11 Temmuz 2009 Cumartesi

Vatanî gerkçe ve hizmet arzusu

Sayın Hüseyin GÜLERCE
Zaman Gazetesi Yazarı
İstanbul 11 Temmuz 2009


Sayın GÜLERCE;


10 Temmuz 2009 tarihli ve “CHP, CANLI YAYINDA İNTİHAR EDİYOR.” Başlığını taşıyan yazınızı okudum.

Hasan Cemâl’in sözlerini referans göstererek, kurallara uymayan bir kanun bahanesiyle Cumhur Başkanı Abdullah Gül’ün “DEMOKRATİK BİR KİMLİK” sergilediğini belirtmeniz, düşündürücüdür. Zira; Cumhurbaşkanı GÜL, Askerlere sivil yargı yolunu açan kanunu imzalarken, yeni yasal düzenlemenin yapılması gerektiğini açık bir şekilde ve yazılı olarak beyan etmiştir. Bu beyan dahî, sözkonusu kanunun bir aceleyle Meclis’ten geçirildiğinin, inkârı mümkün olmayan ispatıdır. Yani;

Tarih boyunca tekzip edilemeyen “HAYRIN VE ŞERRİN MİKTARI ÖNEMLİ DEĞİL, VASFI ÇOK ÖNEMLİDİR.” kuralı ihlâl edilmiştir.

Şimdi siz; bu gerçeği inkâr ederek, doğru beyanda bulunanları ve doğruyu arayanları itham etmektesiniz ve sanki bir siyasî partinin mensubu imişsiniz gibi, “CHP, gerçekten şaşırmış vaziyette. CHP için ne acı bir son; artık, sâdece askerden medet umuyor. “POSTAL PARTİSİ” olmayı, gerçekten hak ediyor. Koskoca anamuhalefet partisi, canlı yayında intihar ediyor.” sözlerini, fütursuzca söyleyebilmişsiniz. Üstelik; “POSTAL PARTİSİ” ifadesini kullanmakla da, bilerek veya bilmeyerek, TÜRK SİLÂHLI KUVVETLERİ’NE hakaret etmişsiniz.

Sayın GÜLERCE;

Eğer bir VATANÎ gerekçeye ve HİZMET arzusuna dayanıyorsanız; şu gerçeği kabul ederek, doğru olanı, dosdoğru savunmak zorundasınız:

Türkiye’yi 25 yıldan beri sivil iktidarlar yönetmektedir. Şayet Türkiye, istenilen ölçüde tam anlamıyla HÜR ve DEMOKRAT bir ülke olamamışsa; bunun kusur ve kabahatini askerlerde değil, SİYASETTEKİ ÇARPIKLIKTA aramak zorundasınız. Gerçekleri aramış olsaydınız; Yargı Bağımsızlığının nasıl ortadan kaldırıldığını, Kuvvetler Ayrılığı ilkesinin nasıl ihlâl edildiğini, Kanun Kuvvetindeki Kararnamelerle, devletin nasıl yanlış işletildiğini görürdünüz.

Koro halinde “DARBE KORKUSU” salarak ve ASKERLERİ HEDEF göstererek doğruları bulmak, vücudu olmayan bir şeyin varlığına inanmak kadar gülünç bir arayıştır. Bunun, bir GÖLGE AVINDAN farkı yoktur. TARAF GAZETESİ’nin servis ettiği haberleri gerçek kabul ederek ve dört elle sarılarak, kamuoyu oluşturmak; sizi, çıkmaz bir sokağa götürür. Üstelik; ülkenin ve milletin DİRLİK ve DÜZENLİĞİNİ bozar. İşte size, basit bir örnek:

Taraf Gazetesi’nin 10 Temmuz 2009 Tarihli Nüshasının SÜRMANŞETİ, şöyledir:

“BOMBALARIN HEDEFİ, ÇOCUKLARDI. KATLİAM PLÂNINDA KORAMİRAL GÖLGESİ” “Koç Müzesi’ndeki denizaltıda bulunan ve Koramiral Örgütçü tarafından teslim alınan TNT ile öğrencileri öldürmeyi plânlamışlar.”

Yazı Yazdığınız ZAMAN GAZETESİ de, mal bulmuş mağribi gibi bu haberin üzerine atlayarak;

“ERGENEKON, ÖĞRENCİLERE BOMBALI EYLEM PLÂNLAMIŞ” başlığını taşıyan bir yazı ile yorum yapmış!

Bu, nasıl bir anlayış ve kabulleniştir ki; uydurulan ve senarize edilen her olayda, Türk Silâhlı Kuvvetleri hedef alınmaktadır ve henüz daha mahiyeti ve nasıl neticeleneceği belli olmayan ve malûm çevrelerce ERGENEKON adı verilen bir dava ile askerler ilişkilendirilerek, fitne ve fesat yaratılmaktadır.

Sizler; Türk Silâhlı Kuvvetleri’nin tarihinde “KATLİAM” gibi bir lekenin olmadığını bilmeyecek kadar cahil kişiler misiniz? Bırakınız katliamı, Türk askeri, gittiği hiçbir yerde yağma dahî yapmamıştır. Milletimizin ve ordumuzun karakterinde, “DÜŞMANINA DAHÎ MERHAMET ELİNİ UZATAN” ulvî bir özellik vardır. Bu gerçeği görmemeniz, kabul etmemeniz ve bilmemeniz mümkün olamayacağına göre; niyetinizi, maksadınızı ve taşıdığınız misyonunuzu bilmek hakkımızdır.

Evet; geçmişte kural dışı olaylar yaşanmıştır. Ki; bu olayların müsebbibi, sâdece askerler değildir. Şayet siz; Hasan Cemâl’in “KİMSE KIZMASIN, KENDİMİ YAZDIM.” kitabı ile Orhan Erkanlı’nın, “ANILAR, SORUNLAR ve SORUMLULAR” adlı kitabını okumuş olsaydınız; maruz kaldığımız iç ve dış husumetlerin gerçek odaklarını anlar ve gelecekte nelerin yapılmak istendiğini tahmin ederdiniz. Belli ki; muhayyileniz, Türkiye’nin meselelerini kavrayacak derecede derin değildir. Açık ifadeyle, tefekkür kabiliyetiniz yoktur. Belli kişilerin telkin ve tekliflerine göre yön aramaktasınız.

İfadelerimi ağır bulabilirsiniz ve belki de tepki gösterebilirsiniz. Ama; unutmayınız ki; kitleleri yönlendirebilecek konumda olmanız hasebiyle, benim de söz hakkım vardır. Yazınız, beni üzdüğü için, tepkimi de ağır kabul edilebilecek ifadelerle gösterdim. Zira; bu meydanda, sizden başka kişilerin de olduğunu bilmenizde fayda vardır.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı.

Hiç yorum yok: