Sayın Mehmet Ali BİRAND
Posta Gazetesi Yazarı
İstanbul 23 Temmuz 2009
Sayın BİRAND;
23 Temmuz 2009 tarihli ve “AKP-GÜLEN KOALİSYONU NE KADAR SÜRER?” başlığını taşıyan yazınızı okudum. Yazınızın giriş bölümünde;
“ Bazı yorumcular yanlış bir yaklaşımla, Ak Parti (AKP) ile Fethullah Gülen Hareketini aynı potaya koyuyorlar. Ayrıca herşeyin altında Gülen hareketinin parmağı aranıyor. Erdoğan-Gülen koalisyonunun Türkiye’yi başka yerlere götürdüğü ileri sürülüyor.
Doğrudur, bir çok konuda Erdoğan ile Gülen aynı görüşlere sahipler. Genelde aynı değerlerde buluşuyorlar. Ayrıca AKP’nin iktidara gelişinde Gülen cemaatinin büyük desteği olduğu da ortada. Özetle, Erdoğan-Gülen koalisyonu, zaman zaman gerginlikler, görüş ayrılıkları olmasına rağmen bugüne kadar devam etti.
Acaba kim kimi kullanıyor?
Başka bir hesaplamayla, bu ortaklık en çok kimin işine geliyor?
Erdoğan-Gülen koalisyonu sürer mi, yoksa sonuna geliniyor mu?” ifadelerini kullanmışsınız.
Erdoğan ile Gülen’in aynı görüşlere sahip olup olmadıklarını bilemem. Ama, AKP’nin iktidara gelişinde Gülen Cemaati’nin büyük desteği olduğunu, kamuoyunca bilinmeyen görüş ayrılıklarına rağmen, Erdoğan-Gülen koalisyonunun devam ettiğini herkes bilmektedir.
Kimin, kimi kullandığını ve bu ortaklığın en çok kimin işine geldiğini ve Erdoğan-Gülen koalisyonunun sürüp sürmeyeceğini ve de nasıl sonlanacağını zaman gösterecektir. Zira; kanaatime göre bu koalisyonun, kamuoyunca iyi bilinmeyen başka ortakları da vardır. Sebebine gelince:
AKP, bir siyasî partidir ve bugün iktidardadır. Teşkilât yapısı bilinmektedir ve devletin kayıtlarında vardır.
Gülen Cemaati adı verilen oluşumun ise, teşkilât yapısı, tepe yöneticileri ve esas faaliyetleri bilinmemektedir ve de, devletin kayıtlarında resmen yoktur. Kamuoyunun bildiği de, sâdece, bir sembol olarak kullanılan ve ulûhiyet kisvesi giydirilen Fethullah Gülen Hoca’dır. Ki; Fethullah Gülen, görünüşü itibarı ile dünyanın dört bucağına yayılmış bu cemaati yönetecek, yönlendirecek ve baskı altında tutabilecek kabiliyet ve dirayette olan bir kişi değildir. Bu cemaate, o veya bu sebeple gönülden bağlı olan ve Fethullah Gülen’i rehber olarak kabullenen samimi insanlar dahî, Gülen Cemaati hakkında yeterli bilgiye sahip değildirler ve yönlendirmelere göre hareket etmektedirler.
AKP ile Fethullah Gülen Hareketi’ni aynı kefeye koymak, elbette ki yanıltıcıdır. Ama; yanılmayanlar, şu soruları da sormak zorundadırlar:
1-Fethullah Gülen Hareketi, bir sivil toplum hareketi midir?
2-Bir sivil toplum hareketi ise; teşkilât yapısının, tepe oluşumu dahil, her kademedeki yöneticilerinin bilinmesi ve devletin kayıtlarında ve de denetiminde olması gerekmez mi?
3-Bu hareketin faaliyetlerinin, malî kaynaklarının, varsa dış bağlantılarının devlet dahil herkesçe bilinmesi gerekmez mi?
4-Bu hareket, şimdilik niçin AKP’yi desteklemektedir?
5-Türkiye’nin tam anlamıyla HÜR ve DEMOKRAT bir ülke olması gerektiğini her zeminde avazlarının çıktığı kadar ifade edenler, hedefi, gayesi ve faaliyetleri tam olarak kamuoyunca iyi bilinmeyen bu hereketin kurduğu baskı ve etkinlik karşısında niçin sessizdirler?
6-Gülen Hareketi, aksini iddia eden çıksa da, toplumu ikiye bölmüştür ve toplumda zıtlaşmalar yaratmıştır. Bu fiili durum, gerçek demokrasi ile nasıl bağdaşır?
7-Erdoğan-Gülen koalisyonu sona ererse, bundan Erdoğan, AKP ve Türkiye, nasıl etkilenecektir?
8-Fethullah Gülen, Türkiye’ye gelirse ne olacaktır veya Türkiye’ye niçin gelmiyor? İstese de gelebilir mi?
Sayın BİRAND;
Hisleri bir tarafa bırakarak, akılı hakem yaparak düşünelim:
Hiç Şüphesiz; Gülen Hareketi, Türkiye’nin siyasetini istediği istikamette değiştirebilecek bir güce ulaşmıştır. Bünyesindeki yayın kuruluşlarının yayınları, aklıselim sahibi olan herkesi çileden çıkartacak derecede kötüdür ve sinir bozucudur. Askerlere, yargıya ve muhalefete karşı tahrik edici saldırı ve aşağılamaları ise, tahammül sınırlarını aşmaktadır. Belli ki, psikolojik bir savaş stratejisi gütmektedirler ve halkın dinî duygularını istismar ederek, gerçek hedeflerine ulaşacaklarına inanmışlardır.
Bu gerçeği görmemiş, bilmemiş olmanıza ihtimal vermiyorum. Göstermelik de olsa demokrasi ile idare edilen ülkemizde, gerçek yöneticilerinin kamuoyunca iyi bilinmeyen bu hareketin, AKP ile daha doğrusu, Erdoğan ile dayanışma içersinde olduğunu eleştirmemeniz şaşırtıcıdır.
Sizin demokratlığınız, bu kadar mıdır?
“Tefrikalar, ihtilâflar, kavgalar içinde çalkalanan, fertleri birbiriyle boğuşan milletler, harice karşı mevcudiyetlerini muhafaza edemezler.” gerçeğini hatırlatmak için bu mektubumu yazdım.
Bu memleketin toprağında gezen, suyunu içen, havasını koklayan herkes, devletin ve milletin dirlik ve düzenliği için çalışmak ve üzerine düşen görevi yapmak zorundadır. Bu, en kutsal bir vatandaşlık görevidir.
Saygılarımla.
Ecz. Hüsnü Akıncı.
23 Temmuz 2009 Perşembe
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder