABD başta olmak üzere, bütün Batı ülkelerinin, hedeflerine ve çıkarlarına terstir. Dikkat ederseniz; Ermenistan ve Kıbrıs konularında, bütün Batı ülkeleri, Türkiye’nin gayet haklı olduğunu bildikleri halde; hiçbir zaman Türkiye’nin yanında yeralmamışlardır ve bütün zorlukları, Türkiye’ye çıkartmışlardır. Haksız durumda olan Kıbrıs Rum Yönetimini tanımışlardır. Ama; haklı durumdaki Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımamışlardır. Dünya üzerinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni, bizden başka tanıyan ülke yoktur. Bu gerçeği de, herkesten iyi bildiğinize göre; bu husustaki falcılığınız da, bir anlam ifade etmez ve bir gölge avından ibaret kalır.

Sayın BİRAND;

Lâf kalabalığını bırakarak, Türkiye’nin gerçeklerini, maruz kaldığı husumetlerin iç ve dış odaklarını, hislerden azâde; aklın, mantığın ve ilmin tahtında ve de doğru biçimde dile getirseniz ve halkı, doğru bilgilendirseniz; acaba, ne kaybedersiniz?

Belki; bugünkü rahat ve saltanatınızı kaybedersiniz. Ama; nasıl olsa bunları, musalla taşına konunca, kaybetmeyecek misiniz? Bu millet ve vatan için canını veren gencecik insanların huzuruna, mahçup bir şekilde gitmeye gönlünüz razı olacak mıdır?

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: