15 Temmuz 2009 Çarşamba

İşin doğrusu bulunmalıdır.

Sayın Güngör MENGİ
Vatan Gazetesi Yazarı
İstanbul 15 Temmuz 2009



Sayın MENGİ;


15 Temmuz 2009 tarihli ve “ERGENEKON SAVCILARINA DOKUNMAYIN” başlığını taşıyan yazınızı okudum. Yazınızın bir bölümünde;

“Öyleyse Ergenekon davasına bakan hâkim ve savcıları mağdur ve kahraman yapacak yargıyı da yere serecek ihtimal söz konusu değildir. Ama VATAN olarak biz yine de uyarıda bulunma ihtiyacını duyuyor, böyle bir riske karşı HSYK üyelerini dikkatli olmaya çağırıyoruz. Yargının bağımsızlığına yönelen güvensizliği şu dönemde haklı çıkaracak müdahaleler Türkiye’yi kaosa sürükler. Bize lâzım olan şey adalettir. Onun güvencesi de bağımsız yargıdır. Ergenekon davasına yönelecek müdahale, yargının iflâsı, adaletin yıkımı olur. Savcı Zekeriya Öz’ün polis marifetiyle rahmetli Türkân Saylan’ın evine girmesinden daha derin bir tahribat yapar... Kompleksli mahkemeler yaratmayalım!” ifadelerini kullanmışsınız.

Bu ifadeleriniz hakkında yorum yapmayacağım. Sâdece, bazı hususları hatırlatmakla yetineceğim. Şöyle ki:

YARGI BAĞIMSIZLIĞI,

HÜR VE SERBEST BASIN,

HÜR ÜNİVERSİTE,

Gerçek bir DEMOKRASİNİN ve KURALLARINA GÖRE işletilen bir HUKUK DEVLETİNİN vazgeçilemez en önemli İLKELERİDİR.

Ülkemizde; Yargının, tam anlamıyla ve HUKUK DEVLETİNE yaraşacak derecede BAĞIMSIZ olmadığı gerçeği, en yetkili SİYASET ve DEVLET adamlarımız tarafından sık,sık dile getirilmektedir.

En yüksek yargı organı olan Anayasa Mahkemesi Başkanı HAŞİM KILIÇ, kısa bir süre önce YARGISIZ İNFAZLARA temas ederek, şu sözleri söylemişti:

“-Yargı kararı olmadan SUÇLU ilân edilen insanların onurları yok edilmektedir.

-Yasaları uygulama aşamasındaki özensizlikler, insanların şerefi üzerinde, onarılması güç yaralar açmaktadır.

-Yargıyı etkileme çabalarıyla ilgili olarak, savcıların hareketsiz kalmaları düşündürücüdür.

-Yok edilen insanlık onurunun doğurduğu öfke, demokrasiden ve hukuk devletinden intikam alma duygusuna dönüşmeden gerekli düzenlemeler yapılmalıdır.

Çözüm yolları hayata geçirilirken “BİR KESİMİN ZFERİ, DİĞER KESİMİN HEZİMETİ” yaklaşımı, RÖVANŞ duygularını tetikliyor.”

Şimdi; aklı, mantığı, ilmi HAKEM yaparak, sağlıklı bir değerlendirme yapılırsa, Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın haklı olduğu görülür. Basit bir örnek:

Hüseyin Üzmez adlı kişi, 8 aydan beri elini kolunu sallayarak dolaşırken; Üniversite Rektör ve bazı öğretim üyeleri, terörle mücadelede önemli görevler yapmış ve başarı kazanmış emekli general ve subaylar ve de halen görevli subaylar, henüz daha mahiyeti iyi bilinmeyen ve nasıl sonuçlanacağı belli olmayan bir dava sebebiyle tutuklanmışlardır. Sanık olarak tutuklananların arasında neyle suçlandıklarını dahî bilmeyenler vardır. Yargısız infaz yapan bazı yayın kuruluşlarının ithamlarına da, ilgili makamlar sessiz kalmışlardır.

BASIN, hür ve serbest değildir. İktidar yanlısı ve iktidar karşıtı ifade ve ithamları karşısında sessizdir ve ülke sorunlarından uzaktır. Nabza göre şerbet vermesini yeğleyen basın, halkın efkârını karıştırmakla meşgûldür.

ÜNİVERSİTELERİMİZ ise, derin bir sessizliğe bürünmüş ve ülke gerçeklerini konuşamaz duruma düşmüştür. Tutuklanan rektör ve öğretim üyelerinin hakkında bir fikir beyan edememiş ve görüş bildirememiştir.

Sayın MENGİ;

Geçmişte yaşanan ve herkes için ibret alınması gereken iki önemli konuyu bilgileriniz sunmak istiyorum:

1-Zannedersem 1983 yılı idi. Ankara’da ULUSLAR ARASI bir HUKUK SEMPOZYUMU tertiplenmişti. Alman Hukukçu, en son konuşmacı olmak istediğini belirtmiş ve isteği kabul edilmiştir. Kürsüye çıkan Alman hukukçu, çok kısa konuşacağını belirterek, şu sözleri söylemişti:

“HİTLER’i, biz hukukçular HİTLER yaptık. Öylesine çarpık bir hava oluşturulmuştu ki; değil büyük davalardı, basit davalarda dahî hâkimlerimiz, “VERECEĞİM BU KARARA, ACABA, HİTLER NE DER?” endişesini taşır olmuşlardı.”

2-Yine 80’li yıllardı. Günün İspanya Başbakanı FELİPPE GONZALES, demokrasi sözcüklerini dillerinden düşürmeyen sahte demokratların en büyük dersi alacağı şu sözleri söylemişti:

“Basının tutum ve davranışları sebebiyle demokrasi, İspanya’ya 25 yıl geç gelmiştir.”

Şimdi oturup, bir düşününüz ve nerede hata yaptığımızı araştırınız. Zirâ; basınımızın hali de meydandadır, işleyen yargı süreci de bilinmektedir. CIA veya MOSSAD Ajanı olduğu ifade edilen Haham TUNCAY GÜNEY’İN, PKK İTİRAFÇILARININ, GİZLİ TANIKLARIN ifadelerine dayanılarak açılan bir davanın savcılarına “DOKUNMAYINIZ” ifadesini kullanacağınıza, “DOĞRU OLANI BULUNUZ!” ifadesini kullanmalıydınız. Zirâ; Türkiye’nin SULH, SÜKÛN; HUZUR VE GÜVENE ihtiyacı vardır. Aksi halde Türkiye bir müstemleke ülkesi ve Türk milleti de, bir müstemleke halkı haline gelecektir. Bir düşününüz:

Milliyetçiliğin (millî değerlere ve çıkarlara sahiplilik) suç, vatana ve millete hizmet etmenin aptallık olarak kabul edildiği bir zamanda yaşamaktayız.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: