16 Temmuz 2009 Perşembe

Şöhretli Misyonerler ve Gariban Halk!

Sayın Ertuğrul Özkök
Hürriyet Gazetesi Yazarı
İstanbul 28 Nisan 2001



27 Nisan 2001 tarihli ve “Ankara temsilcileri ne diyor?” başlığını taşıyan yazınızı okudum.

Birtakım mihrakların çıkarlarını korumak için yaratılan her kriz döneminde olduğu gibi; bu kriz döneminde de, üstlendiğiniz görev icabı, “Medya Demokratı” olarak ortaya çıkıverdiniz.

Bir zamanlar Özal’ı, Tansu Çiller’i ve isimlerini saymaya lüzum görmediğim birçok Türk büyüğünü göklere çıkartıp parlattığınız müthiş metodunuzla, bu defa, Kemal Derviş’i kamuoyuna sunmaktasınız. İsrail’in milli gününde tertiplenen gece ziyafetinde, Batı ülkelerinin büyükelçi ve diplomatları, Kemal Derviş’i konuşmuşlar. Kemal Derviş’in performansı, övgü ile konu edilmiş. Öylesine ki; Bazı Batılı büyük elçiler, “Derviş, 6 ay sonra Başbakan olur mu?” diye sormuşlar.

Geceye katılmamış olmanıza rağmen, geceye katılanların anlattıkları, sizi de etkilemiş. Etkinin boyutu büyük olmalı ki; şu müthiş cümleleri, yazınıza konu etmişsiniz:

“Hava, çok olumlu. Bütün batılı büyük elçiler, 15 yasanın uygulanma durumunu gün, gün izliyormuş.

Büyük bir Batılı büyükelçi (Her halde ABD büyükelçisi olsa gerek), “Bu yasaların listesini çıkarttık. Her sabah toplantısında, bunların, uygulanma durumunu gözden geçiriyoruz” demiş.

Son bir hafta içinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin performansını çok iyi buluyorlarmış.”

Sayın Özkök;

Belli ki yine, yeni bir siyasi yapılanma programında önemli bir rol üstlenmişsiniz. Kullandığınız ifadeler ve uyguladığınız metot, rencide edici olsa da; bu misyonu, sonuna kadar izleyeceğiniz belli olmuştur. Görevli olduğunuz medya grubunun stratejisi de böylece, ifşa edilmiş oldu. Bünyesinde; HÜRRİYET, MİLLİYET, RADİKAL, POSTA, GÖZCÜ, SON ÇAĞRI, GAZETE PAZAR, FİNANSAL FORUM, FANATİK, HAFTA SONU olmak üzere 10 gazete; KANAL-D TELEVİZYONU, RADYO D, MİLLİYET HABER AJANSI olmak üzere 1 özel televizyon, 1 adet radyo ve 1 haber ajansı; 34 adet haftalık, on beş adet günlük veya aylık dergiye sahip DOĞAN HOLDİNG’in karşısında tutunabilecek kuvvet yoktur. Kolu, kanadı kırılan ve henüz daha statüsü iyice belli olmayan MEDYA HOLDİN de, Doğan Holdinge yardımcı olacaktır. Yani; Türkiye, Kemal Derviş’in Başbakanlığına hazır olmalıdır. Çünkü; kamuoyu demek, medyanın oluşturduğu fiili durum demektir. Zaten; şu sözlerinizle, startı vermiş bulunmaktasınız:

“Halkın siyasetten ve siyasetçiden umudunu kestiği bir anda DERVİŞ, çıkıp geldi.
Hem sözleri, hem davranışları ile insanları, kendine bağladı; umut haline geldi.

Halkın istediği yeni bir insanı oraya getirmek de; hem Ecevit’i, hem DSP’yi büyütür.”

Sayın Özkök;

Çalışmalarınızda başarılar dilerim. Ancak; sizi iyi tanıyan bir kişi olarak bazı tavsiyelerim de olacak. Şöyle ki:

1-27 Nisan 2001 tarihli Hürriyet Gazetesi, Dünya Bankası Başkanı Wolfensohn’un Le Monde’a , “Derviş’i biz gönderdik.” Şeklindeki açıklamasını, haber olarak vermiş. Bu tarz haberlerin verilmemesi gerekir. Zira bu açıklamalar, Derviş’i Başbakan yapma gayretlerinizi baltalayabilir.

2- Amerika’da bulunan ve Türkiye’nin durumunu çok yakından izleyen bir dostum, bir bilgi notu gönderdi. Verilen bilgi şöyledir:

12 Aralık 2000 tarihinde ve saat 17.30’da, Dünya Bankası Konferans Salonunda “Türkiye’nin ekonomik ve siyasi geleceği” adı altında bir konferans tertiplenmiş. Toplantıyı, Kemal Derviş düzenlemiş. Konuşmacı ise, Sakıp Sabancı imiş. Sabancı, bir hafta süre ile Derviş’in konuğu olmuş. Aynı günlerde, başta Kemal Derviş olmak üzere Dünya Bankası’nda görevli 4 Türk, “Türkiye’de görev almaya hazırız.” diye, Başbakan Bülent Ecevit’e mektup göndermişler. Mektubu da, Sakıp Sabancı getirmiş..

Bu haberin veya bilginin doğru olup olmadığını tahkik ettirmenizde fayda vardır. Zira: Kemal Derviş Başbakan olduğu zaman, bu işin onurunu başkasına kaptırmak istemeyen Sabancı, “Kemal Derviş’i ben getirttim.” diyerek, sizlerin gayretlerini sıfırlayabilir ve açıkta kalırsınız.

3- :Bugünlerde Grubunuza ait gazeteler, Cumhur Ersümer’i konu alarak, büyük bir fazilet mücadelesi veriliyormuş gibi bir görüntü sergilemektedirler. Aylardan beri Enerji Bakanlığı ile ilgili çeşitli haber ve yorumlar, sürmanşet halinde duyurularak, temizlik veya kirlilikten kurtulma adı altında kamuoyu oluşturmaktadırlar.

Sütten ağzı yanan halkımız, yoğurdu, üfleyerek yemek zorundadır. Çünkü; zaman, zaman medya tarafından yanıltılmıştır. Bu sebeple; “Enerji meselesinde Doğan Grubunun bir isteği veya çıkarı var mıdır?” diye halk, tereddüde düşebilir. Böyle bir tereddüde mahal vermemek için elinizden gelen gayreti göstermek zorundasınız. Hattâ, özveride bulunmalısınız. Kemal Derviş’in kadrolaşmasına dikkat etmelisiniz. Mesela:

Ziraat Bankası Yönetim Kurulu Başkanlığına Vural Akışık getirilmiştir. Ki: oluşturulan bu yönetim, birleştirilecek üç kamu bankasını (Ziraat, halk, emlak bankaları) da yönetecektir. Akışık, bu göreve getirilirken Dışbank murahhas azalığı görevinde bulunuyordu. Dışbank, Doğan Grubuna ait olduğu için, gelecekte
birtakım kişiler, bu konuyu istismar edebilirler. Yani; bir hedef gerçekleştirilirken, halkın şüpheye düşürülmemesi gerekir,

4- Halkımız, Türkiye’nin sorunlarını iyi bilir ve yakından izler. Belki bir zaman için yanılabilir. Ama sonunda, doğruları bulur. Bu bakımdan kamuoyu oluştururken Türkiye’nin; finans ve bankacılık kesimiyle, Türkiye ekonomisine istek ve çıkarları doğrultusunda yön vermesini başaran ve idareleri baskı altında tutabilen 15-20 holdinge esir edildiği gerçeğini halka, açık ve net biçimde anlatınız. Kur-Faiz makasında yaratılan müthiş iç borç soygunlarını ısrarla ve net biçimde gündeme getiriniz. Kasım krizinden ve 21 Şubat devalüasyonundan evvel Merkez Bankasından alınan 13 milyar doların hesabını sorunuz. Bu vurguna alet olanları, kamuoyuna teşhir ediniz.

5-İç borç gerçeğini, olması gerektiği biçimde halka sununuz. Bu hizmetin yapılmasında büyük fayda vardır. Zira;

İç borç stoku, 1999 yılı sonunda 23 katrilyon lira idi. 2000 yılı sonuna doğru iç borç stoku, 32 katrilyon liraya yükseldi. Mart 2001 sonunda, 51 katrilyon liraya ulaştı. Yılsonunda 100 katrilyon liraya dayanır.

Türkiye, bu borç batağına hiç gereği yokken sürüklenmiştir. Yaratılan bir saadet zinciri, Türkiye’yi yağmalatmıştır. Devlet iç borç senetlerinden nemalananlar iyi teşhir edilmezse, bu bataklık, Türkiye’yi boğar ve halkı mutsuzlaştırır.



Sayın Özkök;

Herkes vicdanının sesini dinlemek ve REJİME ve DEVLETE sahiplilik BİLGİ ve ŞUURU göstermek zorundadır.

Kamuoyu oluşturanlar, bu şartın gereğini yerine getirmek zorundadırlar. Aksi halde Türkiye, sömürgeleşir.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı


Not:
Öyle bir zamanda yaşıyoruz ki; AHLAK ve FAZİLET, alçak
adamların nezdinde ve nazarında çirkin görünmektedir.

Hiç yorum yok: