Sayın Güngör URAS
Milliyet Gazetesi Yazarı 23 Mart 3009
Sayın URAS;
Yazınızda bugünkü kredi kartı faiz oranlarını konu etmişsiniz. Konuyu, 2001 krizinden itibaren ele alırsanız, çok daha aydınlatıcı bir tablo ortaya koymuş olursunuz. Zira; enflasyon 30'lara, faiz oranları yüzde 60'lara düştüğü zamanlarda dahi kredi kartı faizleri yüzde 120-180 arasında dolaşmıştır.
2001 krizinden sonra kasıtlı olarak tasfiye edilen bankalardan sonra ayakta kalan bankalar için kredi kartı faizleri kurtarıcı olmuştur. Aslında "Krizden sonra bankacılık sistemimiz sağlamlaştı" şeklindeki görüşlerin temelinde, kredi kartı faizleri ile bankacılık hizmetlerinden alınan yüksek ücretler vardır. Şayet bu yüksek faiz ve yüksek ücret politikası izlenmeseydi, banka bilânçoları zarar yazardı. Zordaki halkı soyan sistem, bankacılık kesimini güçlendirmiştir.
Bugün kredi kartı borç stoku, 40 milyar lira dolayındadır. Bir yıl asgari ödemelerin yapıldığını farz edelim; bu durumda geçerli faiz oranına göre bankacılık sisteminin sağlayacağı faiz, 24 milyar lira olacaktır. Bu kredi kartı faizlerinin yüzde 25'e çekildiğini farz edelim; o zaman bankacılık sisteminin faiz geliri, 14 milyar lira azalacaktır. Böyle bir durumda, "Falan banka, üç aylık dönemde kârını yüzde 60 arttırdı" sloganının veya reklâmının bir kıymeti kalır mı?
Şimdi, kredi kartlarının kaymaklı kadayıf denilecek bölümüne gelelim:
Kredi kartlarında yapılan nakit çekimlerde (Ki; hemen, hemen her kart sahibi ve bilhassa dar gelirli kart sahipleri nakit çekimi yapmaktadır.), "Nakit çekim ücreti" adı altında yüzde 3 oranında ekstra bir faiz uygulanmaktadır.
Ayrıca; kredi kartı ile satış yapan işletmelerin taamına yakını, vade sonunu beklemeden ilgili bankadan hemen ertesi günü, vadeli satışını nakde dönüştürmektedir. Bu işlem için uygulanan aylık faiz oranı yüzde 4-5 oranındadır.
Dolayısı ile bir kredi kartı üzerinden yapılan işlemlerle faiz oranları aylık yüzde 10'u bulmaktadır. Ve maalesef bu gerçek, henüz daha yeteri kadar gündeme getirilmemiştir. Bankacılık kesimi kollanacak diye, halkın soyulmasına göz yumulmuştur. Hükümet kanadı, "Faiz oranlarının belirlenmesi Merkez Bankası'na aittir."gibi geçersiz bir gerekçe ile işin üzerine gitmemiştir. Şayet dikkatli bir inceleme yapılsa; bugün icraya düşen kart borçlularının aslında, bankalardan alacaklı oldukları görülecektir. Çok kısa vadeli bir faiz sistemine uygulanan bu yüksek oranlı faiz, halkı boğduğu gibi, bankacılık sistemini de batıracaktır. Merkez Bankası tarafından yüzde 12-13 oranında bir faiz oranı ile fonlanan bankaların, halkı soyan bu denli vurgununa "DUR!" diyen çıkmayacak mıdır? İktisadın geçerli kuralı bellidir:
"ÜRETMEYEN VEYA YETERLİ SEVİYEDE ÜRETİM YAPAMAYAN EKONOMİLERDE POZİTİF REEL FAİZ UYGULAMASI, EVVELÂ BANKACILIK SİSTEMİNİ BATIRIR VE SONRA DA, EKONOMİNİN BÜTÜN DENGELERİNİ BOZAR."
Ne yazık ki ülkemizde, 12 Eylül 1980'den sonra bu kurala uyulmamış ve finans kesimi korunarak, ülke ekonomisi perişan edilmiştir. Zaman, zaman meydana gelen veya kasıtlı olarak yaratılan krizlerin altında, bu gerçek vardır.
2002 sonunda vatandaşlarımızın banklara olan 6 milyar liralık borcu, bugün 120 milyar liraya ulaşmıştır. Bu durum, herkesi düşündürmelidir. Şu ibretli tablo aklıselim sahiplerini düşündürmelidir:
Bugün bankalardaki toplam mevduat 475 milyar liradır. Krediler, 375 milyar liradır. Bankaların elindeki Devlet İç borç Senetleri, 200 milyar liradır.
Bunun anlamı araştırılıp sorgulanmayacak mıdır? Veya Türkiye'nin, bu şartlarda nereye gideceğini düşünen çıkmayacak mıdır?
Saygılarımla.
Ecz. Hüsnü Akıncı.
23 Mart 2009 Pazartesi
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder