Sayın İsmet BERKAN
Radikal Gazetesi Yazarı 4 Mart 2009
Sayın BERKAN;
4 Mart 2009 tarihli ve “Kriz, dünyayı değiştirirken başlığını taşıyan yazınızı okudum.
Bugün tartışmasız dünyanın hâkim SÜPER GÜCÜ olan ABD’nin, Avrupa Birliği Projesine sıcak bakması düşünülemez ve düşünülmemelidir. İngiltere’nin Avrupa Para Birliğine dâhil olmaması, zamanında ve dikkatle irdelenmeliydi. Zira; ABD, kendisine rakip güç yaratmayacak kadar ne yapacağını bilen ve buna göre uzun vadeli politikalar geliştiren bir ülkedir.
Herkesin “GLOBAL KRİZ” olarak nitelendirdiği kriz, aslında ABD’nin bilerek yarattığı bir krizdir ve gerçek hedefi de Avrupa Birliği’dir. Hedefi daha geniş tutmak icap ederse bu; Ortadoğu, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya ile ilgili büyük bir projedir. Yaratılan bu krizden ABD’den ziyade, diğer bütün ülkeler etkilenecektir. ABD’de ise sâdece servetler el değiştirecektir. Türkiye’nin durumuna gelince, şu hususlara dikkat çekmek gerekir:
AB-Türkiye ilişkilerinde 17 Aralık 2004 tarihinde Müzakere tarihinin alınması kararı karşısında Türkiye, şu hususları tartışmaya açmalıydı:
1-Türkiye AB’nin bir parçası olmak istiyor mu, istemiyor mu?
2-Gerçekten istiyorsa; bunu, gerçekleştirebilecek kadar bağımsız davranabilir miydi?
3-Türkiye’nin coğrafyası, Türkiye’nin önüne ne gibi zorluklar koymaktadır.
4-Balkanlar, Kafkaslar ve Ortadoğu gibi, tabir caizse üç volkan arasındaki Türkiye, ABD ile mi, AB ile mi işbirliği yapacaktır?
5-ABD, kendi nüfuz alanında gördüğü Avrupa’nın, farklı ve rakip bir güç olmasını ister mi?
6-Bizdeki ABD yanlıları, bu hususu hiç irdelemişler midir?
7-ABD, Türkiye’nin AB üyeliğine nasıl bakmaktadır?
8-Halk, AB ile ne derece ilgilidir ve gerçekler hakkında ne biliyor ve de AB’dan ne bekliyor? AB’nin; yeni bir dünya gücü oluşturmak ve bu maksatla siyasî, ekonomik ve stratejik bir bütünleşme sağlamak istemesini, acaba halk biliyor mu? Yoksa; AB’yi, sâdece bir ekmek kapısı olarak mı görüyor?
9-Halk, AB’nin yeni bir dünya projesi olduğunun üstünü örtenlerin faaliyetlerinden haberdar mıdır?
10-Medya ve aydınlarımız, AB üyeliğinin dünya çapında güç kaymasına sebep olabileceğini ve bu sebeple; egemen ABD’nin itiraz ve müdahalelerinin olabileceğini anlayıp, halka anlatabilmişler midir?
11-Medyamız ve aydınlarımız; AB’nin, siyasî bir proje olup, olmadığını anlayabildiler mi? Yoksa; AB’yi, sâdece ve sâdece bir medeniyet projesi mi zannetmektedirler?
Bugün gelinen nokta bellidir:
Müzakerelerin başlamış olmasına rağmen Türkiye’nin çıkarlarına uygun adımlar atılamamıştır. Zira; ABD, Türkiye’nin AB üyeliğine kesin karşıdır. Bugün Türkiye, bir tarafı ABD, diğer tarafı AB olan oluşumun tam ortasındadır. Güçlerden hangisi zorlarsa Türkiye, bir tarafın kucağına düşecektir. Bu sebepten dolayı Türkiye, aynen soğuk savaş dönemlerinde olduğu gibi ABD’nin politikalarının dışına çıkamaz. Çıktığı takdirde ABD, Türkiye’yi SİYASÎ ve EKONOMİK yönden karıştıracaktır. Bu gerçeği siyasî iktidarımız gayet iyi biliyor ve kabullenmiştir. Bu hususta ABD de kendinden emindir. Zira; yaptırmak istediklerini (Uyum Yasaları, Özelleştirme, Bağımsız Kurumlar v.s. gibi) , AB kanalıyla yaptırmaktadır. ABD’nin Türkiye üzerindeki kozları kuvvetlidir. Ekonomik yönden, IMF ve Dünya Bankası vasıtasıyla Türkiye’yi kendisine tâbi halde tutmaktadır. Bu bakımdan siyasî iktidar, bu gücü elinde tutan ABD’ye, sonuna kadar taviz vermek ve uyumlu politika yürütmek zorundadır.
İşte; bu gerçekler sebebiyle Türkiye, GLOBAL KRİZDEN en az etkilenen ülkeler arasında yer alacaktır. Bunun, halkı ilgilendiren yönü yoktur. Zira; halk, yıllardan beri zaten krizdedir. Konuşulan kriz, finans ve bankacılık kesimiyle, Türkiye’nin ekonomisine hâkim büyük iç ve dış ticaret şirketlerinin, yani, varlıklı kesimin krizidir. Bu da, ABD’nin işine gelir. Çünkü; bu sayede ABD, Türkiye üzerindeki baskılarını arttıracaktır ve yeniden şekillendirmek istediği bölge siyasetinde Türkiye’ye, yeni roller verecektir.
Asıl düşünülmesi ve irdelenmesi gereken husus şudur:
Türkiye olarak biz hedefimizi, son 29 yıl zarfında uyguladığımız yanlış ekonomi ve para politikaları sebebiyle kaybetmiş durumdayız. Verilen rolü oynadığımız sürece büyük krizlerden fazla etkilenmeyiz.
Saygılarımla.
Ecz. Hüsnü Akıncı.
4 Mart 2009 Çarşamba
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder