1 Ekim 2009 Perşembe

Teşhis yanlıştır ve doğrular bulunmaz.

Sayın Abdullah GÜL


Cumhurbaşkanı


Ankara 1 Ekim 2009



Sayın CUMHURBAŞKANI;



Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin yeni yasama yılı çalışmalarına başlaması sebebiyle Meclis’te yaptığınız konuşmanızı, dikkatle dinledim. Konuşmanızın bir bölümünde;



Bir ülkenin içini kemiren sorunlar varsa, bunlar kaçınılmaz olarak başka devletlerin müdahalesine açık alanların ortaya çıkmasına yol açar. Kendi sorunlarını, kendi iradeleriyle çözemeyen devletler başkalarının istismarına açıktır. Siyasi aklı güçlü bir devlet buna izin vermez; sorunlarını, başkalarına fırsat vermeden kendi iradesiyle çözer. O nedenle iç sorunlarımızın demokratik usullerle çözülmesi, demokrasi yoluyla vatandaşlık mensubiyetinin güçlendirilmesi; toplumsal mutabakatımızın ve demokrasimizin sağlığı açısından olduğu kadar, milli güvenliğimizin ve milli menfaatlerimizin teminat altına alınması bakımından da zorunludur.” ifadelerini kullandınız.



Şu husus bir gerçektir:



Ülkemizde, halkın arasında bir sorun yoktur. Hangi kökene mensup olurlarsa olsunlar, bütün vatandaşlarımız; sulh, sükûn, huzur ve güven içersinde, bir birlerine husumet beslemeden, günlük hayatlarına devam etmektedirler. Sıkıntı, ekonomidedir. Zaten aksi olsaydı; zıtlaşmalar, kavgalar ve husumetler; ülkemizi, huzursuz bir ortama sürüklerdi.



Ne var ki; bilinen bu gerçeğe rağmen, bölgemizde hedef ve projeleri olan bazı dış ülkeler, halkı bir birine düşürmek ve iç çatışmalara sürüklemek için alabildiğine sorun yaratmaya çalışmaktadırlar. Dış husumet odakları, bir noktada bunu başarmışlardır. Bölgesel de olsa; içimizi kemirici sorunları körükleyen, iç husumet odaklarını oluşturmuşlardır. Bu iç husumet odaklarının siyasî ayağı, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde ettikleri yeminlerine sadık kalmayarak, alabildiğine, resmen ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne açık bir şekilde meydan okuyarak, ayrılıkçı Kürt hareketini desteklemektedirler.



Aslında bu; büyük bir bunalımdır ve siyasî iktidar, bu bunalımı iyi idare edememiştir. Hiç gereği yokken; sanki, halk arasında bir zıtlaşma varmış gibi; bir “KARDEŞLİK PROJESİ” ortaya atmıştır ve halkın efkârını karıştırmıştır. Önceleri “Kürt Açılımı”, sonraları “Demokratik Açılım” adı verilen söylemlerle, açılımın ne olduğu ve ne olacağı, açıklığa kavuşturulmamıştır. Bunu fırsat bilen DTP, yerel seçimlerden sonra “Kürt sınırlarının” çizildiğini ilân etmiştir ve halen de, ayrılıkçı söylemlerine devam etmektedir. Açık bir şekilde de, hem Anayasa’yı ve hem de, yürürlükteki kanunları ihlâl etmektedir.



Halbûki, maruz kaldığımız büyük belânın veya sorunun kaynağı bellidir ve herkes tarafından bilinmektedir:


Sudan bir bahane ile Irak’ı İşgal ederek, üç parçaya bölen; Irak Cumhurbaşkanlığı makamına Celâl Talabanî’yi oturtan; Irak’ın Kuzeyi’nde oluşturulan BÖLGESEK KÜRT YÖNETİMİNİN başına Barzanî’yi getiren ABD, İNGİLTERE ve İSRAİL, PKK TERÖR ÖRGÜTÜNÜ oluşturarak, donatarak ve destekleyerek, başımıza belâ etmişlerdir. Yani; sizin ifadenizle, İÇİMİZİ KEMİREN BİR SORUN yaratmışlardır. Asıl hedefleri de; Türkiye’de bir iç çatışma çıkartarak, Türkiye’yi zora sokmak ve kendilerine tabî kılarak, bu coğrafyadaki PROJELERİNİ gerçekleştirmektir





Sayın CUMHURBAŞKANI;



Kim, ne yaparsa yapsın, ne söylerse söylesin; bu gerçekler, halka iyi anlatılmadığı ve bu çerçevede kamuoyu oluşturulmadığı takdirde; aslında var olmayan ayrılıkçı zıtlaşmalar yaygınlaşacak ve etnik kökene dayalı ayrılıkçı hareketler körüklenecektir. Bunun; Türkiye’ye faydası olmayacaktır ve hattâ, zararı olacaktır. Yani, MÜSTEVLİLER, galip geleceklerdir.



Evet; halk, bir AÇILIM beklemektedir. Ama bu açılım beklentisi; demokrasimizdeki çarpıklığın giderilmesi ve GERÇEK BİR DEMOKRASİNİN kurulmasıdır. Muhalefetteyken eleştirdiğiniz gibi Türkiye’de; halkı dışlayan ve ikinci seçmen konumuna düşüren; siyasî parti liderlerini seçilmiş diktatör konumuna getiren GÖSTERMELİK BİR DEMOKRASİ hüküm sürmektedir. Bu sebeple, en büyük açılım da; Siyasî Parti ve Seçim Kanunlarını değiştirerek, halkı, tekrar sistemin içine çekmek olacaktır. Bu yapıldığı takdirde Türkiye, tahmin edilemeyecek derecede rahatlayacaktır. Zîra; bu yapıldığı takdirde KUVVETLER AYRILIĞI İLKESİ işlerlik kazanacağı için MECLİSİMİZ, YASAMA ve DENETLEME görevini, kimseye bağımlı olmadan, kendi HÜR İRADESİYLE yapacaktır.



Gelişen olaylardan büyük üzüntü duyduğum için, demokratik haklarımı kullanarak duygu, düşünce ve görüşlerimi arz ettim. Dikkate alacağınıza inanmaktayım.



Saygılarımla.



Ecz. Hüsnü Akıncı.

Hiç yorum yok: