11 Mart 2009 Çarşamba

Hislerle oynamak tehlikelidir.

Sayın Bülent ARINÇ
TBMM Başkanı
Ankara 24 Nisan 2006


Sayın BAŞKAN;

23 Nisan nedeniyle TBMM Genel Kurulu’ndaki konuşmanızı dinledim ve gazetelere yansıyan bölümlerini okudum.

ANA KAİDELERE ve ANA BELGELERE göre işleyen bir REJİM ve işleyen bir DEVLET arayan; REJİME ve DEVLETE sahiplilik BİLGİ ve ŞUURU taşıyan bir vatandaş olarak gözlemim şudur:

Ülkemizde RJİM sorunu vardır ve sebebi de bellidir:

KUVVETLER AYRILIĞI prensibi, çalışmamaktadır. YASAMA, YARGI ve YÜRÜTMENİN, birbirlerine karşı bağımsızlığı, göz ardı edilmiştir. İktidar Partisi ve Genel Başkanı ve dolayısıyla BAŞBAKAN, TBMM’ne tam anlamıyla hâkimdir. Bu sebeple de; beraberinde adâleti getirmeyen kanunlar, yürürlüğe konmaktadır.

Sayın BAŞKAN;

DEVLET, bir kavramdır. Devletin ilmî tarifi bellidir:

“BİR HÜKÜMET İDARESİNDEKİ SİYASÎ TOPLULU:” şeklindedir.

Bunun anlamı açıktır:

DEVLETİ İŞLETME görevi, hükümetlerindir. Eğer hükümetler, devleti gerektiği biçimde yönetemiyorsa; ”KURUMLAR SALTANATI” olarak ifade ettiğiniz oluşum, kaçınılmazdır. Hele hükümetler, Meclisin HÜR İRADESİ üzerine hakimiyet kuruyorsa; REJİM, tanınmaz hale gelir ; KURUL, KURAL ve KAVRAM kargaşası, ülkeyi tanınmaz ve devleti, işlevsiz hale getirir.

Açık ifade etmek gerekirse; ülkemizde DEVLET, dinî inançları teminat altına almıştır. Tartışılan, TÜRBAN konusudur. Ki; bu konu istismar edilmeseydi ve bazı siyasî partiler bunu, bir İDEOLOJİ haline getirmeseydi; bugün, gündemde olmayacaktı. Her aksiyonun, bir reaksiyonunun olacağı, tarihi süreçte kesin bir sonuçtur.

Aklıselim sahibi, bilen ve bilgisi tahtında düşünmesini bilen vatandaşları üzen husus, şudur:

Yüce İslâm Dini’nin güzellikleri, sosyal nitelikleri, ideolojik bir türban konusuna hapsedilmemeliydi. Zira; İslâm Dini’ne göre YALAN, İRTİKÂP, HAKSIZ KAZANÇ, GERÇEKLERİ ÖRTME, BAŞKALARININ ZARARINA SERVET EDİNME, israf, makam ve mevki sahiplerinin ADÂLETSİZLİĞİ, türban konusundan daha önemlidir.

Hz. Peygamberimiz, Taât ve ibadetlerin kabulü için, HELÂL KAZANCI şart kılmıştır. “YALAN ve İMAN, bir kalpte barınmaz.” diye, net beyanda bulunmuştur.

Yine Hz. Peygamberimiz, “Herkes yaptıklarının hesabını verecektir.” diye, açık bir şekilde beyanda bulunduğu halde; henüz daha ülkemizde, “Milletvekili Dokunulmazlığı” hakkında bir karara varılamamış ve bir sisteme bağlanamamıştır.

Sayın BAŞKAN;

Konuşmanızda kast ettiğiniz yasak, açık ifade etmeseniz de, kamusal alandaki türban yasağıdır. Çünkü; bunun haricinde dinî bir yasak yoktur. Hattâ; İslâm Dini’ne göre yasak olmasına rağmen, “MEŞRU NİZAM HALİNE GETİRİLMİŞ” yasaklar dahî serbesttir. Bu yasaklar da; adam kayırma, vergi kaçırma, hak etmeyenlere makam ve mevki dağıtma, ihalelerde yandaş kollama, insanları, “Bizden olanlar ve bizden olmayanlar” diye tasnife tâbî tutma, vs. gibi yasaklardır.

Bu bilinenler sebebiyle konuşmalarınızda, İslâm Dini’nin EVRENSEL kurallarına yer verseniz; daha isabetli davranmış olursunuz ve işin özüyle ilgisi olmayan tartışmaları da, kökünden kesersiniz. İşte o zaman bütün millet sizi, gönülden alkışlar.

Demokratik haklarımı kullanarak duygu, düşünce ve görüşlerimi arz ettim.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı.

Hiç yorum yok: