11 Ekim 2009 Pazar

Dış siyaset, gösteriyi ve iyi niyeti kaldırmaz.

Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN

Başbakan ve AKP Genel Başkanı


Ankara 11 Ekim 2009


Sayın BAŞBAKAN;


Bugün tertiplediğiniz basın toplantısında, gazetecilerin sorusuna cevap olarak şu ifadeleri kullanmışsınız:
“AK Parti, 7 yıllık iktidarında heyecanını, hassasiyetini kaybetmedi. AK Parti, parti içi demokrasiyi en işleten bir partidir. AK Parti, ezberleri bozan bir rol üstlenmiştir, öncü rolünü sürdürüyor. AK Parti Türkiye’ye, ilkleri yaşatmıştır. Yedi yılda Türkiye’nin itibarını yükseltmiştir. Türkiye’yi yüceltmeye devam edeceğiz.

İktidarımız döneminde birçok engelle karşılaştık. Geri adım atmayacağız. Türkiye’nin kazanımlarını istikrara kavuşturmalıyız.


Açılım sürecinin içinden geçiyoruz. Bunun bir milli birlik projesi olduğunu söyledim. Bunu farklı yerlere çekme gayreti olanlar var. Başta terör olmak üzere bütün sorun alanları bunun içinde yer alıyor.


Azınlıkların dini grupların sorunları var. İşsizlikle ilgili sorunlar var. İnsanın var olduğu yerde sorunlar olacaktır. Bunları asgariye indirmenin yollarını arayacağız. Bu devletin projesidir, muhatabı da millettir.


Acele etmiyoruz, aslında geç kaldık. Bu sorunlara el atılmadı. Bu sorunlarla beraber mi yaşayacağız? AK Parti olarak yeni sürece hazırız."


Türkiye’de olup, bitenleri yakından ve dikkatli biçimde izleyen bir vatandaş olarak merak ediyorum:


1-Heyecanınızı kaybetmediğinize inanmaktayım. Aksi olsaydı; bu kadar dolaşamaz ve her gün topluma yönelik demeçler veremezdiniz. Ancak; AKP’nin parti içi demokrasiyi en iyi işleten bir parti olduğuna inanmak zordur. Bu, yalnız partinize ait bir husus da değildir. Zîra; Türkiye, yürürlükteki Seçim ve Siyasî Partiler Kanunları sebebiyle, halkı dışlayarak ikinci seçmen konumuna düşüren ve siyasî parti liderlerini ilk ve son söz sahibi yapan ÇARPIK ve AZICIK bir DEMOKRASİ ile idare edilmektedir.
Gerçek olan bu fiilî durum sebebiyle; Siyasî Partiler ve Seçim Kanunlarını değiştirerek Türkiye’yi, tam anlamı ile HÜR VE DEMOKRAT bir ülke yapmayı düşünüyor musunuz?


2-Partiniz, hangi ezberleri bozmuştur ve öncü rolünü sürdürerek, Türkiye’ye hangi ilkleri yaşatmıştır? 7 yıl önce TÜRKİYE’NİN İTİBARI yok muydu? Sizden evvelki iktidarlar, Türkiye’yi yüceltmek için çalışmamışlar ve zillete mi mahkûm etmişlerdir?


3-İktidarınız döneminde hangi engellerle karşılaştınız ve “geri adım atmayacağız” dediğiniz adım nedir? “İstikrara kavuşturmalıyız” dediğiniz kazanımlar nelerdir?


4-İçinden geçtiğinizi ifade ettiğiniz açılımlar nelerdir? Önceleri, “Kürt açılımı”, sonraları “Demokratik açılım”, şimdi de, “Millî Birlik Projesi” olarak belirttiğiniz açılımların içeriği nedir? Açılımları, farklı yerlere çekme gayretinde olanlar kimlerdir? Terör sorunu, Türkiye’nin yarattığı bir sorun mudur?
5-Azınlıkların, dinî grupların hangi sorunları vardır? Bunların istekleri nelerdir ve nasıl çözmeyi düşünüyorsunuz? Dikkatinizi çekmiş olmalıdır: Fener Rum Patrikhanesini ziyaret eden Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreo’ya; 1820’li yılların Patriği Grigoryos’un iz takipçisi günün Patriği Bartalemeo, “Başbakanımız.” diye hitap etmiştir. Patrikhanenin istekleri bellidir ve bilinmektedir. Bu istekler, devletimizin ve milletimizin projeleri olabilir mi?


Münasebet aldığı için kimsenin bilmediği ve bilenlerin az olduğu veya unuttuğu önemli bir hususu bilgilerinize ve takdirlerinize arz etmek istiyorum:

1950’li yılların başlarında günün Tarabya Metropoliti YAKOVOS, Türklüğe, İslâmiyet’e ağır hakaret içeren ve Hz. Peygamberimize “ZORBA”, Kur’an-ı Kerim’e de “ÇÖL KANUNU” diyen “NURLU UFUKLARA” adlı bir risale (kitapçık) yayınlayarak, İstanbul’da dağıttı. Yakovos, bu risalesinin bir bölümünde şu ifadeleri kullanmıştır:

“Türkler, Hristiyanlığı kabul etmedikleri sürece rahat yüzü görmeyeceklerdir. Bu gerçeği çok iyi bilen Fatih Sultan Mehmet hristiyanlığa meyilliydi ve hattâ, gizlice hristiyan olmuştu. Etrafından çekindiği, için hristiyan olduğunu açıklayamamıştı.”


Bu risalesi sebebiyle Yakovos, Türk vatandaşlığından çıkarılarak Türkiye’den kovulmuştu ve hiçbir surette Türkiye’ye girişine izin verilmemişti. Amerika’ya yerleşen Yakovos, orada da Türk ve İslâmiyet düşmanlığına devam etti. 1967 yılında patrik Atenagoras ölünce Amerika, Yakovos’ın, Fener Rum Patriği yapılmasını talep etti ve hattâ, Türkiye’ye dayattı. Demirel Hükümeti, direnerek, Amerika’nın bu isteğini reddetti.

Yakovos’ın Türkiye’ye giriş yasağı, 1989 yılında Turgut Özal tarafından kaldırıldı ve Türkiye’ye gelen YAKOVOS, devlet konuğu muamelesi gördü.


6-“Acele etmiyoruz, aslında geç kaldık. Bu sorunlara el atılmadı. Bu sorunlarla beraber mi yaşayacağız.” dediğiniz sorunlar nelerdir ve AKP olarak hangi yeni sürece hazırlanmaktasınız?

Bu soruları, kamuoyunun zihni karıştığı ve merak ettiği için sordum. Zihin karışıklığında ve merakında, kamuoyu haklıdır. Zîra; geçmişteki bazı olaylar, bu meraka ve zihin karışıklığına sebep olmaktadır. İşte bir örnek:
“ 16 yıl önce, yani 1993 yılında, Ermenistan Cumhurbaşkanı’nın Turgut Özal’ın cenazesine katılması sebebiyle, DEMİREL HÜKÜMETİ’nin Ermenistan politikası konusunda verilen GENSORU ÖNERGESİ sırasında, Refah Partisi adına söz alan Kayseri Milletvekili ve bugünün Cumhurbaşkanı Abdullah GÜL, şu sözleri söylemişti:

“Hükümet, bu politikasıyla geleceğimizi, gerçekten ipotek altına almıştır. Ki; Ermenistan Cumhurbaşkanı cenaze merasimine katılma cesaretini göstermiştir.


Sizin nasıl bir uzlaşmacı olduğunuzu, Türkiye’nin menfaatlerinin sözkonusu olduğunda; sizin, şahin gibi davranamayacağınızı bildiği için, yüzünüzün ne kadar yumuşak olduğunu bildiği için cesaret bulmuş ve Türkiye’ye gelmiştir.


Siz Bana; bir ülke gösterin ki; kardeşlerimiz savaş halinde olacak, kardeşlerimiz katledilecek ve onlar katledilirken, “BUNUN MÜSEBBİBİ TÜRKİYE’DİR” diye demeçler verecek; o kardeşlerimiz katledilirken “AVRUPA’NIN HARİTALARI BELLİDİR, YERİNE OTURMUŞTUR. FAKAT, ORTADOĞU’NUN, ASYA’NIN HARİTALARI, NİHAÎ ŞEKLİNİ ALMAMIŞTIR.” diye açıklama yapacak. KARS’IN Ermenistan toprağı olduğunu iddia edecek. Bütün bunlardan sonra O ADAM, Türkiye’ye gelecek ve siz de, elini sıkacaksınız.”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bu konuşmayı yaptığı zaman, şu anda “tabanımız” olarak vasıflandırdığınız vatandaşlarımız, bu konuşmayı onaylamışlar ve takdir etmişlerdir. Bugün aynı insanların, farklı bir uygulama ve niyet gördükleri için zihinleri karışmış ve merakları artmıştır. Bu zihin karışıklığını ve merakı gidermek, hükümetinizin en önemli görevidir.


Sayın BAŞBAKAN;


Maruz kaldığımız İÇ VE DIŞ HUSUMETLER sebebiyle TÜRKİYE, sıkıntıda ve zordadır. Bu sıkıntı ve zorluklar, başkalarının hatırı ve dayatmalarına güvenerek çözülemez. Batı ülkeleri, Türkiye’nin üniter yapısına, birlik ve beraberliğine göz dikmişlerdir. Her istedikleri yerine getirildiği takdirde dahî, yeni isteklerle karşımıza çıkacaklardır. Kıbrıs, AB Avrupa Birliği ve Irak meselelerinde olduğu gibi, yeni istek ve dayatmalarla karşımıza çıkacaklardır. En sonunda da; Güneydoğu’da bir Kürt devletinin kurulmasına ve İstanbul’un uluslar arası bir yönetime bırakılmasına razı olun!” diyeceklerdir.

Bu sebeple; sorunların, iç siyaset malzemesi yapılmadan, hislere hitap edilmeden aklın, mantığın ve ilmin tahtında gündeme getirilmesinde zaruret vardır. Gerçek anlamdaki “Millî Birlik Projesi” de bu istikamette gerçekleştirilmelidir.
Demokratik haklarımı kullanarak duygu, düşünce ve görüşlerimi arz ettim.


Saygılarımla.


Ecz. Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: