22 Ekim 2009 Perşembe

Kimin ne yaptığı bilinmezse, işimiz zordur.

Sayın Fatih ALTAYLI


Habertürk Genel Yayın Yönetmeni


İstanbul 22 Ekim 2009


Sayın ALTAYLI;


Mektubumu okuyup, okumayacağınızı bilmemekle beraber yazmaya karar verdim.

Yazılı ve görsel medya, gerçek bir demokrasinin hem varoluş sebebidir ve hem de teminatıdır.


Bu gerçeğe göre değerlendirme yapılırsa; ülkemizdeki medya, gerçek görevini unutmuştur ve kerametleri kendilerinden menkul kişileri şişirmekle meşguldür. Hattâ, kendi arasında bölünerek, paranın üstündeki yazıdan başka bir hedef ve değer tanımayanlarla, siyasî ihtiraslarını tatmine çalışanların hizmetkârlığını yapmaktadır. Bu sebeple de; YANDAŞ ve MUHALİF medya sınıflandırması, insanların zihinlerini karıştırmış; Türkiye’yi ve Türk milletini, gerçek hedeflerinden uzaklaştırmıştır.


Bugün Türkiye’de, çok önemli ve şaşırtıcı, bir o kadar da üzücü olaylar yaşanmaktadır. Ki; bu olaylar, bir müddet evvel yazdığınız “Burası Kandil değil, Ankara’nın göbeğidir.” başlığını taşıyan yazınızda belirttiğiniz olayı, gölgede bırakmıştır.


Mektubumu yazış sebebim şudur:


Bugün, Deniz Baykal bir basın toplantısı yapmıştır. Başbakan Erdoğan’ın yaptığı her konuşmayı canlı olarak yayınlayan televizyonlar, maalesef, -Başkent Televizyonu hariç- Deniz Baykal’ın bu basın toplantısının tamamını yayınlamamışlardır.


Bu bakımdan; ülke sorunlarını, halkı bilgilendirecek şekilde sunmayan Habertürk’ü kınamayı, bir vatandaşlık görevi addettim. Bu görevimi yerine getirirken de; Türkiye’nin, karşı karşıya kalabileceği tehlikeleri ve zorlukları da hatırlatmak istiyorum. Şöyle ki:


1-ABD Millî Savunma Akademisi Öğretim Üyesi JUDİTH YAPHE 2004 yılında şu açıklamayı yapmıştır:


“Türkiye, tehlike algılaması konusunda artık homojen değil; dahası, sistemin stratejik düşünme mekanizması zayıf ve gittikçe parçalanıyor. Hem Başbakan, hem Dışişleri Bakanı, geleneksel bürokrasi yerine işi, danışmanlarıyla götürmeye çalışıyor. Bence CÜNEYT ZAPSU bugün, KÜRT KONUSUNDA en güçlü kişi. Açıkça Kürt kimliğine ve Kürt milliyetçiliğine SEMPATİSİNİ ortaya koyuyor. Yani; Kürt meselesine bakışta, STRATEJİK BİR BİRLİK, artık yok. Biz; ‘TÜRKİYE’ dediğimizde; ‘bu konuda ne düşünüyor?’ konusuna, açık ve net cevap alamıyoruz. Artık, TEK TÜRKİYE yok.” (Gözcü Gazetesi. 24 Haziran 2004 Mehmet Türker.)


2-Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirisinden tek bir madde; okuduğunu anlayabilenlere çok şey ifade eder ve olayları iyi izleyenleri üzer. Şuursuzca AB hayranlığı gösterenlere ise, bir şey anlatmaz. Dikkatlerinize sunuyorum:


Brüksel Zirvesi Sonuç Bildirisi' nin “Türkiye” başlıklı bölümünden; “Presidency Conclusions”:

“Madde: 23.."..müzakerelerin yalnız Türkiye'yle değil, diğer devletlerle de yapılabileceğini; müzakereler sırasında Türkiye, birkaç devlete bölünürse veya Güneydoğu Bölgesinde bir Kürt devleti kurulursa, yeni bir karara gerek olmaksızın, onlarla da müzakere yapılacağına…” denilmektedir.


3-Dün meclis’te DTP sözcüsü Demirtaş, Ermenistan’la ilgili görüşlerini belirtirken; “Türkler, Anadolu’yu İslâmlaştırmak için Ermenileri, Türkleştirmek için Kürtleri katletmişlerdir.” ifadesini kullanmıştır.


Sayın ALTAYLI;


Yorum, serbesttir ve herkesin yorum hakkı vardır. Ama hiç kimse; Türkiye’nin, hızla mukadder bir bölünmeye doğru götürüldüğü gerçeğini görmezden gelemez. Tarihin, hiçbir döneminde tekzip edilemeyen gerçeği bellidir ve bilinmektedir:

Gaflet, dalâlet ve Hıyanet; netice itibariyle, birbirlerinden farklı değildir; aynı neticeyi doğurur. Tek farkı şudur:

Hainler, asla ve asla nadim olmazlar ve misyonlarına hizmet ettiklerine inanırlar. Gaflette ve dalâlette olanlar, elîm neticeye ulaşıldığında nadim olurlar. Amma; nedametleri, bir işe yaramaz ve neticeyi değiştirmez. Aynen Harzemşah, Anadolu Şelçuklu ve Osmanlı devletlerinin yıkılışlarında olduğu gibi.

Bu durum karşısında; bilenlerin ve düşünmesini bilenlerin yapacakları bir şey yok mudur?

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: