Sayın Derya SAZAK
Milliyet Gazetesi Yazarı 20 Temmuz 2009
Sayın SAZAK;
Ortalığa DARBE KORKUSU salarak halkın efkârını karıştıran DEMOKRASİ HAVARİLERİNİN çirit attığı günümüzde; fikren geçmişe bir seyahate çıktım. Arşivimdeki size ait iki yazı, dikkatimi çekti. Belki biraz zamanınızı alır, ama, günümüze ışık tutacağı için, dikkatlerinize ve tetkiklerinize sunmayı uygun buldum. İşte, yazılarınız:
1-Yazınızın tarihi, 11 Ekim 1988’dir. Başlığı, “GÜVEN BUNALIMI” dır. İçeriği ise şöyledir:
“RV lokantasında bir akşam yemeği….Masadaki ANAP-DYP koalisyonu hayli ilgi çekiyor.
Doğru Yolculara bakıyoruz…Bursa Milletvekili Cavit Çağlar, Muğla Milletvekili Lâtif Çakıcı, Zonguldak Milletvekili Ömer Barutçu.
Anavatanlı konuklara gelince…Meclis Grup Başkanvekili, eski Bakan Ahmet Karaevli ve Yozgat Milletvekili Lütfullah Kayalar.
Memleket meselelerine fazla girilmiyor. Havadan, sudan konuşuluyor, anılar tazeleniyor.
Meclis çıkışı kuliste karşılaşıp, ayaküstü kararlaştırılan bir akşam yemeğinden siyasî anlam çıkarmak niye?...
Son günlerde sıklaşan böyle temasları “ÇENGEL OPERASYONU” diye yorumlamak da erken…Hem, kimin kime yaklaştığı da belli değil…Şimdilik söylenen, “Lütfullah, bizim eski gençlik kolları başkanımızdı…Ahmet Bey de eski arkadaşımız. Severiz kendilerini” türünden lâflar.
Hepsi o kadar. Aslında, başkent geceleri hareketlenmeye başladı. Davetler, gece sohbetleri, çay, kahve ikramları giderek sıklaşıyor.
“Geçiyordum, uğradım” diyerek, Meclis’te parti gruplarının yolunu şaşıran parlâmenterlerin sayısı da artıyor.
DYP’li Köksal TOPTAN, dün Konya ANAP Milletvekili Mehmet ŞİMŞEK’i kabul etmiş…
SHP’nin DOĞU KÖKENLİ bazı Milletvekilleri, ANAP’ın transfer listesine dâhil edilmiş.
Kulisler, “DEDİKODU” kaynıyor…
Bakanları hedef alan GENSORU ÖNERGELERİ, ilk yoklamalar. Muhalefet, Mart’taki yerel seçimin ardından bir atağa hazırlanıyor…
1989 sonbaharındaki Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça, “POLİTİKA KAZANI” iyice fokurdayacak.
ANAP’taki gerginlik, Başbakan ÖZAL’IN devreye girmesiyle yumuşatılmış gibi görünüyor. Ancak, kutsal ittifakın “HAREKETÇİ” kanadı, kavgayı bırakmış değil…
Eyüp AŞIK ile konuşuyoruz.
KEÇECİLER ile birlikte kongreye kadar liderin yakın çevresinde olan EYÜP BEY, şöyle dert yanıyor:
“Öyle hatalar yapılıyor ki, insan ister istemez politikadan soğuyor. İdealler, rafa kaldırılıyor. Daha Meclis’in ikinci yasama döneminde çoğu arkadaşımız, bir daha seçilmek istemiyor. Küstürülmüş milletvekilleri…”
İktidar grubundaki bu yargıyı, partinin liberal kanadından da işitmiştik…
Eyüp AŞIK, Karadenizli…
Öyle kolay pes edeceğe benzemiyor, ama, yine de yakınıyor:
“…Nasıl küsmezsiniz…Herkes konuşuyor. Doktoru, koruması, ailesi…Sâdece milletvekilleri politika yapamıyor. Biz sesimizi çıkarsak, bu sefer “VAY EFENDİM, BAŞ KALDIRIYOR” diye şikâyet ediyorlar.
Böyle şey olur mu? Cumhurbaşkanı kim olacak? Neredeyse onu da, KORUMA GÖREVLİSİ tayin edecek.”
Herkes, DERT KÜPÜ…
TAŞAR, AŞIK, PEHLİVANLI grubu, “KARAR” eşiğinde…Bakalım, “KOPMA” noktasından nasıl geri çevrilecekler?
Oltan SUNGURLU, dün KONUT ile MECLİS arasında “MEKİK” dokuyarak, uzlaşma zemini aradı. ÖZAL adına arabuluculuk yaptı.
Pazarlık, “KAHVECİNİN KELLESİNİ KURTARMA” operasyonunu aştı; lider ile “HAREKETÇİ” kanat arasındaki “GÜVEN BUNALIMINI” gidermeye dönüştü.
2-Yazınızın tarihi, 16 Ekim 1988’dir. Başlığı, “ÖZAL’IN MİLLETVEKİLLERİ” dir. İçeriği ise şöyledir:
“ADAPAZARI’ndan eczacı Hüsnü AKINCI, Trabzon Milletvekili Eyüp AŞIK’a gönderdiği mektubun bir kopyasını da bize yollamış…
Hafta başında günlüğümüze almıştık.
ANAPLI AŞIK, parlâmentonun iktidar kanadındaki manzarayı, şöyle yargılıyordu:
“Öyle hatalar yapılıyor ki, insan ister istemez politikadan soğuyor. İdealler rafa kaldırılıyor. Daha Meclis’in ikinci yasama döneminde çoğu arkadaşımız, bir daha seçilmek istemiyor. Küstürülmüş milletvekilleri.”
Varolmanın dayanılmaz sancısı…Ülke yönetiminde “SÖZ SAHİBİ” olması gereken iktidara mensup bir milletvekilinin çözümsüzlüğü…
Eyüp Bey’in yakınma dolu satırlarını okuyunca, dayanamamış, eczacı Hüsnü Bey…Okuyalım, neler yazmış:
“Gerçekleri söylemek varken, ideallere sımsıkı sarılmak varken, küserek susmak şaşırtıcıdır.
Sizi parlâmentoya gönderen vatandaşlar, yılgınlık gösterip politikadan soğuyasınız diye seçmediler. Milletin hakkını, hukukunu savunasınız diye gönderdiler.
Hedefiniz yeniden seçilmek değilse, parlâmentonun kutsal çatısı altında ettiğiniz yemine sadık kalarak doğru olanı savunmalısınız.
Küserek, mazeret beyan edeceğinize, milletin vekilleri olduğunuzu hatırlamalısınız. Bunu hatırlarsanız, doktorun, korumanın, ailenin size pek etkisi olmaz.
O zaman Cumhurbaşkanını da, milletin size verdiği temsil yetkisini yerinde kullanarak HÜR İRADENİZLE seçebilirsiniz.”
Mektubunda bir de izlenimini anlatıyor eczacı HÜSNÜ AKINCI:
“…Sakarya Milletvekili ERSİN TARANOĞLU, kalabalık bir vatandaş topluluğu huzurunda bana, “BİZ GERÇEKLERİ DİLE GETİREMEYİZ. ZİRA BİZ, MİLLETİN DEĞİL, ÖZAL’IN MİLLETVEKİLLERİYİZ. ÖN SEÇİM MERHALESİNDEN GEÇMEDİK. ÖZAL’IN TAYİNİ İLE GELDİK.” deyivermiştir.”
Mektupta ANAP’lı Ersin TARANOĞLU’nun bu sözlerini naklederek EYÜP AŞIK’a şu mesajı iletiyor:
“Aynı kanatta iseniz ve artık buna isyan edecek duruma gelmişseniz, bunun diyetini vermekte gecikmemelisiniz. Bunun diyeti, vatandaşların, milletin ve devletin menfaatleri doğrultusunda hareket etmektir. Zira, ortada bir devlet vardır, ortada milletin kaderi söz konusudur.
Türkiye’nin HANEDAN ZİHNİYETİ ile yönetilmesi mümkün değildir. Türkiye REJİMİNİN ana KAİDELERİ, ana BELGELERİ vardır. HUKUK DEVLETİ İLKESİ, keyfe göre rafa kaldırılamaz.”
Demek ki halk, ÖZAL’IN MİLLETVEKİLLERİ’NİN sıkıntısını kavramış durumda…
Aslında Adapazarı’ndan gelen mektubun adresi, tek bir parlâmenter değil, tüm parlâmento…
Milletvekillerinden çözüm bekleniyor. Umutsuzluğa kapalı…Umut arıyor insanlar.”
Sayın SAZAK;
Size ait olan bu iki yazının üzerinden tam 21 yıl geçmiş…Şimdi size, sormak zorundayım:
Aradan geçen 21 yıl zarfında ne değişmiştir?
Bugün, ÖZAL yoktur. Ama, sistem, hiç değişmemiştir. HALKI, sistemin dışına iten ÇARPIK VE AZICIK bir DEMOKRASİ anlayışı hüküm sürmektedir ve TEK ADAM İRADESİ, her şeye hâkimdir.
Henüz daha ne olduğu ve nasıl sonuçlanacağı bilinmeyen bir dâvâ sebebiyle, ortaya DARBEYE dayandırılan bir ÖCÜ KORKUSU salarak, demokrasimizdeki çarpıklığı örtmek isteyenlere karşı, ne zamana kadar sessiz kalacaksınız?
Türkiye, aradan geçen 26 yıl zarfında tam anlamıyla HÜR ve DEMOKRAT bir ülke olamamışsa; bunun müsebbibi ASKERLER MİDİR? Yoksa SİVİL İRADE MİDİR?
Çıktığınız televizyon programlarında ve yazılarınızda bu gerçeği, niçin dile getirmiyor sunuz?
Saygılarımla.
Ecz. Hüsnü Akıncı.
20 Temmuz 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder