29 Temmuz 2009 Çarşamba

Bu modelle zor!

Sayın Durmuş YILMAZ
T.C.Merkez Bankası Başkanı
Ankara 29 Temmuz 2009


Sayın BAŞKAN;

Hürriyet Gazetesi Yazarı Aysel Alp’in 29 Temmuz 2009 tarihli yazısından okudum:

İhracatçının kurlardaki düşüş nedeniyle Merkez Bankasından kurlara müdahale beklediğinin anımsatılması üzerine, şu cevabı vermişsiniz:

“Yine söylüyorum Merkez Bankası’nın bir kur hedefi yoktur. MB’nin hedefi fiyat istikrarıdır ve bunun aracı da kısa vadeli faizlerdir. İkinci bir politika aracı yoktur. Kurlar, piyasa koşullarında belirlenmektedir. Ancak Merkez Bankası’nın rezerv biriktirme amacı devam ediyor. Piyasada aşırı oynaklık durumunda da müdahale edebiliriz ama şuanda böyle bir durum sözkonusu değil. Yalnız, rezerv biriktirme amacımız çerçevesinde döviz alım ihalelerine yeniden başlama konusunda bir çalışma yapılıyor. Bunun sonucuna göre döviz alım ihalelerine yeniden başlayabiliriz.”

Merak ediyorum:

-Kısa vadeli faizlerle, fiyat istikrarı nasıl sağlanacaktır ve faiz düzenlemeleri, hangi kesimler içindir?

-Merkez Bankası’nın hedefinde, üreten bir ekonomi modeli yok mudur? Şayet varsa; bu, nasıl sağlanacaktır?

-Merkez Bankası’nın bir kur hedefi yoksa; kimin veya kimlerin kur hedefi vardır ve bunun için piyasada, nasıl bir rol oynamaktadırlar?

-Ekonomide düzenleme, sâdece faiz vasıtasıyla mı yapılır?

-Kurların, piyasa koşullarına göre düzenlendiğini belirttiğinize göre; bu düzenlemeyi yapan piyasaların hakim unsurları nelerdir ve piyasa, nasıl çalıştırılmaktadır?

-Merkez Bankası’nın rezerv biriktirme amacı, niçin devam ediyor ve bu rezerv, nasıl kullanılıyor?

-Piyasalardaki aşırı oynaklık, hangi durumlarda meydana gelmektedir ve aşırı oynaklığın varlığına kim karar vermektedir?

-Döviz alım ihalelerine başlanmazsa, ne olur ve bu durumdan hangi kesimler etkilenir?

-Bir kişi veya kurumun, hangi hallerde dövize ihtiyacı olur ve gelişmiş Batı ülkelerinde vatandaşlar, bizdeki gibi “Döviz Tevdiat Hesapları” açtırabilirler mi?

-Bugün DOLAR KURU, 2001 yılının Eylül ayındaki DÖVİZ KURUNA eşittir. Aradan 8 yıl geçmiştir. Kurdaki bu düzenleme, Türkiye’nin ekonomisini nasıl etkilemiştir? Ve bu durum, PİYASA KOŞULLARININ gereği midir? Veya hangi piyasanın koşullarıdır?

-Merkez Bankası, 32 Sayılı Konvertibilite Kararı’nın 4/C Maddesi’nin hükümlerini, niçin yerine getirmemektedir?

Sayın BAŞKAN;

Soruları çoğaltmak mümkündür. Ama, şimdilik lüzum görmüyorum. Şu iddiamı yineliyorum:

Türkiye, 12 Eylül 1980’den itibaren yanlış ekonomi ve para politikaları ile idare edilmektedir. Bu yanlışlık sebebiyle DÖVİZ KURLARINDAKİ HAREKETLER, belirli ve plânlı hareket eden zümrelere yaramış ve geniş halk kitlelerini de ezmiş, geçmiştir. Faiz oranları da, bu gerçeğe göre seyir izlemiştir. İşte örnekler:

-Faizlerin yükselmesinden veya düşmesinden daima finans ve bankacılık kesimi yararlanmıştır. Bugün de öyledir. Mevduat faizleri ve DİB senetlerinin faizleri düşmüştür. Ama, kredilerin reel faizleri çok yüksektir. Bu durum, küçük mevduat sahipleri ile kredi kullananları ezmiştir.

-Döviz kurlarındaki hareket, yine finans ve bankacılık kesimiyle, Türkiye’nin iç ve dış ticaretine egemen bazı holdinglerin işine yaramıştır ve geriye kalan geniş halk kitlelerini ezmiştir.

Dışarıdan döviz kredisi temin eden bankalar ve holdingler, neredeyse sıfır faizli kredi kullanırlarken, KOBİ’ler dâhil geniş halk kitleleri, faiz yükü altında ezilmişlerdir. Tabii, Döviz-Faiz-Borsa üçgeninde rant sağlayanlar da, en fazla kazanan kesimler olmuştur. Yani; para, üretime, istihdama ve yatırıma kaynak olacağına; elden ele dolaşarak, bazı kesimlere büyük kazançlar sağlayan MAL durumuna getirilmiştir.

Son sorum şudur:

Ekonomi, Döviz-Faiz-Borsa üçgeninden ibaret bir olgu mudur ve bu model yürürlükte kaldığı sürece, Türkiye’nin ekonomisi düzelir mi? Gerçek hedefimiz olan SOSYAL REFAH DEVLETİ kurulabilir mi? Dikkatli yürümeye devam etseniz de, TÜNELİN UCUNDAKİ IŞIK görülebilir mi? En önemlisi; rahat tüketebilen GENİŞ BİR ORTA TABAKA oluşabilir mi? Üretken bir ekonominin temelleri atılabilir mi?

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı.

Hiç yorum yok: