20 Mart 2009 Cuma

Hislerle gerçeklere ulaşılamaz.

Sayın Ahmet Altan
Taraf Gazetesi Yazarı 20 Temmuz 2008


Sayın Altan;

20 Temmuz 2008 tarihli ve "Susurluk- Ergenekon- Baykal" başlığını taşıyan yazınızı okudum.
Varsayımlara dayalı ve henüz daha içyüzü açığa çıkmamış konularda beyin yıkama maksadını taşıyan yazılar yazmanızın iki sebebi olabilir:

1- Ya, tatmin edilmemiş arzularınız sebebiyle, daima kendinizle dahi kavgalı bir ruh halinin sahibisiniz.

2- Ya da, bizlerin bilmediği bir misyonun misyonerisiniz.

Devamlı surette Devletin önemli kurumlarına ve bilhassa Türk Silahlı Kuvvetleri'ne saldırmanız ve tahrik etmeniz, başka türlü izah edilemez.

Evet; bulunduğumuz coğrafyanın özellikleri sebebiyle Türkiye, daima iç ve dış odakların husumetlerine maruz kalmıştır, kalmaktadır ve bundan sonra da kalacaktır.

Nedeni de, bellidir:

Başkaları, bu netameli coğrafyada, kendi kendine yetersiz ve daima başkalarına muhtaç; kendilerine tabi "Otur!" denilen yerde oturan ve "Kalk!" denilen yerde kalkan; iç ve dış gailelerle boğuşan ve gerçek hedeflerinden uzaklaşan; huzursuz, mutsuz zayıf bir Türkiye isterler.

Bunun için de, her çareye başvururlar. Türkiye'yi karıştırmak, huzursuz etmek ve milletin fertlerini birbirlerine düşürmek için; kendi misyonerleriyle birlikte, neyin karşılığı olursa olsun kandırdıkları yerli misyonerler vasıtasıyla hedeflerine ulaşmaya çalışırlar. Bugün görünüşte şiddetle karşı çıktığınız darbelerin ortamını da, gayet ustalıkla yaratmışlardır. Bugün de yapmak istedikleri budur. İhtimal dahilinde olmayan bir darbenin gerçekleştirilmesi için, darbeye zemin hazırlayacak bir ortam yaratmak istemektedirler. Çünkü; ABD, İNGİLTERE ve İsrail, muhtemel bir darbe sonrası iç çatışmaların çıkacağını ve Türkiye'nin bölüneceğini hesap etmektedirler.

Geçmişten basit bir örnek vereyim:

Demirel'in 30 Kasım 1975'te Bulgaristan'a yaptığı ziyarete, babanız Çetin Altan akıl erdirememişti ve şöyle diyordu:

"İÇERDE SAĞCILIK ŞAMPİYONLUĞU YAPAN DEMİREL'in DIŞ POLİTİKASI, 40 MİLYONUN TÜMÜ İÇİN, KAPALI KUTUDUR. İSMET PAŞA'nın DIŞ POLİTİKASI KAMUOYUNA SIMSIKI KAPALIYDI. AMA, DEMİREL'inki DAHA DA ESRARLIDIR ve GİZLİ RENKLER TAŞIMAKTADIR.
"POLİTİKA GAZETESİ'nin 26 KASIM TARİHLİ SAYISINDA BİR YAZI VARDI ve O YAZIDA BAŞLIK, ŞÖYLEYDİ:
SOVYET NOVASTASİ AJANSI'na GÖRE ADALET PARTİSİ İKTİDARINDA, TÜRK-SOVYET İLİŞKİLERİ GELİŞTİ..."
İÇERDE KOROLAR BAŞKA ŞARKI SÖYLEMEKTE, TEPEDEKİ ÜST KADEME ORKESTRASI, BAŞKA HAVALAR ÇALMAKTADIR. BÜTÜN BUNLARIN CEVABINI VEREBİLMEK İÇİN, DEMİREL'in BEYİN KIVRIMLARINDA DOLAŞMAK GEREKİR..."

Babanız bu yazıyı, Bulgaristan'la başta elektrik olmak üzere yapılan iktisadi anlaşmalar üzerine yazmıştı. Sosyalist olan babanız, Bulgaristan'la yapılan bu anlaşmayı kabullenemiyordu ve karşı çıkıyordu. Neden? Çünkü ABD, Türkiye'nin Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği ile işbirliği yapmasına şiddetle karşı çıkıyordu. Ayrıca babanız, Komünist Blokla işbirliği yaptığı için sağ seçmen nezdinde Demirel'i yıpratmak istiyordu. Bundan çıkan mana da açıktır: Babanız, görünüşte sosyalist; özünde, ABD'nin çıkarlarını koruyan bir kişiydi ve halk kitlelerini, tahrik ediyordu.

Bu örneği, bugüne uyarlarsak, verilecek hüküm netleşir:

Başta siz olmak üzere Taraf Gazetesi mensupları, devamlı surette Silahlı Kuvvetlerini hedef alarak, bir tahrik kampanyası başlattıklarına göre; halkı birbirine düşürerek bir kargaşanın çıkmasını hedeflemektedirler. Merakım da, şudur:

Siz; bu hareketin içinde,bilerek mi yer aldınız veya bir akıntıya mı kapıldınız?

İnkâr etseniz de, Türkiye'de, gelişmiş Batı ülkelerinde olmayan gayet HÜR bir ortam vardır; herkes ve her yerde istediğini söyleyebilmektedir. Öylesine ki; Türkiye'nin bölünmesi için çalışanlar dahi, gayet fütûrsuzca her istediklerini söyleyebilmektedirler.

Eğer sizler, gerçek anlamda bir demokrasi istiyorsanız; Halkı, sistemin dışına iten ve siyasi parti liderlerini "Seçilmiş Diktatör" konumuna getiren göstermelik ve azıcık demokrasi modeliyle ilgili olarak, niçin bir kampanya başlatarak, halkı uyandırmaya ve yönlendirmeye çalış miyorsunuz? 1983'ten itibaren Parlamento'nun, Başbakanların iradesine tabi olduğu gerçeğini, niçin dile getir miyorsunuz?

Bu şartlar altında "Türk Silahlı Kuvvetleri"'ni hedef seçmenizin, bir amacı vardır" dersem; haksız mı olurum?

Şayet, bu olup bitenlere akıl erdiremeyecek durumda iseniz; kendi vücut ikliminizde bulunan (şayet varsa) ; sessiz, sözsüz, bizsiz, sissiz konuşan; "SUS!" dendiği zaman da susmayan ve adına VİCDAN denilen manevi varlığınıza danışmanızı tavsiye ederim.

Şayet, bir çıkarınız veya kamuoyunca bilinmeyen bir MİSYONUNUZ yoksa; bazı kişilerin hatırı için, bu büyük GÜNAHI işlemeyiniz! Zira; hatır için işlenen GÜNAH, günahların en BÜYÜĞÜDÜR!

Unutmayınız:

DOĞRU HİSLERDEN MAHRUM OLAN KİŞİLER, VATANA ve MİLLETE HİZMET EDEMEZLER!

İçimden gelmiyor, ama, nezaketen saygılarımla.

Ecz. Hüsnü Akıncı

Hiç yorum yok: