8 Temmuz 2009 Çarşamba

Büyük Gölgeli Küçük adamlar.

Sayın Kemal Derviş
Devlet Bakanı
Ankara 31 Mayıs 2001



“Bu kafayla biz iflasa gideriz.” veya “Programın bir noktası aksarsa, felaket olur.” Gibi sözlerle; halkın moralini bozmaya, halkı korkutup, ümitsizliğe sevk etmeye hakkınız yoktur. Zira siz; iddia sahibisiniz ve ülkenin ekonomisini düzeltmeye talip oldunuz. Zoru başarmak mecburiyetindesiniz ve mazeret beyan edemezsiniz. Ayrıca “Program” diye ortaya koyduğunuz tedbirler manzumesi de pek anlaşılmamıştır. Eğer, IMF ve Dünya Bankası’nın reçete ve dayatmalarına program adı verilecekse; bu program, Türkiye’nin hayrına olamaz. Zira; IMF ve Dünya Bankası, çok uluslu şirketlerin kontrolünde olup, gelişmekte olan ve geri kalmış ülkeleri sömüren ve onlara göz açtırmayan kuruluşlardır. Bir örnek vereyim:

Tartışma yaratan tarım sübvansiyonları konusuna bir bakalım:

Gelişmiş ülkeleri, tarım sübvansiyonları için her yıl, 360 milyar dolar harcama yapmaktadırlar. Ayrıca, tarım ürünlerinin alımı için büyük kaynaklar tahsis etmektedirler. ABD, tarımsal üretimin yüzde 48’i oranında, Avrupa Birliği ülkeleri yüzde 72’si oranında destek sağlamaktadır.

Türkiye söz konusu olunca da, 3-5 yüz milyon dolarlık bir destek talebi, kıyamet koparmaktadır. Üstelik; Toprak Mahsulleri Ofisi’nin talep ettiği 500 milyon dolar kredi desteği halka, sübvansiyonmuş gibi anlatılmaktadır.

Sayın Bakan;

Türkiye’yi iyi tanıyan ve olayları dikkatli biçimde takip eden insanlar, ekonomik krize akıl erdiremez. Krizin, finans kesimi tarafından maksatlı olarak çıkartıldığını bilirler. Hesap ortadadır:

Uluslar arası döviz rezervi 60 milyar dolar, dış ticaret hacmi 70 milyar dolar, döviz girdileri 60 milyar dolar olan ve Merkez Bankası’nda 25 milyar bulunan Türkiye’nin krize maruz kalması, ancak ve ancak, maksatlı bir uygulamayla mümkün olur. Ki; bu da, Türkiye’ye yapılan en büyük ihanettir.

Akıllı olan ve millete hizmet ettiği iddiasında bulunan herkes, bir düşünmelidir:

Amerikan doları, 20 yıl zarfında 15 bin kat pahalılaşmıştır.

Acaba, neden?

Bu müthiş devalüasyona rağmen Türkiye Milli geliri, 45 milyar dolardan 210 milyar dolara çıkarabilmiş.

Acaba, bu müthiş devalüasyona maruz kalınmasaydı; bugün dünya üzerinde, nasıl bir Türkiye olurdu?

En önemlisi şudur:

Türkiye, 20 yılı aşkın bir süre yüksek oranlı kronik bir enflasyona maruzdur. Ve bu enflasyona rağmen, toplumsal patlamaya ve hiper enflasyona maruz kalmamıştır. Merak ediyorum:

Başta ABD olmak üzere gelişmiş Batı ülkeleri, 5 yıl yüksek oranlı ve kronik bir enflasyona maruz kalsaydı; acaba bu ülkeler, bütünlüklerini koruyabilirler miydi?

Bu durum, Türkiye’nin müthiş gücünü ve potansiyelini ispata yetmez mi?

Sayın Bakan;

Lütfen, biraz düşününüz ve kur-faiz makasında yaratılan bir rant sistemine esir edilen Türkiye’nin gerçek sorunlarını araştırmaya yöneliniz. Yani; Türkiye’yi, Türkiye’den izleyiniz. Ve;

Devalüasyon ve kur artışlarının,

Yüksek faiz uygulamasının, ne getirip, ne götürdüğünü iyi hesap ediniz.

Kamu bankalarını eleştirirken de, bankacılık sistemimizin ekonominin kamburu olduğu gerçeğini kabul ediniz. Öyle ya;

Toplam mevduatın yüzde 97’sinin vadeli mevduattan oluştuğu ve bu sebeple de yüksek oranda kaydî para üreten bankacılık sistemimiz varken; acaba, hangi banka ayakta kalabilir?

Bu konuyu, özellikle vurguluyorum. Zira;

Üç kamu bankasını, Ziraat Bankası’nın çatısı altında birleştirmeye karar verdiniz. Oluşturulan Ziraat Bankası’nın yönetim Kurulu, Emlak ve Halk bankalarını da yönetecek. Yönetim Kurulu Başkanlığı’na da, Aydın Doğan’nın ortağı olduğu söylenen Dışbank Murahhas Azası Vural Akışık’ ı getirdiniz. Maksadınızı da, siyasetçinin kamu bankalarından elini çekmesi gerektiğine işaret ederek ifade ettiniz.

Vural Akışık, çok mu becerikliydi ki; kamu kesiminde görev yapan tecrübeli ve dürüst bankacıları dışladınız? Bunu yaparken, Dışbank’ın gazetelere verdiği Mart 2001 Finansal sonuçları özetini görmediniz mi? İşte İMKB’ye sunulan finansal sonuçlar özeti:

Toplam krediler............................210.9 trilyon lira.
Toplam aktifler...........................1.766.8 trilyon lira
Toplam mevduat...........................811.1 trilyon lira
Alınan krediler...............................440.0 trilyon lira
Toplam özkaynaklar......................229.6 trilyon lira
Net kar.............................................. 22.8 trilyon lira.

Dikkatlerinize sunuyorum:

Banka, 811.1 trilyon lira mevduat toplamış ve 440 trilyon kredi almış. Bunların toplamı, 1 katrilyon 251 trilyon 100 milyar lira eder. Buna karşılık banka, sadece ve sadece 210.9 trilyon lira kredi kullandırmış. Merak konusudur:

Bu banka, geriye kalan 1 katrilyon 40 trilyon 100 milyar lirayı, nerede ve nasıl değerlendirmiştir? Ve ekonomist olduğunuz için soruyorum:

Bu banka, Devlet iç borç senetlerine mi yatırım yapıyor? Eğer öyleyse; bu bankayı, Devlet beslemiş olmuyor mu? Yani banka, reel ekonomiye hizmetten ziyade, kolay kazanç yolunu seçmiş olmuyor mu?

Şimdi, en önemli soruyu soruyorum:

Dışbank’ın Murahhas Azası Vural Akışık, hangi başarılı icraatı ile kamu bankalarını düzeltecektir? (Finansal özette bilançonun aktifindeki önemli bilgiler de verilseydi; belki, bu soruları sormayacaktım.)

Yoksa; tek çatı altında birleştirilecek bu üç kamu bankası, gelecekte, yabancılara mı verilecektir?

Öyle ya; Vural Akışık’ın yönetimine geçen kamu bankalarının, küçük sanayiciden vadesi gelmemiş kredileri geri istemesi düşündürücüdür!

Sayın Bakan;

Meçhul şikâyetlerle veya “Beni yıpratmak istiyorlar” feryadı ile Türkiye’ye faydalı olamazsınız. Sömürü klasiği olan yardım programının içyüzünü iyi anlamadan ve halka anlatmadan bir yere de varamazsınız. Çünkü toplum, patlama noktasındadır.

Eğer, kendinizi başarılı buluyor ve kendinize güveniyorsanız; Hükümetle sürtüşeceğinize, Dünya Bankası ile IMF’nin asla ve asla vazgeçmediği ve hatta direttiği döviz ticareti ile kur- faiz makasında yaratılan rant sistemini ortadan kaldırınız. İkna edilmesi gereken kurum Hükümet değil; IMF ve Dünya Bankası’dır. Unutmayınız ki; devletler, sermaye için değil, halk için vardır.

Saygılarımla.



Ecz. Hüsnü Akıncı

Not:

Fedakârlığa davet edilecek kesim halktan ziyade, paralı
kesimdir. Oysa siz, halkı fedakârlığa mahkum ederken,
Paralı kesimin isteklerini eksiksiz olarak yerine getiriyorsunuz.

Hiç yorum yok: