5 Mart 2009 Perşembe

Millİ Eğitim ve gerçekler.

Sayın Abbas Güçlü
Milliyet Gazetesi Yazarı 2 Temmuz 2008


Sayın Güçlü;


11 Temmuz 2008 tarihli ve "Kutsal Mesleği ne hale getirdiler" başlığını taşıyan yazınızı okudum.

Bir zamanlar okullarda, öğretmenliğin kutsallığını anlatmak için, Maarif Eski Vekili Merhum Şükrü Saraçoğlu'nun, "Öğretmenlik, cansız vücutlara ruh veren bir Tanrı san'atıdır".sözü örnek gösteriliyordu. Bu ifade ve kabulleniş, hem öğretmenlere ve hem de öğrencilere rehber olmuştu.

Çok doğru ve veciz bir sözdür. Zira; tarihen sabittir ki; bir millet, bir toplum ve bir camia, maarifiyle yükselir veya maarifiyle batar.

Türkiye, uzun yıllardan beri bu gerçekten uzaklaştı ve adet halinde bir milli eğitim politikasına yöneldi. Ne altyapıya ve ne de öğretmen yetiştirmeye önem verdi. Adeta ham bir cevher konumunda olan öğrencilerin yetiştirilmesi, işlenmesi için gereken öğretmenlerin yetiştirilmesini ihmal etti.

Ülkenin temel direği konumundaki okullar için gereken alt yapıyı hazırlamadık. Spor salonlarına ve futbol sahalarına harcadığımız parayı, okul yatırımları için esirgedik. Basit bir örnek: Şans oyunları gelirlerinden çeşitli kurumlara paralar aktarılmaktadır. Bunlardan en dikkat çekici olanlar, "Türkiye'nin Tanıtımı Fonu" ile "İstanbul Olimpiyatları"na ayrılan önemli miktardaki paylardır. Milli Eğitim için ayrılan bir pay yoktur. Öyle zannediyorum ki; sadece bu gelirlerden Milli Eğitim'e bir pay ayrılsaydı; bugün, okulsuz mahalle, okulsuz belde kalmazdı. Taşımalı ve ikili eğitim ortadan kalkardı.

Belediyeler, gırtlaklarına kadar borca batmışlardır ve bu borçla, Hazine kaynaklarını yağmalamışlardır. Bu kaynakları, da yerinde kullanmamışlar ve har vurup, harman savurmuşlardır. Basit bir örnek: İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin lale ve reklam için harcadığı paralarla bugüne kadar, İstanbul'un okul sorunları çözülürdü. Siyasi amaca yönelik erzak ve kömür dağıtımı için harcanan paralarla, öğretmen açıkları giderilir ve öğretmen yetiştiren Eğitim Fakülteleri, dört dörtlük hale getirilirdi.

Sayın Güçlü;

Ahlaki kalkınma yapılmadan sağlanan iktisadi kalkınma, ülkelere felaket getirir. Ahlaken iyi yetişmiş ve fazilet duygularıyla teçhiz edilmiş insanlar; bir ülkenin, bir milletin en önemli ve vazgeçilmez insan kaynağıdır. Bu kaynak sağlanmazsa; perişanlık ve yıkım muhakkaktır.

Meşhur Çin atasözüdür.

"Bir yıllık gelir hedefliyorsan, pirinç ek; on yıllık gelir hedefliyorsan, ağaç dik; yüz yıllık gelir hedefliyorsan, insana yatırım yap!"

Bu ölçüleri dikkate alırsak, perişanlığımız, normal değil midir?

Dikkat ediniz:

Futbolcu transfer sezonundayız. Yabancı veya yerli şöhretli futbolculara ödenen paralar, dudak uçuklatacak kadar yüksektir. Bir araştırma yapılsa; birçok üniversitenin bütçesinin, futbolcu transfer ücretlerinin gerisinde olduğu görülecektir. Üstelik; spor kulüplerine vergi affı da getirilmiş ve vergi oranları düşürülmüştür.

Olumsuzlukları ortaya koymadan, olumlu bir hedefe yönelemeyeceğimiz gerçeğine istinaden bu mektubumu yazdım. Milli Eğitim sorunlarımızı ülkenin gündemine taşıyarak, milleti bilgilendirdiğiniz için şükran ve teşekkürlerimi sunarım. Gönül isterdi ki; bu önemli konu, her alanda har vurup, harman savuran medyamızın bir numaralı gündemi olmalıydı.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: