11 Mart 2009 Çarşamba

Övünmenin gizlediği gerçekler.

Sayın Kemal UNAKITAN
Maliye Bakanı 17 Temmuz 2008

Sayın Bakan;

AA muhabirine yaptığınız açıklamada, "Bazı kişiler, kehanette bulunuyorlar. Bakan olduğumdan beri, bunları dinliyorum. Her gün bunlar, kriz çıkartıyorlar; ancak, kriz miriz olduğu yok." demişsiniz.

Bir vatandaş olarak merak ediyorum:

Krizin ölçüsü nedir?

Kriz, kimler için yoktur?

Düzgün gittiğini ifade ettiğiniz ekonomi, hangi kesim içindir?

Ekonomi düzgün gidiyorsa;

a- Bir türlü önlenemeyen Dış ticaret açığı,
b- Ürkütücü boyutlara ulaşan cari açık (Ki; son 6 yılın cari açığı, 165 milyar dolardır),
c- Mart 2008 sonu itibarıyla 262 milyar dolara ulaşan dış borçlar,
d- 220 milyar dolara ulaşan iç borçlar, neyin nesidir?

Üstelik; Başta bankalarımız olmak üzere önemli iktisadi değerlerimiz yabancıların eline geçtiği halde bu olumsuz tablo meydana gelmiştir. Buna rağmen cari açığa, işsizliğe ve ekonomideki kayıt dışılığa çare bulunamamıştır.

Demecinizin bir bölümünde özelleştirme ile ilgili olarak, "Köprü ve otoyolların ihalesine bu yıl çıkmak istiyoruz. Otoyolların özelleştirilmesiyle ilgili TBMM'de bir kanun var. Komisyondan geçti. Şimdi genelkurulda. genelkurulda kabul edilince, önü açılacak. Şeker Fabrikalarının özelleştirilmesi bir ay içinde başlanacak. Bu yıl özelleştirmelerde önemli hamleler yapıyoruz. Bu yıl, biliyorsunuz PETKİM ve TEKEL'i özelleştirdik ve paralarını aldık. Limanlar var, özelleştirildi. Sırada, şeker fabrikaları, otoyollar, Milli Piyango ve Halk Bankası var." demişsiniz.

Yapılan ve yapılacak özelleştirmeler, acaba, tutarlı ve ülke ekonomisine fayda sağlayacak icraatlar mıdır? Bu icraatların halka ne faydası vardır?

Kar transferleri sebebiyle, gelecek nesiller, büyük bir yük altına girecektir. Bunun, ne anlama geldiğini acaba, hiç düşündüğünüz oldu mu? Bu soruyu haklı olarak soruyorum. Zira;

2003'ten Mayıs 2008 sonuna kadar doğrudan yatırım şirketleri, 7.6 milyar dolar kar transferi yapmışlardır. Finansal portfoy yatırımlarından yapılan kar transferi ise, 18 milyar dolardır. Ve bu transferler, bundan sonra artarak devam edecektir. Yani; hiç bitmeyen borç misali, Türk milletinin hakları, yabancıların nimeti olacaktır.

Bu durumun vahametini, bir örnekle açıklamak istiyorum:

Şişe Cam Sanayii’nde 17 bin kişi çalışmaktadır. Şişe Cam Sanayii'nin aylık personel gideri, devletin payı da (SSK primleri ve muhtasar vergiler) dâhil, 40 milyon dolardır. Yıllık, 480 milyon dolar. Şimdi bir hesap yapalım:

Doğrudan yatırım şirketlerinin kar olarak transfer ettikleri 7,6 milyar doların içinde 15 adet 500 milyon dolar vardır. Bunun anlamı, gayet açıktır:

Şişe Cam Sanayii şartlarında çalışan 255 bin kişinin ücretlerine ve devletin alacağı paya denk bir para, dış ülkelere transfer edilmiştir.

Yabancıların portföy yatırımları karşılığı transfer ettikleri 18 milyar doları da dahil edersek; ortaya çok acı bir tablo çıkar. Şöyle ki:

25,6 milyar doların içinde 51 adet 500 milyon dolar vardır. Bu da, devletin kaybettiği pay dahil, Şişe Cam Sanayii şartlarında çalışan 900 bin personelin ücretine denktir.

Gelecekteki rakamlar da, çok daha feci olacaktır. Yani; asıl riskimiz, önümüzdeki yıllarda anlaşılacaktır.

Acaba, bu fiili durumun hesabını yapabildiniz mi?

Bu modelle mi işsizliğe çare bulunacaktır?

Sayın Bakan;

Milletin büyük bir kesimi, ağır bir borç yükü altındadır. Ayrıca, ekonomik bağımsızlığımızı da kaybetmiş durumdayız. Her türlü olumsuzluklara rağmen rahat olan kitle, RANTİYE sınıfı ve KAYIT DIŞI faaliyet gösterenlerdir. Ki; bunların genel nüfus içindeki oranı, yüzde 10'u geçmez. Bu kesim için, krizden etkilenme de söz konusu olamaz. Bu kesim, "Kriz miriz yok" sözlerinizi alkışlayan kesimdir. Siz; geriye kalan yüzde 90'lık kesime, ne verdiğinizin hesabını yapmak zorundasınız. Ülkeyi, topyekün bir kalkınmaya götüremediğinizi, kabul etmek zorundasınız.

Mirasyedi fütursuzluğu ile size devredilen varlığı (Ki; bu varlığı, Türkiye'yi 2002 yılından başlatarak hep inkar ettiniz.) satmak suretiyle Türkiye'yi huzur ve refaha ulaştıramazsınz. En nihayet, bu varlıklar tükenecektir ve geriye, "Acaba, bana bir parça ekmek verirler mi?" diye yabancılara el açan geniş halk kitleleri kalacaktır.

Demokratik haklarımı kullanan bir vatandaş olarak görüşüm ve kabullenişim şudur:

Tek başına iktidar olmanıza rağmen, Türkiye'yi iyi idare edemediniz; bundan sonra da idare edemeyeceksiniz ve edemezsiniz.

Bu gerçeği lütfen kabulleniniz ve vicdani bir muhasebesini yapınız. Zira; Türkiye demek, belirli bir kesimin Türkiye'si demek değildir.

Saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı


Not: Halkı asıl soyan husus, çok yüksek oranlı
dolaylı vergilerdir. Mutlaka, buna bir çare bulunmalıdır.

Hiç yorum yok: