Sayın Fatih ÇEKİRGE
Hürriyet Gazetesi Yazarı
Ankara 23 Ocak 2010
Sayın ÇEKİRGE;
23 Ocak 2010 tarihli ve “Asker! O görev, bitti artık!” başlığını taşıyan yazınızı okudum.
Tahmini, bilgiye dayanmayan, yorum içerikli cevabınıza göre; sebebini araştırmaya gerek görmediğiniz ve kimler tarafından ve niçin yaratıldığı kamuoyunca iyi bilinmeyen kafa karışıklığının giderilmesi için, birtakım soru-cevap sıralamasıyla fikir beyanında bulunmuşsunuz.
Asker odaklı tahmininize göre; ABD ve NATO, Komünizm tehlikesi geçtiği için, “Asker! O görev, artık bitti!” artık, “O misyonunu bırak!” diyerek, Türk Silâhlı Kuvvetleri’ni uyarıyormuş!
Bu yorumları yaparken de; geçmişte meydana gelen askerî darbe ve müdahalelerde, komünizm tehlikesi sebebiyle, ABD’nin ve NATO’nun teşviki, tahriki ve onayı olduğunu kabullenmiş ve hatta itiraf etmişsiniz!
Evet; geçmişte yaşanan kural dışı olaylarda ABD’nin etkisi vardır ve hatta; ülkeyi askerî müdahalelere götüren tertip, provokasyon, anarşi ve terör olayları, CIA’nın tertibidir. Ama, ABD bunları, komünizm tehlikesi sebebiyle yapmamıştır; bölgedeki hedefleri sebebiyle, hükümetleri, kendisine tabî hale getiremediği için yapmıştır. Bunun göstergesi de; askerî müdahalelerden önce gelişen olaylardır. Şöyle ki:
1- Türkiye, 1954’te Balkan Paktı’nı, Şubat 1955’te Bağdat Paktını kurmasaydı ve 1958 yılında, günün Sovyetler Birliği ile ekonomik ve teknik işbirliği için temas kurmasaydı; hiç şüphesiz, ülkeyi 27 Mayıs 1960 İhtilâli’ne götüren süreç, başlatılmayacaktı.
2- Türkiye, Şubat 1967’de, günün Sovyetler Birliği ile 7 büyük projeyi kapsayan Ekonomik ve Teknik İşbirliği Analaşmasını yapmasaydı; hiç şüphesiz, ülkeyi 12 Mart 1971 askerî müdahalesine götüren süreç, başlatılmayacaktı.
3- Türkiye, 12 Aralık 1976’da, günün Sovyetler Birliği ile 20 büyük projeyi kapsayan ikinci Teknik ve Ekonomik İşbirliği Anlaşmasını yapmasaydı; hiç şüphesiz, ülkeyi 12 Eylül 1980 İhtilâli’ne götüren süreç, başlatılmayacaktı.
Şimdi gelelim günümüze:
Son 2-3 yıldan beri, askerlerin darbe yapacağı ihtimâl ve korkuları, belirli odaklarca ve yaygın bir şekilde ortaya atılmış ve ısrarla, henüz daha ne olduğu bilinmeyen tertip, plân ve projeler ortalığa saçılmıştır. Bu hususta en büyük görevi de; hedefi, niyeti, oluşum biçimi ve iç veya dış destekleri kamuoyunca iyi bilinmeyen ve bilenlerce de hiç konuşulmayan TARAF GAZETESİ üstlenmiştir. Bu gazete, yaptığı yayınlarla doğrudan doğruya, Türk Silâhlı Kuvvetleri’ni hedef seçmiştir ve ORDUYU, adeta, düşman ilân etmiştir. Son günlerde, Kasım 2002 ve Mart 2003 arasında hazırlandığı iddialarıyla BALYOZ adı verilen bir darbe senaryosu ortaya atmıştır. Hiç kimse de; “Askerler darbe niyetinde olsalardı, 7 yıldan beri bu darbeyi niçin yapmamışlardır?” sorusunu sormamıştır.
TARAF GAZETESİ’nin ortaya attığı en ilginç ve dikkat çekici darbe senaryosu, “Hükümeti ve Gülen Cemaati’ni bitirme plânı” sürmanşetiyle verilen senaryodur. Bu iddialar ortaya atıldığı zaman da hiç kimse; “Hükümeti anladık da, bu senaryoya Gülen Cemaatini kim ekledi? Hükümet, devletin önemli bir kurumudur. Gülen Cemaati, nasıl bir oluşumdur, devlet içinde devlet haline gelmiş bir yapılanma mıdır? Bu cemaatin tepe ve her kademedeki yöneticileri kimlerdir? Legal bir kuruluş mudur veya illegal bir kuruluş mudur? Hedefleri, faaliyetleri ve dış bağlantıları, devletin kayıtlarında var mıdır ve devletin denetimine tabi midir? Ulûhiyyet kisvesi giydirilen Fethullah Gülen Hoca’yı herkes tanıyor, ama, Cemaatin yapısı hakkında kamuoyunun bir bilgisi var mıdır?” sorularını sormamıştır. İşin ilginç yanı da; varlığı kabul edilen Gülen Cemaati’ne ait bütün medya kuruluşları, TARAF GAZETESİ ile aynı paralelde hareket etmekte ve yayın yapmaktadırlar.
Sayın ÇEKİRGE;
ABD’nin bu bölgede, hedef, plân ve proje gütmediğini hiç kimse söyleyemez. ABD’nin, kendi hedeflerine göre; bazı kurum ve kişilere rol biçeceği veya rol biçmek isteyeceği, gayet tabiidir. Meydana gelen gelişmeler, ABD’nin Türk Silâhlı Kuvvetleri’nden rahatsızlık duyduğunu göstermektedir. Belli ki; Türk Silâhlı Kuvvetleri, ABD’nin isteklerine, çıkarlarına ve hedeflerine göre hareket etmeyeceğini belli etmiştir. Belki de ABD, Türkiye’de bir askerî darbenin meydana gelmesini arzu etmektedir. Bir darbe vukuunda; Türkiye’de iç çatışmaların çıkacağını ve Türkiye’nin bölünme sürecine gireceğini varsaymaktadır. Türk Silâhlı Kuvvetleri’ne yönelik, saldırı, tertip, itham ve tahriklerin gerçek sebebi, bu hedef olabilir. Açık ifadeyle; Türk Silâhlı Kuvvetleri, bölgemizdeki ve dünyadaki gelişmeleri gayet iyi izlediği ve değerlendirdiği için; bu defa ABD’nin tuzağına düşmemiş ve kendisine biçilmek istene rolü, iyi algılayarak ve görerek, reddetmiştir. Zîra; askerler, bölgede yalnız olmadığımızı ve düşman algılamasını gayet iyi bilmektedirler. Ortadoğu’da, Balkanlar’da, Kafkaslar’da ve Orta Asya’da nelerin olduğunu ve nelerin olacağını gayet iyi görmektedirler.
Ne yazık ki; sizler gibi Türkiye’yi ve Türk milletini iyi tanımayan; tarih ve coğrafya bilmeyen; dünya siyasî tarihini irdelemesini başaramayan ve dünya coğrafyasında, Türkiye’nin konumunun önemini anlayamayan kişiler; oturdukları yerden ahkâm keserek ve demokrasi sözcüğünü ağızlarından düşürmeyerek, belirli odak ve ülkelerden pompalanan asker düşmanlığı yapanların kervanına katılmışlardır.
TARAF GAZETESİ’nin üstlendiği misyonu iyi algılayamadığınız veya o misyonu benimsemiş olabileceğiniz için, bu mektubumu yazdım.
Cevabınızı bekliyorum
Saygılarımla.
Ecz. Hüsnü Akıncı
24 Ocak 2010 Pazar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder