19 Mart 2009 Perşembe

Akıl, His ve Cehalet

Sayın Akif Beki
Radikal Gazetesi Yazarı 19 Mart 2009


Sayın Beki;

19 Mart 2009 tarihli yazınızın “Soğuk savaşın unutulmaz yüzleri” başlığını taşıyan bölümünü okudum.

“Demirel’den ne istedin?” diye soranlar haklıdır. Zira; bu soruyu soranlar, RADİKAL GAZETESİ gibi büyük bir gazetenin köşesinde olayları, hislerden azâde; aklın, mantığın ve ilmin tahtında irdelemesini başaran ve kamuoyunu doğru bilgilendiren yazarlar görmek isterler.
Dikkatli ve ülke sorunlarını yakından takip etmesini başaran okuyucular, sorunların ve olayların hisler tahtında değerlendirildiği takdirde AKLIN, MANTIĞIN ve İLMİN, mutlak surette yenik düşeceğini iyi bilirler.

Şayet Demirel’le helâlleşmek istiyorsanız; her şeyden önce Türkiye’yi ve Türk milletini iyi tanımanız, tarih ve coğrafya bilmeniz, dünya siyasi tarihini irdelemesini başarmanız ve dünya coğrafyasında Türkiye’nin konumunun önemini anlamanız şarttır.

Önemli olayları ve Türk siyasetine damgasını vurmuş şahsiyetleri kulaktan dolma telkinlere göre ve sempati veya antipati ölçülerine göre değerlendirmek; insanları aldatmak, yanlış yönlendirmek ve bilgisiz bırakmak anlamına gelir.

Tarihen sabittir ki; övülmesi gerekenlerin kötülenmesi ve kötülenmesi gerekenlerin övülmesi, bir milletin yıkım sebebidir. Zira; bu durumda, anlamadığına tapan veya kin besleyen bir toplum yapısı oluşur. Böyle bir oluşum; diktatörlerin, zalim istidatların ve câh hırsına yenik düşmüş adâletsizlerin çok sevdiği bir oluşumdur.

Yine, Tarihen sabittir ki:

İlim adamları, idare adamlarına uşaklık etmeye başlarsa; toplumun edepsizleri, hayırlılarına galip gelirse; toplumun fertleri de nerede “EVET!” ve nerede “HAYIR!” denileceğini bilemez duruma düşerse; milletlerin çöküşü ve zillete mahkûm oluşu kaçınılmazdır. Zira; bu hale düşmüş milletlerin, adâleti gözetmedikleri için, zulme maruz kalacakları kesindir. Bu gerçeği de gayet açık ve yorum gerektirmeyecek şekilde Hz. Peygamberimiz, “BİR MİLLET İCANINDA KÜFÜRLE DEVAM EDEBİLİR. FAKAT, ZULÜMLE ASLA DEVAM EDEMEZ!” sözleriyle belirtmiştir.

Sayın Beki;

Bu mektubumu, köşe yazarlığı yapmanız sebebiyle sorumluluğunuzu hatırlatmak için yazdım. Bir uyarı da yapmak istiyorum. O da şudur:

Demirel veya bir başkasını anlatmak, değerlendirmek ve yargılamak istiyorsanız; önce, Türkiye’nin siyasî ve iktisadî tarihini iyi öğrenmeniz ve öğreneceğiniz bilgiler tahtında düşünmesini bilmeniz şarttır. Bunu başarmak da, zor değildir. Zira; Türkiye, kapalı rejimlerle idare edilmemiştir. Her dönemin provokatör olmayan gerçek tanıkları vardır ve olayları, kişileri, hisleri dışlayarak akılcı bir şekilde kamuoyuna sunmuşlardır.

12 Mart 1971 olayının üzerinden 38 yıl geçmiştir. Öğrenmeden, araştırmadan, irdelemeden bugün, 50- 60 yaşında olanlar dahi doğru bir fikrin sahibi olamazlar. Sizden örnek vereyim:

Şayet siz;

Orhan Erkanlı’nın “Anılar, Sorunlar ve Sorumlular” adlı kitabını,
Hüseyin Demirel’in “12 Mart’ın İçyüzü” kitabını,
Sırrı Yüksel Cebeci’nin “Silahların Gölgesinde Demirel” kitabını,
Mehmet Altan’ın ilk baskı “Darbelerin Ekonomisi” kitabını,
Hasan Cemal’in “Kimse kızmasın, kendimi yazdım” kitabını,
Süleyman Demirel’in “1971 Buhranı ve Adalet Partisi” kitabı ile “DEVRAN” adlı kitabını okumuş olsaydınız; böylesine tutarsız bir yazı yazmaz “Demirel’le helâlleşmek istedim” sözleriyle, zeytinyağı gibi üste çıkabilme gayretine girmezdiniz. Hele;

DEMİREL’i, Giulio Andreotti ile ayni kefeye koyarak, kendi cahilliğinizi sergilemezdiniz.

Bu mektubuma, hislerinize yenik düşerek tepki göstereceğinizi tahmin ediyorum. Zira; bulunduğunuz köşenin kendinize ait olmadığını ve okuyucularınıza ait bir köşe olduğunu kavrayamayacak derecede SİYASİ BİR FANATİK görüntüsü sergilemektesiniz. Aksi bir iddianız varsa; geliniz, istediğiniz yerde ve seçeceğiniz vasıtalarla konuları, kamuoyu huzurunda tartışalım.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: