21 Mart 2009 Cumartesi

Eleştiriye tahammülsüzlük

Sayın Recep Tayyip ERDOĞAN
Başbakan ve AKP Genelbaşkanı
Ankara 21 Mart 2009


Sayın BAŞBAKAN;

Türkiye Cumhuriyeti DEVLETİ kurulduğu günden itibaren saygındır ve her şart altında itibarını korumasını başarmıştır.

Bulunduğumuz coğrafyanın özellikleri sebebiyle maruz kaldığı iç ve dış husumet mihraklarının meydana getirdiği olaylar zaman, zaman DEVLETİMİZİ zora sokmuş olsa da; bu zorluklar, başka ülkelerin başaramayacağı şekilde bertaraf edilmiştir ve hem DEVLETİN ve hem de MİLLETİN itibarı korunmuştur.

Bu sebeple; bugün Partinizin Sincan’da tertiplediği mitingde, iktidarınızı övmek maksadıyla söylediğiniz, “Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bu saygınlığı, bu itibarı bizimle elde etmiştir.” şeklindeki sözleriniz, beni üzmüştür. Hiç şüphesiz, düşünmesini bilen herkesi de üzmüştür. Sebebine gelince:

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 1963 yılında Kıbrıs olayları sebebiyle günün ABD Başkanı Jonhson’un tehdit edici mektubuna boyun eğmemiş ve ABD’ye hak ettiği cevabı vermiştir.

1968 Arap- İsrail Savaşı sırasında ABD ve Birleşmiş Milletlerin bütün baskılarına rağmen Türkiye, Arapların tezi yanında yer almıştır.

1969 yılında günün ABD Başkanı Nixon’un, haşhaş ekiminin yasaklanması için yaptığı ağır baskılara Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kararlı bir şekilde direnmiştir.

1974 yılında gerçekleştirdiğimiz Kıbrıs Barış Harekâtı sebebiyle ABD’nin 3 Mart 1975’ten itibaren yürürlüğe koyduğu ambargoya, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, boyun eğmemiştir.

Soğuk Savaş dönemlerinde dahi Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Başta ABD olmak üzere Batı ülkelerinin baskısına rağmen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, çok yönlü dış politika izleyerek, günün Sovyetler Birliği ile Ekonomik ve Teknik işbirliği anlaşmaları yapmıştır.

Kıbrıs ve Avrupa Birliği konularında, millî çıkarları doğrultusunda Türkiye Cumhuriyeti Devleti, dik durmasını başarmış ve hiçbir tavizi vermemiştir.

Açık ifadeyle Türkiye Cumhuriyeti Devleti, iktidarınızdan evvel, BÜYÜK TÜRKİYE olduğunu herkese kabul ettirmiş ve BÜYÜK DÜŞÜNMESİNİ başarmıştır. Zaten aksi olsaydı; iktidarınıza, BÜYÜK BİR MİRAS devredilmezdi.

Sayın BAŞPBAKAN;

Bir seçim sath-ı mailindeyiz. Meydanlarda, belirli ölçüler içersinde halkın his ve heyecanını canlı tutmak, elbette ki, siyasetin tabiatı icabı canlı tutmak hakkınızdır.

Ancak; bunu yaparken Türkiye’nin geçmişini inkâr etmek, sizden evvelki iktidarları, sanki hiçbir şey yapmamışlar ve hiç hizmet vermemişler gibi kötülemek, hakkınız değildir. Bu gibi tutum ve davranışlar, partinize oy vermeyen vatandaşlarımızın gönüllerini kırara ve hatta rencide eder. Üstelik; vatandaşlarımızın arasında gerginlik yaratır.

İktidar olarak en önemli göreviniz, gönül kırmadan ve hiç kimseyi rencide etmeden ülkeyi yönetmek ve insanlarımızı, büyük bir İDEAL etrafında birleştirmek ve müşterek bir hedefe yöneltmektir.

Bir iktidarın, bütün insanları memnun etmesi, elbette ki düşünülemez. Memnun olanların bulunması kadar, memnun olmayanların da bulunması, gayet normaldir. Örnek: Gelir dağılımının bozuk olduğu bir ortamda kuyumcu ile sokaktaki işsiz vatandaşın değerlendirmeleri, elbette ki farklı olacaktır.

Ülkemiz, demokrasi ile idare edildiğine göre; farklı seslerin çıkması ve farklı değerlendirmelerin yapılması, gayet normaldir. Zaten demokrasiyi, güzel yapan husus da budur. Demokrasilerde muhalefet, iktidardan da önemlidir ve muhalefet, rejimin teminatıdır. Zira; bir partinin ebedi olarak iktidarda kalması düşünülemez. İktidarların geçici ve DEVLETİN devamlı olduğu düşünülürse; demokratik yarışın, bir fazilet mücadelesi içinde yapılması, ülkenin ve milletin yararınadır.

Demokratik haklarımı kullanarak duygu, düşünce ve görüşlerimi arz ettim.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı.

Hiç yorum yok: